Yaradılış gereği duyularımız, duygularımız (sevinçlerimiz, öfkelerimiz, heyecanlarımız, mutluluklarımız, üzüntülerimiz, korkularımız…), arzularımız, nefsimiz, aklımız ve  fikrimiz var. Bizi diğer canlılardan ayıran en büyük özelliklerimiz düşünme ve konuşma yetilerimiz var. Var olmasına varda, yaradan insanoğlunun nefsine, hırslarına, arzularına, öfkesine yenilebileceğini ve kötü yönde kullanabileceğini bilerek bunları vermiştir. Aslında erdemli insan olma yolunda bir çeşit sınav dense de, insanım diyenlerin dikkat etmesi gereken unsurlardır.

Bu konuda çeşitli düşünürlerin sözleri de yaşadıkları dönemde ve şimdilerde geçerliliğini korumaktadır. “Eline, beline, diline sahip ol”, “İncinsen de incitme” … Hünkar Bektaşı Veli bu sözlerinde; Eline sahip ol diyerek; insanoğlunun eliyle yaptığı her tür kötülükten uzak durması, örneğin hırsızlık yapmaması, insan öldürmemesi  ve benzer durumları kastetmiştir. Ayrıca eliyle yapabileceği iyilikleri esirgememesi gerektiğini de belirtmiştir. Beline sahip olmakla kastedilen ise cinsel dürtülerine hakim olunması, gayri meşru hallerden kaçınılması ve genel ahlak çerçevesi içinde kalınması gerektiğidir. Diline sahip olmaktan kastedilen ise doğruları söylemekten kaçınmaması, güzellikleri açık edip dillendirmesi, kötü olan dedikodu, gıybet ve her tür hakaret, aşağılayıcı, incitici sözlerden uzak durması öğütlenir. Yani kısaca; nefsine, duygularına hakim ol demiştir.

Hele ki, insanoğlu makam ve  mevki’e yani güce sahip oldu mu, nefsine, arzularına, hırslarına yenilip, gücü kötüye kullanması durumunun oluşması büyük ihtimal dahilindedir. Bunlara çok ve çeşitli örnekler verilebilir. Aslında darbeler ve onların ürünleri bunlara en güzel örneği teşkil eder niteliktedir.

Ülkemizde; darbelerle sistemi dizayn edip, insanları sindirme çabası birçok kez uygulanmış bir yöntemdir. Bazı kesimler, dış mihraklarca sergilenen bir tezgah olarak nitelendirir bu durumları. Kaldı ki vizyon itibarı ile bunu birilerinden emir almadan yapabilecek bir zeka seviyesinden yoksun olduklarını düşünüyorum. Amaç demokratik, ekonomik açıdan ilerlemenin durdurulması ve hak mücadelelerinin önünün kesilmesidir. Bu ülkede herkesçe bilinir ki emek ve hak mücadelesi genelde sol kesim tarafından verilir. Tarihsel süreç içerisinde genelde böyle olmuştur. Bu düşüncenin karşısına çıkarılan düşünceyle çarpışmaları sağlanmıştır. Sistem bağımlı olduğu güçlerin istediği gibi yürümediği anda basılan düğmeyle sağ sol, alevi sünni vb. gibi kargaşa çıkarılacak durumlar oluşturulmuştur. Fakat bu arada darbe zihniyetinin yakın olduğu kesime çokta dokunulmaz. Darbe dönemlerinin ürünü yada beslemeleri yıpratılmamış olmanın verdiği özgüvenle, gücü eline alınca bunun hakkını da layıkıyla yerine getirmiştir. Gücü eline alan zihniyet, kendisi gibi olmayan herkesten, intikam alırcasına emek harcama gayretine girmiştir. Kişilerin birbirlerini anlama duygusunu ve yapılanları sorgulama yetisini ortadan kaldırmak için elinden geleni yapmıştır. Kutuplaştırmak kolay yönetmektir zihniyetiyle hareket etmiş, yaratılan bu ortamda kaybedilen canlar umurlarında dahi olmamıştır. Onlar için tek gerçek güç, kibir ve hırs olmuştur. Nefislerinin doyumsuzluğunun içinde, boğulmaya yüz tutarcasına istemeye devam eden bir yapıya bürünmüşlerdir.  Kendilerinde olmayan meziyetleri üzerlerine yükletmeye çalışmışlar, inandıkları değerlerle çelişmişlerdir. Gücü elinde tutma adına birçok kez sergilen sosyolojik bazı taktiksel çabalarında (oyunların), yalanların yurttaşlarca kabul görmeyeceği anlaşılmalıdır.

Yapılan tüm karşı karşıya getirme çabalarına rağmen, kardeşliğimizi bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Unutmayın ki et tırnaktan ayrılmaz.