Artan nüfus ve sanayileşmenin getirdiği çevresel sorunlara dikkat çekmek, geçici çözümler yerine, kalıcı bütünsel çözümler sunmak amacıyla; 1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan kararla 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası olarak, Genel Kurulumuzda alınan karar doğrultusunda Dünya Çevre Günü; Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası olarak ele alınmakta, ekolojik yıkımın etkileri ve bu yıkıma karşı çözüm önerileri topluma aktarılmaktadır.

Herkesçe de bilindiği üzere, çevre ortak değerimiz ve bu değer üzerinde tüm insanlığın ve canlıların eşit seviyede bir yaşam hakkı bulunmaktadır. Ortak değer üzerinde, koruyucu kollayıcı olunursa yaşamın devamlılığı gerçekleşecek, aksi halde durum sorunlarla boğuşulan, içinden çıkılmaz, çözümsüz boyutlarda bir yumak haline gelecektir. Artan nüfus ve gelişen teknolojilere ayak uydurmak istenirken, tüketim alışkanlıkları değişmekte ve dünyada olduğu gibi bölgemizde de, çevre sorunları her geçen gün çeşitlilik gösterip artmaktadır.

Ülkemizde 2017 yılında yaklaşık 34,4 milyar TL çevre koruma harcaması yapılmıştır. Bu harcamaların % 49`u atık yönetimi ve % 35`i atıksu yönetimi konularında olmuştur. Dış ortam hava kirliliğini engelleme ve azaltma ve iklime yönelik olarak ise sadece % 2 oranında harcama yapılmıştır. Hava kirliliği kentimiz Adana’nın ve ülkemizin en önemli çevre sorunudur.  Bu sorunun çözümüne yönelik daha fazla bütçe ayrılması ivedi bir ihtiyaçtır.

Planlanan termik santraller gün geçtikçe artmaktadır. Oysaki günümüzde bile fosil yakıtların neden olduğu hava kirliliği ilimizi, bölgemizi, ülkemizi ve birçok ülkeyi olumsuz şekilde etkilemektedir. Özellikle ilimizde son yıllarda; hava kalitesi ölçüm istasyonundan aldığımız veriler neticesinde, yıl boyunca PM10 partikül madde toleranslı yasal limit değeri miktarının, yönetmelikte belirtilen 1 yılda 35 defa limit aşım değerinin üzerinde olduğu görülmektedir.  2018 yılı sonunda 130 defa yasal limit değerin aşıldığı görülmüştür.

Adana’mızın acilen çözülmesi gereken, büyük ve önemli çevre sorunu hava kirliliğidir. Kentimiz son yıllarda ekonomi ve gelişmişlik yönünden birçok ilden geride kalırken, hava kirliliği konusunda durum tam tersinedir. 1 Ocak 2018 – 31 Aralık 2018 tarihleri arasında ülkemizdeki hava kalitesi ölçüm istasyonlarının verileri değerlendirilerek hazırlanan Çevre Mühendisleri Odamızın 2018 yılı hava kirliliği raporunda kentimiz, PM10 kaynaklı hava kirliliği yaşayan iller sıralamasında İstanbul, Ankara ve İzmir’den hemen sonra gelmektedir. Kirlilikte artış ve bir gelişme! söz konusudur.

Kentimiz yaz aylarında hububat hasadıyla birlikte anız yangınlarının sebep olduğu ve kış aylarında da ısınma amaçlı kullanılan yakıtlar nedeniyle hava kirliliğine maruz kalmaktadır.

DSÖ’nün raporlarına göre, dünya çapında her yıl, yaklaşık olarak 7 milyon insan hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Bu kayıpların yaklaşık 4 milyonu dış ortam hava kirliliğinden, kalan yaklaşık 3 milyonu ise iç ortam hava kirliliğinden kaynaklanmaktadır. DSÖ, 2019 yılı için sağlık açısından en önemli 10 tehdit arasında ilk sıraya, hava kirliliği ve iklim değişikliği sonucu ortaya çıkan sağlık sorunlarını koymuştur. Türkiye için hava kirliliğine bağlı ölümlerin sayısı, OECD tarafından her yıl yaklaşık 30 bin olarak tahmin edilmektedir.

Tarih boyunca birçok medeniyetin kaderi; ortak değerlerimiz toprak, su, hava ve ormanların tahribata uğramasıyla yön değiştirmiştir. Yani ortak değerlerimiz olan toprak, su, hava ve yeşil alanlarımız medeniyetlerin kaderini belirlemiştir. Ortak değerlerimiz; atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık ilkesiyle yönetilmelidir. Yaşamın sürdürülebilirliği ancak bu şekilde gerçekleşecektir

Not: Peki; Anız ne yapılmalıdır? Kirliliğe karşı çözüm önerilerimiz nelerdir? sorularının cevaplarını, daha sonraki haftalar yazılarımda aktaracağım.