Dünya çapında ortak değer olan ve her geçen gün artan suyun önemini vurgulamak amacuyla BM Genel Kurulu tarafından 1993 yılında 22 Mart’ı Dünya Su Günü olarak ilan ettiğini anımsatan Doğan, “Birleşmiş Milletler tarafından yeniden oluşturulan 17. sürdürülebilir kalkınma hedefinde "temiz su ve sıhhi koşullar" ile "su kıtlığına" dikkat çekilmektedir.  İklim değişikliği ile su kıtlığının daha da artacağına değinilmekte, 2050 yılına kadar 4 insandan 1`inin su sıkıntısı çekeceği tahmin edilmektedir”dedi.

“SU VERİMLİLİĞİ ARTIRILMALIDIR”

Su verimliliğinin arttırılması gerektiğine işaret eden Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, “Su verimliliğinin arttırılması için arıtma tesislerinin desteklenmesi, su kıtlığının önlenmesi için suya bağlı ekosistemlerin korunması, güvenli içme suyuna erişmek için ise mevcut altyapıların geliştirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu kapsamda teknik bilgisi olan çevre mühendislerinin belediyelerde ve tesislerde istihdamının arttırılması, arıtma tesislerinin verimli çalışması için olmazsa olmazdır” diye konuştu.

“AKDENİZ HAVZASI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI HASSAS BİR BÖLGE”

Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı en hassas bölgelerden biri olduğunu aktaran Doğan şöyle konuştu;

“2 santigrat derecelik sıcaklık artışı, bölge ülkelerinde; şiddetli hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınları ve kuraklıkta artış ve bunlara bağlı olarak biyolojik çeşitlilik ve tarımsal verim kaybı, turizm gelirlerinde azalma şeklinde etkilerini hissettirecektir. IPCC raporları; Akdeniz Havzası ve Türkiye`nin yakın gelecekte daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacağını ortaya koymaktadır. İklim değişikliği ile birlikte ortaya çıkan seller, kuraklık, su kirliliği gibi çevresel sorunlar hem insanları hem de doğayı etkilemektedir”

“BİYOLOJİK YAŞAMI VE İNSAN FAALİYETLERİNİ AYAKTA TUTAN SUDUR”

Suyun, en küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tuttuğunu anlatan Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü;

“İnsanların hem yaşamlarını devam ettirmesini sağlayan, hem de yaşam kalitesini belirleyen su kaynakları; hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme, sanayileşme, iklim baskısı, gıda gereksiminin artması, yoğunlaşan ve bilinçsiz tarım faaliyetleri ile bir taraftan kirlenmekte, diğer bir taraftan su kıtlığı ve su talebini arttırmaktadır. Yirminci yüzyılda dünya nüfusunun üç kat artmasına karşılık su kaynaklarının kullanımı altı kat artmıştır.

“SEYHAN HAVZASINDAKİ KİRLİLİK ENDEŞE VERİCİDİR”

İçme suyumuzu da temin ettiğimiz Seyhan Havzasında kirlilik, atık yönetimlerinin iyi planlanmamasından kaynaklanmaktadır. Kirliliğe neden olan etmenler, havzayı besleyen akarsulara verilen atıksular ve katı atıklardır. Havzayı besleyen derelerin etrafındaki yerleşim alanlarında atıksu arıtma tesisleri henüz tamamlanamamıştır.  Havzada zaman zaman katı atıklar insanlar tarafından akarsu kenarlarına, açık alanlara kontrolsüz bir şekilde dökülmektedir. Ayrıca havza içerisinde son yıllarda korkunç bir hızla gerçekleşen yapılaşmalar ve endüstriyel yerleşimlerin kontrolsüz bir biçimde yayılması kirliliğe neden olan diğer etmenlerden biridir”

“SU İHTİYACI GİDEREK ARTMAKTADIR

Verilerin su ihtiyacının gün geçtikçe arttığını gösterdiğini belirten Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, çözüm önerilerini şöyle sıraladı;

“Gelecek nesillerin büyük sorunu olacak “su” için yapılan değerlendirme ve araştırmalar göz önünde bulundurularak, ciddi su eylem planları (yahut politikaları) yapılmalıdır. Bu eylem planlarında ilk sırayı alması gereken de “kullanılmış suyun geri kazanımı” olmalıdır. Sırasıyla kentlerin, büyük endüstriyel tesislerin, küçük yerleşkelerin kullandıkları suları geri kazanıp yeniden kullanmaya yönlendirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin; endüstriyel bir tesisten oluşan atıksular tam ya da kısmi arıtmalarla arıtılarak salınması yerine, ileri arıtım proseslerinin ilavesiyle yeniden kullanıma uygun hale getirilmelidir. Pek çok gelişmiş ülkenin su politikalarının temelini atıksuların geri kazanımı ve kaynaktan kullanımın azaltılması olduğu unutulmamalıdır. Susuz hayat ne mümkün olacaktır, böyle bir durumda ne de canlılık kalacaktır. Bu nedenle suyumuzu koruyalım.”