Sunumuna dilin tanımını yaparak başlayan Başçetinçelik, “Dil, bir toplumu ulus yapan, o toplumda yaşayan bireyleri birbirine kaynaştıran bir iletişim aracıdır. Öğretimin ve öğrenmenin biricik anahtarı, bilgi aktarmanın ve biriktirmenin sağlayıcısıdır.” dedi.

Dil ve alfabe üzerine bilgiler aktaran Emekli Öğretim Görevlisi Başçetinçelik, dil ve alfabe konusunun bilinçli bir düşünce olarak ilk kez Tanzimat Döneminde ortaya atıldığını, dilin sadeleşmesi, yazımı, grameri ve sözlüğü ile ilgili konulardaki çalışmalarla bu dönemdeki aydınların meşgul olduğunu söyledi. İkinci meşrutiyet döneminde dil tartışmalarının hızlandığını belirten Başçetinçelik, Cumhuriyetin ilan edilmesiyle beraber toplumda esas değişim ve dönüşümlerin başladığını ifade etti. Başçetinçelik bu değişimler arasında en önemlisinin alfabeyle ilgili olduğunu vurguladı.

Günümüz Türkçesinde Yabancı Sözcükler Çok Yoğun

Atatürk’ün yeni harfler konusunda yapmış olduğu görüşmelerden ve bu doğrultuda alınan kararlardan bahseden Başçetinçelik, 1 Kasım 1928’de yeni Türk alfabesi ile ilgili kanunun yürürlüğe girmesi hakkında da çeşitli bilgiler aktardı. Yeni Türk alfabesinin kabul edilmesinin Türkçenin özleşmesi ve gelişmesi yolunda büyük bir adım olduğunun altını çizen Başçetinçelik Atatürk’ün dil devriminden sonra gerçekleştirdiği faaliyetler hakkında da katılımcılara bilgi aktardı. Türkçenin günümüzdeki durumuna da değinen Başçetinçelik, bugün Türkçede yabancı sözcük kullanımının çok yoğun olduğunun altını çizdi.

Toplantı sonunda soruları yanıtlayan Öğr. Gör. Ayşe Başçetinçelik’e katkı ve katılımlarından dolayı Merkez Müdürü Prof. Dr. Deniz Abik tarafından plaket takdim edildi.