Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Temel hak ve özgürlükler konusundaki kaygılarını da gündeme getirdi.
Av. Küçük, “Bu durumun acı tarafı, HSYK tarafından meslekten ihraç edilenlerin sayısının 4 bin 238 kişiye eriştiği ve binden fazlasının hücrede olduğu belirtilen savcı ve yargıçlardan dolayı, kürsü ile hücre arasındaki mesafenin iyice kısalmış olduğu bu dönemde, ne hikmetse hep gazeteci-yazar, çizer, aydın, düşünür ve akademisyenler tutuklanmaktadırlar.
Uluslararası kuruluşlar tarafından, Türkiye’nin, gazeteci ve yazarların hapiste olduğu ülkeler arasında, Çin’i de geçerek birinci sıraya oturduğu açıklandı!
Türkiye’nin, neredeyse yüz yıla ulaşan demokrasi ve çağdaşlık birikimini yok sayarak, ülkemizin siyasetin emrine alınmış yargı mekanizması aracılığıyla, bir Üçüncü Dünya Devleti’ne dönüşmesine asla müsade etmeyeceğiz. Son sözümüz her zaman hukuk devleti olacaktır” dedi
Av. Küçük, “Siyasi iktidarın ve temsilcilerinin “Türkiye; demokrasisi, güçlü hukuk devleti kimliği ve ekonomisi ile adeta göz kamaştırıyor.” sözlerine de bu durum tabanda ve geniş kitlelerde hissediliyor ve yaşama geçiyor ise anlam ifade eder, ancak yaşamsal gerçek söylenenler gibi değil”
diye konuştu.
Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Bir hukuk devletinden bahsedebilmek için o devletin her şeyden önce yurttaşlarına eşit davranması ve ideolojisinin olmaması gerektiğini de vurguladı.
Güzel ülkemizde ne yazık ki hukuk devletinin siyasi iktidar tarafından içselleştirilmediğini ve yaşama geçmediğini belirten Av. Küçük, “15.Temmuz darbe kalkışması sonrası suçla ve suçluyla mücadele yapılırken, en temel hukuk kurallarının dahi ihlal edildiğini, OHAL ve KHK’lar ile asıl kurucu irade olan TBMM devre dışı bırakılarak hak ve özgürlüklerin kısıtlandığını, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi, müvekkil avukat ilişkisindeki mahremiyet, düşünce ve ifade özgürlüğü, barışçıl gösteri ve yürüyüş hakkı, basın ve haber alma özgürlüğü gibi daha bir çok hakkın devlet eliyle, parti devleti, polis devleti yaklaşımı ile diktatoryal yöntemler ile ortadan kaldırıldığını görmekteyiz. Yargının da baskının ve endişe ortamının aracı olarak kılınmaya çalışıldığını da görmekteyiz. İsteğimiz ve temennimiz biran evvel OHAL’in sonlandırılıp, KHK’ların iptal edilerek ülkemiz için hiç gereği ve ihtiyacı olmayan rejm ve sistem değişikliğine dönük heveslerden vazgeçilerek, olağan günlerine dönmesi, siyasi iktidar tarafından suni olarak yapılmaya çalışılan toplumsal kutuplaşmanın ve ayrışmanın son bulması, hak ve özgürlüklerin tesis edilmesidir.” dedi.