Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası Genel Başkanı Orhan Yıldırım, Merkez Yönetim Kurulu üyeleri Ebru Sungar, Hüseyin Kara, Bilal Şener ve Suat Özkolay ile birlikte “Eğitimde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri”ni görüşmek üzere Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’u ziyaret etti ve eğitimde yaşanan sorunlarla ilgili hazırlamış oldukları raporu sundu.

Yapılan görüşmelere dair açıklamalar yapan Eğitim-İş Adana 1 No’lu Şube Başkanı Galip Reha Ertekin; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından son dönemde yapılan bazı değişiklikler ve uygulamalarla milyonlarca öğrenci, veli ve binlerce öğretmenin mağdur edildiğine dikkat çekti. Ertekin, Eğitim-İş Genel Merkezinin sunduğu raporda “Sınav sistemlerinde ve müfredattaki değişiklikler, dernek ve vakıflarla imzalanan protokoller, personel istihdam sorunları, derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkûm edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, sözleşmeli öğretmenlik, hukuksuz bir şekilde görevden alma ve ihraçlar, sürgün uygulamaları, performans değerlendirmesi…” gibi pek çok konuya değinildiğini belirtti.

Yapılan görüşmede performans uygulamasının diğer resmî çalışanlarda uygulanmadığı gibi MEB personeli içinde uygulanmaması yönünde tavrı olduğunu belirten Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğretmenin değersizleştirildiği bir çalışmanın asla içinde olmayacaklarını ifade etti. 

Öğrenci ve eğitim çalışanlarının sorunlarına karşı olumlu anlamda atılacak her adımda desteğini sunacağını söyleyen aksi durumda demokratik tepkilerini göstereceklerinin de altını çizen sendika yetkilileri, MEB uygulamalarında hukuk kurallarının hâkim kılınması, yargı kararlarının koşulsuz uygulanması, çalışanların hak arama hürriyetinin güvenceye alınması yönündeki taleplerini iletti.

Eğitimde adaletli bir sistemin uygulanacağını belirten Selçuk, aynı zaman da ALO 147 öğretmen şikâyet hattının kapatıldığını onun yerine önümüzdeki haftaya 444 hattının veli -bakanlık bilgi edinme amaçlı kurulacağını söyledi. 

FATİH projesi konusunda teknolojinin getirmediği sorunları teknoloji ile çözülmeye çalışılmasının anlamsızlığını belirten Bakan Ziya Selçuk, mülakat sistemi konusunda da yeni bir çalışmalarının olduğunu, mülakatın yarattığı sorunların farkında olduğunu söyledi.

Eğitim-İş’in hazırlamış olduğu raporda öne çıkan başlıklar şöyle;

PERFORMANS 

2015 yılında bir kez uygulanan ve birçoğu yargı kararı ile iptal edilen performans değerlendirmelerinin bakanlık onayı ile silinmesi, kaldırılması gerekmektedir. Sayın Bakan’ın “öğretmene performans uygulanmayacak” cümlesi yerinde ve anlamlıdır. Eğitim çalışanlarının ilk gündeme geldiği günden beri karşı çıktığı bu uygulama bir daha gündeme gelmemelidir.

Defalarca dile getirdiğimiz gibi Türkiye’de eğitimde yaşanan sorunların nedeni öğretmenlerin performansları değildir. Başarılı bir eğitim sisteminde öncelikli olan eğitime yaklaşım anlayışının siyasal değil, laik, çağdaş, bilimsel, ulusal olması ve milli hedeflerin ön plana çıkarılmasıdır. 

Performans sistemi, öğretmenler arasında gerçek anlamda sorun yaratacak, öğretmenlerin mesleki onurunu zedeleyecek bir uygulamadır. Her şeyden önce; bir eğitimcinin performansını, o alanın uzmanı olmayan kişilerin notlarıyla ölçmeye çalışmanın bilimsel ve akademik hiçbir gerçekliği yoktur.

YIPRANMA VE 3600 EK GÖSTERGE 

3600 Ek Göstergenin acil olarak ve emekli öğretmenlere de uygulanmak üzere yürürlüğe konulması, öğretmenlerimize yıpranma payı verilmesi meslek açısından önem arz etmektedir. 

ATAMALAR

Her türlü atamada (ilk atama, eğitim kurumu yöneticiliği, görevde yükselme….) sözlü sınavın hakim kılınmasının yarattığı sorunlar nedeniyle Sözlü Sınav uygulamasından vazgeçilmesi, Kariyer-Liyakat esaslı bir sistemin oturtulması gerekmektedir. Ayrıca atamalarda oluşan sıralamaların (il içi/il dışı) herkesin görebileceği şekilde açıklanması gerekmektedir

DERNEKLER VAKIFLAR 

Milli Eğitim Bakanlığı son dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı ile bazı Vakıf ve Derneklerle protokoller imzalamakta ve okulların, öğretmenlerin eğitim-öğretime ilişkin asli görevlerini yerine getirmemektedir. Özellikle “değerler eğitimi” adı altında kurs, seminer, panel, gezi… gibi faaliyetlerle sürdürdükleri görülmektedir. Bu protokol kapsamında okulların çok amaçlı salonları, söz konusu vakıf ve derneklerin hizmetine sunulduğunu dikkat çekmektedir.

Bu durum çoğu zaman Anayasamızda ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda yer alan Türk Milli Eğitim Sisteminin Temel İlkeleri ve Amaçlarına da aykırılık teşkil etmektedir. 

