Avukatlar, "Sokağa, eyleme, dayanışmaya..", "özgür basın susturulamaz", "Barolar susmadı, susmayacak", "Gün gelecek, devran dönecek, AKP hesap verecek", "Faşizme karşı omuz omuza" şeklinde sloganlar attı ve ellerinde Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerinin bugünkü manşetlerini yansıtan dövizlerle Eski Adliye önünden, Atatürk Parkı'na yürüdüler. Eyleme, CHP adana Milletvekili Zülfikar Tümer ve Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir de destek verdi. . 

Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, burada yaptığı açıklamada "Bugün; Türkiye demokrasisi, basın özgürlüğü ve hukuk devleti için kara bir gündür..kara bir lekedir.." dedi

Dün, İstanbul'da, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'e, Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme", "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etme", "Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama"suçlarından İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklandığını belirten Av. Çıtırık, şöyle devam etti:

"Ülke demokrasinin en temel koşullarını, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü oluşturmaktadır. Anayasa ve Türkiye'nin imza attığı, uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan düşünce , ifade özgürlüğü, kişi güvenliği ve hürriyeti hakkı tamamen ihlal edilerek, askıya alınarak bu garabet karar verilmiştir. Bu garabet kararı veren Sulh Ceza Hakimlikleri, olağanüstü dönemlere özgü mahkemelerdir. Bu durum, Anayasanın 37. maddesinde güvence altına alınan doğal yargıç güvencesine de aykırıdır.  Kuruluş amaçları, siyasi iktidarın emrindeki yargının oluşturulmasına hizmet etmektir. Yargının, rejimi dönüştürebilmenin, iktidar mücadelesinin aracı haline getirilmek istenmektedir. Farklılıklara, muhalif olanlara tahammülün kalmadığı ve onların yargı eliyle susturulduğu bir dönemde, bu koşullarda hizmet eden hakimliklerdir. Bu hakimliklerle temel sorunumuz, Türkiye, hukuk devleti çok ağır ihlaller altındadır. En ağır koşullarda, cop yiyerek, gazlanarak, savunma üzerine düşeni yapmaktadır.  Bizi asıl üzen iddia ve karar makamının omurgalı duruş sergilememiş olmasıdır. Verilen bu karar siyasi karar ve hukuki bir yönüdür. Vicdanları kanatmaya ve kan akıtmaya devam etmektedir"

Av. Çıtırık, Kırıkhan ve Ceyhan'da  Mit'e ait tırlar durulduğunu, 3 TIR'daki 6 kasadan, toplam 1000 adet 100mm'lik top mermisi, 50 bin adet makineli tüfek mermisi, 30 bin adet ağır makineli tüfek mermisi (12.7 mm) ve 1000 adet havan mühimmatı çıkıyor ve bunlar kayıt altına alındığını hatırlattı. Ayrıca, TIR'ların durdurulmasından 6 ay önce, Ankara İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü silah sevkiyatında görev alan 7 MİT mensubunu, toplamda 29 kişinin dahil edildiği bir uyuşturucu ticareti soruşturması kapsamında dinlemeye başladığını da ifade eden Av. Çıtırık, "Bugün, malumun ilanını, bilinen ilanını ve aynı zamanda gazetecilik temel bildirgeleri içerisinde yer alan ; yurttaşın haber alma hakkını yerine getirmişlerdir sayın Can Dündar ve Erdem Gül. Ama bilineni söylediklerini ve herkesin bildiğini, zabıtlara işlenmiş konulardan dolayı hesap vermesi gerekenler değil, görevlerini yerine getirenlerin yargılandığı süreçlerden geçilmektedir. Dönemin Başbakanı ve Kaçak Saray'ın sakini, bu haberleri yapanlardan hesap soracağını, yargı organlarına bu iki gazeteciyi hedef göstermiştir"

"TÜRKİYE TUTUKLU GAZETECİ ÜLKESİ"

Av. Çıtırık, gazetecilerin sansür ve oto sansürle mücadele etmesi gerektiğini belirterek, "Can Dündar ve Erdem Gül ile  birlikte 4 imtiyaz sahibinin yanı sıra çeşitli gazetelerden 32 gazeteci tutukludur. Türkiye tutuklu gazeteci ülkesi durumuna gelmiştir" dedi. Av. Çıtırık, Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında, basın, ifade özgürlüğüne de gerekli saygının gösterilmediğinin altını çizdi.

Av. Çıtırık, konuşmasına şöyle devam etti:

"Şimdi soruyorum. Yurttaşın bilgisi olmkaksızın, gizlenmek suretiyle, Suriye ve egemenlik haklarına, uluslararası sözleşmeler gereği saygı göstermeliydi. ülkede yaşanan İç karışıklığına Türkiye hangi neden müdahele etmeye çalışmıştır. MİT'in görevleri bellidir. 2014'deki MİT TIrlları olayından önce İstihbari bilgileri Anayasal kurumlarla paylaştırmaktı.  Ancak, sanki MİT mensubu olmak suç işleme ayrıcalığı veriyormuşcasına, olaylar sırasında gözaltına alınmak istenince, "biz MİT'iz " ne yapalım MİT'seniz. Uluslararası Ceza Mahkemlelerinde bu kararları alanların da yargılanacağını görmeyi istiyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Tüzüğüne göre, soykırım, savaş suçları, insana karşı işlenen suçlar,  yönelik suçlara karşı, devletlerin değil, uygulayanların yargılanması doğrultusunda, yapılan bir başvuru bulunuyordu, bunun da takipçisi olarak yargılanma sürecinin yaşama geçirilmesidir. Türkiye çok ağır koşullardan geçmektedir. Demokrasi, örgütlü bir toplumdur. Anayasa'yı askıya alan bir siyasi iktidar ile karşı karşıyayız. Sandıkta azınlıkta kalanların hakları olduğunu bilinmelidir. İleri demokrasi anlayışından uzaklar. Hukuk devletinden faşizme doğru gidilirken, susmadık, susmayacağız"

Kamu davası açılan arama kararını uygulayan cumhuriyet savcılarına, askerlere ve Adana İl Jandarma Komutanına "vatan haini" denildiğini ifade eden Av. Çıtırık, "Bayırbucak Türkmenlere insani yardım gönderiyoruz diyorsunuz. Gönderilen insani yardım değil. Ülkemizin neden sağlıklı, sürdürülebilir bir komşuluk ilişkilerimizin olduğu Suriye gibi 500 yıllık tarihi dostluk ve kültürel bağlarımızın olduğu bir ülkede çıkan yangını söndürmek yerine daha da karıştırmak mı dır doğru olan? Bize her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Anayasa'nın 138. maddesi vardı. Hiçbir makam ve mevki emir, talimat, telkinde bulunamazdı. Bunların hepsinin de uygulandığı, garabetlerin verildiği kararlar uygulanmaktadır. Adana Barosu olarak, susmayacağız. Bizlerde aynı süreçlerden geçmeye hazırız. Bizi de alabilirler, bizi de yargılayabilirler, bizi de tutuklayabilirler, önemli olan vicdanlardaki muhasebedir. Köşe yazarlarına, entelektüellerin yanında olduğunu söyleyen Davutoğlu'na sesleniyorum. Daha geçen hafta, Anayasa üzerine ettiğiniz yemine sadık kalın.  En çok Anayasa'yı ihlal eden Kaçak Saray'ın sakinidir. Türkiye'nin talihsiz, vahim ve kara gününde , ya hukuk devletini içselleştireceksiniz, ya içselleştireceksiniz"