Sinem, Selen, Simge Ögelge, Burcu Çiftçi, Eda Şahin, Halime Yelmez, Nadia Aljendi, Fatma Ünal, Dilek Balsak, Tijen Demiralp, Nazan Şimşek, Ladin Şimşek, Sevgi Dinçer, Yeşim Yalçıntaş, Halime Özdoğan, Semra Ok, Sevtap Pala, Ayşe Dal, Songül Yılmaz, Selvinaz Şahin, Ayşe Şahin, Cennet Özkaya, Hülya Işık, Hayriye Çal, Emrah Dil, İpek Çınar, Aysel Çınar, Tuğba Genç, Özlem […]
Bu utanç ve günah hepimizin ! – Vural Köse yazdı
26 Kasım 2015 - 11:05 'de eklendi ve 15 kez görüntülendi. 
paylaş tweetle
paylaş
Sinem, Selen, Simge Ögelge, Burcu Çiftçi, Eda Şahin, Halime Yelmez, Nadia Aljendi, Fatma Ünal, Dilek Balsak, Tijen Demiralp, Nazan Şimşek, Ladin Şimşek, Sevgi Dinçer, Yeşim Yalçıntaş, Halime Özdoğan, Semra Ok, Sevtap Pala, Ayşe Dal, Songül Yılmaz, Selvinaz Şahin, Ayşe Şahin, Cennet Özkaya, Hülya Işık, Hayriye Çal, Emrah Dil, İpek Çınar, Aysel Çınar, Tuğba Genç, Özlem Dağlıoğlu, Emine Yergelen, Halime Ceviz, Ebru Ağca, Songül Solak, Hülya Güler, Şerife Cantürk, Ezgi Köseoğlu, Elem Ünal, Dudu Şimşek, Filiz Akar, Hülya Kılıç, Fatma Taşkıran, Behiye Kesik, Sevgi Sağlam, Semiha Karadağlı, Pınar Dilek Demirci, Hediye Başar, Hanife Z., Fatma Adıyaman, Bahar Adıyaman, Rubaşa Demir, Mukaddes Topval, Gülcan Bahçeci, Gülbahar Sağlam, Şahide Aykutlu, Faike Yılmaz, Songül Yamaç. Nazlı Umakoğlu, Kezban ülger, Nilüfer Sevil Gökmen, Dilek Alır, Gülten Sansür, Emel Ekin, Ebru Şahin, Derya Boğa, Berrin Özçekirdek…

Erkeklerin 2010-2015 yılları arasında Adana’da katlettiği kadın sayısı tamı tamına 65.

Eksiği var fazlası yok.

65 kadın, 65 can.

Katledildiklerinde kimi henüz 6 aylıktı, kimi 60 yaşındaydı…

65’in, sadece medyaya yansıyan kadın cinayeti sayısı olduğunu vurgulamakta yarar var.

Türkiye genelinde bu rakam en az bin 134.

Cinayet nedenleri ise akıl alır gibi değil: Gürültü, arkadaşlık teklifini reddetmek, yemek yapmamak, ev temizliği yapmamak, boşanma davası açmak, tanımayan kişilerin bebeğin nasıl diye sorması ve daha niceleri…

Adana’da ve diğer illerimizde şiddete uğrayan, gördüğü işkence ve şiddetten dolayı ölmek isteyen, çocuğunu korumak için bu acılara göğüs geren kadınların sayısını ise hiç kimse bilmiyor.

Böyle bir istatistik var mı o da belli değil.

Çoğumuz şiddetin sadece fiziksel şiddetten ibaret olduğunu sanıyoruz.

Şiddetin sözlü, ekonomik, cinsel şiddet türleri olduğunu dahi bilmiyoruz.

Erkek egemen bir düzende “Ya benimsin ya kara toprağın” anlayışının ürünü olarak kadınları katletmeyi kendine hak gören erkeklerin işlediği kadın cinayetleri azalacağına sürekli artıyor.

Gazetelerin üçüncü sayfalarında sıradan birer haber olarak yer alan kadın cinayetlerini kanıksayan bir toplumun fertleri durumundayız.

Bu bir utanç tablosudur.

En büyük utanç elbette ki erkeklerindir.

Ancak aynı zamanda kadın cinayetlerine engel olabilecek yetkilere sahip olmalarına karşın ilgisiz ve duyarsız davranın yöneticilerin de utancıdır.

Bu aynı zamanda kadın cinayetlerini magazin programı izler gibi izleyen uyuşturulmuş halkın da utancıdır.

Bu utanç aynı zamanda kadın cinayetlerine yeteri kadar ilgi gösterip gündemde tutmayan, maktul genç ve güzel bir kadın değilse haber değeri görmeyen basın kuruluşlarının da utancıdır.

Özcesi bu utanç kadını birey olarak görmeyen, kabul etmeyen herkesindir.

Her kadın cinayeti aslında bir vahşettir.

Tıpkı belleklerimizden hiç silinmeyecek olan Özgecan, Münevver Karabulut, Ayşe Paşalı vahşetleri gibi.

Bu cinayetlere ve vahşetlere seyirci ve sessiz kalmak fikren ortak olmaktır.

Yılda bir gün (25 Kasım) kadına yönelik şiddeti kınamak, protesto etmek, kadın cinayetlerini son demek hiç kimseyi bu masumlaştırmaz.

Hepimiz suçluyuz.

Toplumsal yaşamda yok sayıp söz hakkı tanımadığımız kadınların, erkeklerin isteklerini yerine getirmekle yükümlü olan canlılar olduğuna inanarak kadına yönelik şiddet meşrulaştırılamaz. Bu insanlık suçuna ve günaha ortaklığımızı da ortadan kaldırmaz.

Suçluyuz, hem de hepimiz…

Kadın erkeklerle aynı haklara sahip eşit birer bireydir.