Baro Başkanı Av. Veli Küçük, 17 Nisan 1940 yılında da 3083 sayılı yasayla, Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kurulan Köy Enstitüleri’nin “Köye öğretmen ve köye yararlı meslek erbabı” yetiştirmek üzere açılmaya başlandığını anımsattı.

Köy Enstitülerinin kurulduğu dönemde, eğitim düzeyinin düşük, sanayisinin cılız, nüfusunun yüzde 80’inin köyde yaşayan bir ülke olarak kayıtlara geçtiğini, bu yıllarda okuryazarlık düzeyinin yüzde 25, nüfusun 18 milyona yaklaştığını, ortaokul öğrencilerinin sayısının 92 bin, lise öğrencilerinin sayısının da 26 bin olduğunu kaydetti.

Köy Enstitüleri’nde köylü ve kasabalısı ile gençlerimize; bilim, felsefe, sanat, edebiyat ve dünya klasikleri ile birlikte bir bütün olarak ''yaşam'' öğretildiğini vurguladı ve yüzyılın en büyük eğitim projesi olarak nitelendirildiğini dile getirdi. Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Köy Enstitülerinin Cumhuriyet dönemimizde ulusumuzu, çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için atılan en önemli adımlardan birisi olduğunu da dile getirdiği açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

“Köy Enstitülerinin 14 yıl süren hikâyesinde çağdaş düşünen, sorgulayan ve üreten fertler yetiştirilmiş; yerelden kalkınma hedefi filiz vermeye başlamıştı.

Enstitüler, geniş bir halk kütlesine ulaşan bir eğitim ve kalkınma etkinliği olması dolayısıyla ülkenin gelişmesinde en büyük katalizör olmuştu.

Nitekim daha başlangıç noktasında kalan bu eğitim modelinin başarısı, 1946'ya kadar köylerdeki öğretmen açığını kapatan on altı bin dört yüz kadın ve erkek öğretmen ile yedi bin üç yüz sağlık memuru ve sekiz bin yedi yüz elli altı öğretmen yetiştirmiş olmasıdır.

Bu okullardan şairler, yazarlar, sendika liderleri, politikacılar gibi toplumun kanaat ve değişim önderleri çıkmıştır.

Öyle ki, UNESCO yaptığı incelemelerin ardından Köy Enstitüleri’ni gelişmekte olan ülkelere rol model olarak tavsiye etmiş; eğitim modeli ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde doktora tezi olmuştu.

Köyleri aydınlatacak öğretmenleri yetiştirmek için kurulan Köy Enstitüleri’nin, 1954 yılında kapatılmasıyla bu büyük proje yarım kalan bir rüya oldu.

Ömrü kısa, etkileri büyük olan Köy Enstitüleri toplumsal kalkınmanın itici gücü de olmuştu.

Ne yazık ki o günden bugüne, bir daha aynı büyüklükte bir “düşünce” ve “planlamaya” rastlayamadığımızı da ifade etmek isterim.

Bugün Köy Enstitüsü ruhunu yeniden yakalamak ancak çağdaş, üretken ve demokratik eğitim yöntemini ulusal eğitim sistemimizin her aşamasına uygulayarak; eleştiren, sorgulayan çağdaş bireyler yetiştirmekle olur.  Bugün ilkelerden, amaçlardan, stratejik planlamalardan, tanımlanmış hedef ve politikalardan arındırılmış eğitimin, tam anlamıyla bir keşmekeş içinde bulunduğu ortadadır.

Yapılması gereken 'köy enstitüleri' adıyla okullar açmak değil, dogmatik kabuller yerine analitik düşünceyi esas alan, bilimsel zihniyet inşasını ilke edinen köy enstitüleri anlayışını, eğitimin her alanına yeniden egemen kılmaktır. Üretken ve yaratıcılığın desteklendiği eğitim anlayışı bugün yaşadığımız eğitim sorunlarının da çözümü olarak görülmelidir. İşte o zaman Büyük Önderimiz Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün ve cumhuriyetin öğretmenlerden istediği ‘Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesilleri yetiştirebiliriz.

Bu duygu ve düşüncelerle, 17 Nisan 1940’ta başlatılan bu eğitim devrimine fikirleriyle öncülük eden Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere dönemin Başbakanı İsmet İnönü ve projenin mimarları Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ile hayatını kaybeden tüm köy enstitülülere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ömürler diliyoruz.”