Türkiye’nin önemli bir süreçten geçtiğini belirten Adana 4. Bölge Eczacı Odası (ADEO) Başkanı Burhanettin Bulut, referandum sürecinde Türkiye’nin uzun zamandır acı çektiğinin fark edildiğini bildirdi. 12  Eylül anlayışıyla toplumun hesaplaşması gerektiğini dile getiren Bulut, “Buradaki hesaplaşma sadece generallerle yapılacak hesaplaşma olarak görülmemelidir” dedi. Türkiye’de toplumu ve kurumlarını demokratik ve özgürlükçü anlamıyla kucaklayan yeni bir anayasaya şiddetle ihtiyaç olduğunu anlatan Bulut, bu anayasanın bir parti anayasası olmaması gerektiğinin altını çizdi. Hükümetin “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin sağlığın piyasaya devri anlamına geldiğini ifade eden Bulut, Eczacılığın ilacın ekonomisi içerisine hapsedildiğini, eczacıların ilaç yerine hasta odaklı medikal danışman kimliğine daha çok yoğunlaşması gerektiğini söyledi. Bulut, Eczacılık fakültelerinin artmasının mesleğin bilimsel yanını zayıflattığını ve değerini düşürdüğünü savundu.
ADEO Ali Aysan Toplantı Salonu’ndaki Mali Genel Kurul7da konuşan Bulut, mesleki konularla birlikte ülke gündemindeki konulara da değindi.
TOPLUM DAHA ÇOK DEMAKRASİ, ADALET VE EŞİTLİK İSTİYOR
Ülke siyasetinde çok önemli gelişmeler yaşandığını ancak, bunlardan daha önemli sıkıntıların da çıkacağını ifade eden Bulut, halkın artık, farklı ifadelerle de olsa darbe, derin devlet gibi anlayışlara karşı çıktığını söyledi. Bulut, “Bugün referandum sonuçlarıyla varılan ortak görüş; toplumun daha çok demokrasi, adalet ve eşitlik istediğidir. Daha çok konuşan, tahammülü yüksek, çağdaş demokrasi talep eden bir topluma dönüşmek istiyoruz. Yerel seçimler, ardından referandum, bir yıldan az zaman kalan genel seçimlerle birlikte; Ergenekon, okyanus ötesi ve başkanlık sistemi gibi tartışmalarla, ülkemiz hiç olmadığı kadar siyasetle yaşar hale gelmiştir. Günlük siyasetin bu denli halkımızın gündeminde yer almasına olumlu bakmak gerekir. Çözüm üretme sanatı olan siyasetin bu kadar çok konuşuluyor olması toplumun gelişmesine katkı sağlayacaktır” dedi.
12 EYLÜL TOPLUMDA TRAVMA YARATTI
Referandum sürecinde Türkiye’nin uzun zamandır acı çektiğinin daha çok fark edildiğini anlatan Bulut, “ Özellikle 12 Eylül sonrası toplumda yaratılan travma, toplumun önemli bir kesiminin gözlerini bağlamıştır. Daha çok hak, daha çok özgürlük talep etmek, bireyin kendini geliştirmesi, toplumsal yanımızın öne çıkarılması, adeta ‘utanılası’ hisse dönüşmüştür. Birbirine düşmanlaştıran, ‘elitist’ bir yaklaşım sergileyen, milliyetçi bakış ile gurur duyarken, yücelttiği halkını aşağılayan, sığ yaklaşımlar etkin olmuştur. Kelimede büyük, ulvi sözler sarf ederken o anlamlı sözün altında kalan, ağırlığı taşıyamayan sözde aydınlara prim vermemeliyiz” diye konuştu.
 12 EYLÜL’LE TOPLUMUN HESAPLAŞMASI LAZIM
Demokrasinin, ‘ama’, ‘fakat’  ‘bu şartla’ gibi ön eklerle birleşik bir rejim olmadığını ifade eden Bulut, halkın karar vericiliğine inanmak gerektiğini, ve siyasetçilerin kendi beceriksizliklerini, başarısızlıklarını halka yüklediğini öne sürdü. Halkın karar vericiliği dışında kurallar belirleyen rejimin adının demokrasi olmadığının da altını çizen Bulut, 12 Eylül anlayışı ile toplumun bir şekilde hesaplaşması gerektiğinin ortaya çıktığını anlattı. Bulut, “Aksi takdirde toplumun yeni bir sayfa açması çok zor olacaktır. Tabi buradaki hesaplaşma sadece generallerle yapılacak hesaplaşma olarak görülmemelidir. Uyutulan, siyasetten uzaklaştırılan, sürekli korku ile yönetilen, ayrıştırılan, çok sayıda ötekileştirme yöntemi uygulanan, magazinle afyonlaştırılan, derin devletin, mafyanın, müteahhitlerin yani halk dışı iktidar grupların el ele verdiği şizofren yönetim anlayışı ile hesaplaşma olmalıdır.
Gençlerin aş, iş, kültür ve çağdaş değerlerle donatıldığı, halkın el açtırılmadığı, siyasetin rant kapısı olmadığı, terörün, mayının olmadığı bir ülke düşlemek, bunu istemek ve bunun için mücadele etmek tüm yurttaşların görevi olmalıdır. Bizler de her türlü sıkıntımızın ve siyasi fikir ayrılığımızın varlığında meslek birliğimiz örneğinde olduğu gibi ülkemiz adına, parti fanatikliği ile değil insan sevgisi ile çağdaş dünyadan yana olmalıyız” şeklinde konuştu.
TOPLUMU KUCAKLAYAN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR
Türkiye’de toplumu ve kurumlarını, demokratik ve özgürlükçü anlamı ile kucaklayan yeni bir anayasaya şiddetle ihtiyaç olduğunu dile getiren Bulut, bu anayasanın karşılığının bir parti anayasası olmadığının altını çizerek, şöyle devam etti:
“Ülkemizde yeni anayasa, salt sivil olması nedeni ile değil, birbirimize muhtaç olduğumuz bilinci ile ve tüm kesimlerle birlikte, herkesi muhatap alarak hazırlandığı takdirde, kapsayıcı, özgürlükçü, demokratik ve kalıcı olabilir.”
Hükümetin Sağlıkta Dönüşüm Politikalarının sağlığın piyasaya devri anlamına geldiğini ileri süren Bulut, “Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin nihai hedefi yerelleştirme, ardından özelleştirmedir. Aile Hekimliğinde olduğu gibi bu sağlık sisteminin ‘sosyal ağırlıklı’ bir sağlık politikası ile alakası yoktur” diyerek bu politikaları eleştirdi.
Eczacılığın ilacın ekonomisi içerisine hapsedilmiş durumda olduğunu söyleyen Bulut, eczacıların ilaç yerine ‘hasta odaklı’ ‘medikal danışman’ kimliğine daha çok yoğunlaşması gerektiğini dile getirdi. Bulut, “Kişisel bakım, farmasötik bakım, mesleki branşlaşma, klinik eczacılık geleceğimiz olarak görmeliyiz” dedi.