Bu uygulamalarda görev yapan vakıf, dernek ya da Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin büyük bir çoğunluğu pedagojik formasyonu olmayan, öğretmenlik yeterliliğinden yoksun kişilerden oluştuğu da bilinmektedir. 

Milli Eğitim noktasında öncelikli olarak görünen sorun Diyanet İşleri Başkanlığı, Dernek ve Vakıfların eğitim öğretim sürecine bu denli müdahil olmaları, bu denli sisteme sokulmalarıdır. Bu aynı zamanda kontrolsüz bir eğitim yapısını da aralamakta 15 Temmuz 2016’da yaşanan hain darbe girişiminin sebeplerinden ders alınmadığı vurgusunu da güçlendirmektedir. 

Bu dernek ve vakıfların büyük bir kısmının cemaat, tarikat yapılanmaları içerisinde oldukları, bağlantılı oldukları da açıktır. 

Okullarda Kuran kursu açılması (yaz döneminde ve okul döneminde), toplu namaz, sabah namazında buluşma projeleri etkinlikleri gibi faaliyetlere bakanlığın izin vermesi üzerine yerelde idarecilerin teşvik niteliğinde çalışmaları sonucunda adeta milli eğitimi baltalar nitelik almaya başlamıştır.

MÜLKİ AMİR/ MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜKLERİ UYGULAMALARI

Mülki amirliklerce ya da milli eğitim müdürlüklerince farklı adlar altında projeler uygulanmaya çalışılmaktadır. Ev ziyaretleri, Koçluk sistemi, Danışmanlık sistemi… gibi projelerin hukuki alt yapısı yoktur. Bakanlığın onayı olmaksızın, bilimsel verilere ya da çalışmaya dayanmayan yapılan bu projeler bakanlığı adeta proje çöplüğü haline dönüştürmüştür.

Bakanlıkça bilimsel çalışma yapılarak paydaşlarında katkıları ile oluşturulan projeler dışındaki projelere müsaade edilmemesi gerekir. Aksi halde sonuçları kötü olabilecek uygulamalar olabilir ve tek bir öğretmen ya da öğrencinin zarar görmesi dahi kabul edilebilir değildir.

YER DEĞİŞTİRMELER

Öğretmenlerin yer değiştirme sorununun birçok kaynağı vardır. Bunlardan başlıcaları;
1-    Normların güncel (öğretmen alınacak eğitim öğretim yılına göre) olmaması, Burada öğrenci yerleştirmeleri (İlkokul, Ortaokul, Lise) tamamlandıktan sonra yapılacak bir güncelleme sonrası yer değiştirme yapılması gerekmektedir. Öğrenci yer değişikliğinin öğretmen normunda değişiklik yapmayacağı da göz önüne alınmalıdır.
2-    Emeklilik ya da yöneticilik gibi gerekçelerle boşalacak kadroların yer değiştirmelerde takvim gereği yansıtılamaması, Bu konuda emeklilik başvurusundan sonra yer değiştirme yapılması ve onayları gelene kadar ilçe emrine atanmaları ile yönetici görevlendirme takviminin öne çekilmesi gerekmektedir. Böylece öğretmenler bu kadrolardan yararlanabilecekler yöneticiler de oryantasyon dönemini yaz döneminde tamamlayabileceklerdir.
3-    Sistemli ve tüm kadroların yansıtıldığı bir yaklaşımda ikinci kez yer değiştirme yapılması sorunu da çözülmüş olacaktır. Akis halde ikinci kez yapılan işlemlerde birinci işlemde yer değiştirenleri de mağdur edebilmektedir.
4-    Zorunlu hizmette çakılı kalan öğretmenlerin sorunlarının çözümü, bu bölgeler için teşvik sistemine geçilmelidir.

ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLER 

Önceki Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz atama bekleyen öğretmen adayı sayısını 438 bin 134, öğretmen açığı sayısını ise 109 bin olarak açıklamıştı. 
MEB Strateji Belgesi’nde, Eğitim fakültesi sayısının son 15 yılda 63’ten 92’ye, öğrenci sayısının ise yaklaşık olarak 14 binden 228 bine çıktığı belirtilmektedir. 
Tablo böyleyken MEB hala eğitim sisteminin ihtiyacı kadar atama yapmamakta, esnek ve güvencesiz istihdam biçimi olan “sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik” uygulamasıyla insanca çalışma koşullarını hiçe saymaktadır. 
Bu durum atama bekleyen işsiz öğretmen sayısını her geçen yıl arttırmakta, intiharlara kadar varan olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.
Gençlerimizi buna mecbur bırakan anlayışı, ne insanlık onuru ne de öğretmenlik mesleğine biçilen değer ile bağdaştırmak mümkün değildir. 
Bakanlığı bu sorunu çözmeye, 109 bin öğretmen açığını kapatmak için bir an önce kadrolu öğretmen atamasın gerçekleştirmeye çağırıyoruz.

“Eğitim sistemimizin ilk üç sıradaki sorunu, eğitime erişememe, bilimdışı eğitim programları ve verilen eğitimin nitelikli olmamasıdır. Bugün temel bir hak olan "Eğitim Hakkı"nı kullanamayan ve ülkenin her köşesinde hak ihlâli yaşayan çocuklarımız için acil olarak yapılması gereken, eğitim alt yapısının geliştirilmesidir.” vurgusu yapan Eğitim –İş, geliştirmiş olduğu öneriler kapsamında eğitim sistemimizin en üst danışma organı EĞİTİM ŞÛRASI’nın bütün paydaşların katılımıyla (Şûra katılımcı yönetmeliği eski yapısına dönüştürülerek) acilen toplanmasını talep etmiştir.