Adana Ticaret Odası, üyelerine markalaşma ve kurumsallaşma konusunda farkındalık yaratmak amacıyla, “Kurumsallaşma ve Markalaşma” eğitim semineri düzenledi. ATO Meclis salonunda yoğun bir katılımla gerçekleşen, Yönetim Kurulu ve Meclis üyelerinin de katıldığı seminerin konuşmacısı Dr. Muzaffer Kıraç, “Kurumsallaşma; bir işletmenin kişilere bağlı olmadan varlığını devam ettirmesini, markalaşma da ürün ve hizmetin tüketici tarafından her bakımdan tercih sebebi olmasını amaçlamaktadır. Ancak her iki unsurun da ortak noktaları, işletmenin varlığını güçlü bir şekilde devam ettirebilmesini destekliyor olmalarıdır” dedi.

Günümüzde yaşanan ekonomik krizlerin ve globalleşmenin yarattığı ağır rekabet koşullarının şirketleri stratejik kararlar almaya zorladığına işaret eden Kıraç şöyle konuştu:
“Bu kararlar şirketlerin geleceklerini belirlerken, yaşam sürelerini, biçimlerini şekillendirmektedirler. Dünya ekonomisinde önemli bir yere sahip olan aile şirketleri de varlıklarını nesiller boyu sürdürebilmek için çeşitli stratejik adımlar atma yoluna gitmişlerdir. Adana’da olduğu gibi, Türkiye’de de aile şirketlerinin en büyük sorunu, şirketin nesilden nesile sürememesi ve dağılması, bundan dolayı şirketin büyüyememesi ve ağırlaşan rekabet koşulları altında yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmasıdır. Aile şirketleri, kurumsallaşma ve markalaşma ışığında stratejik kararlar alarak; sürekliliğini devam ettirmeyi başarabilirler.”

Seminerde, işletmelerin markalaşma sürecinde dikkat etmesi gereken konulara da dikkat çeken Kıraç’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle sıralandı:
Bir markanın tescilli olup olmadığı nasıl öğrenilir?: Bir markanın tescilli olup olmadığı tescilli markalar ve meşhur markalar arasında yapılacak araştırma ile anlaşılır. İki şekilde araştırma yapılabilir: Türk Patent Enstitüsü kayıtlarında resmi araştırma, ya da yayınlanmış ve tescili kesinleşmiş markalar listesinde araştırma. Bir marka başvurusundan önce enstitü kayıtlarında yapılacak resmi araştırma bir yılı aşabilen tescil sürecinde olası riskleri en aza indirecektir.

Başka bir ülkede alınan marka tescili Türkiye’de de alınabilir mi?: Tesciller genel olarak ülkesel olduklarından başka bir ülkede alınmış tescil Türkiye’yi etkilemeyecektir. Bunun tersi olarak Türkiye’de alınmış bir marka tescili de başka bir ülkede (Rüçhan Hakkı saklı kalmak kaydıyla) koruma sağlamaz. Bu sebeple bir firma çalıştığı ya da kısa sürede çalışmayı planladığı tüm diğer ülkelerde markasını tescil ettirmelidir.
Marka tescilinin süresi bitince tekrar alınabilir mi?: Marka tescilinin on yıllık süresinin bitimine altı ay kala ve bu sürenin bitiminden itibaren altı ay süre ile ilk altı ay için normal ücretli ve son altı ay için cezalı olarak yenileme yapılarak marka hakkının bir on yıl daha devamı sağlanır. Bu süreler aşılırsa marka hakkı son bulur ve marka isteyen başvuru sahiplerinin başvurusuna açık hale gelir.
Bir başkasının tescilli markasını taklit eden hapse girer mi?: Bir başkasının marka hakkına tecavüz edenler hakkında, 70 milyar ile 120 milyar arası para cezası (katsayıya göre belirlenir), iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası müeyyideleri uygulanabilir. Varsa iş yerlerinin bir yıldan az olmamak kaydıyla kapatılması, aynı süre ticaretten de men cezası almaları olasıdır.

Tescilli markanın üzerine "®" işareti konulması zorunlu mudur?: Tescilli markanın üzerine herhangi bir tescilli olduğuna dair işaret koymak zorunluluğu yoktur. Fakat tescilli olduğunun beyan edilmesinin tecavüze yeltenecek kötü niyetli kişiler üzerinde caydırıcı etki yaratacağı için genel olarak önerilmektedir.
 Katılımcıların sonuna kadar büyük bir ilgiyle dinlediği eğitim, toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.