Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, evlilik korkusu yaşayan kişilerin sayısının her geçen gün arttığını belirten TERAPİDER (Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner CANATAR; ‘‘Evlilik, çekiciliğin coşkusuyla başlayıp kıvrıla kıvrıla giden ruhsal ve duygusal bir yolculuktur. Bu yolculuk, hayat boyu sürecek içten ve keyifli bir birlikteliğin oluşturulmasıyla doruğa ulaşır. Evlilik korkusu ise kişinin geçmiş çocukluk yaşantılarında maruz kaldığı çatışmalar ile çevresinde veya ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik örneklerinden edindiği bilgiler doğrultusunda geliştirdiği psikolojik bir bağlanma korkusudur. Farklı geçmiş, farklı kültür ve farklı ailelerde yetişen kişiler karşı tarafa bağlanarak kendilerini çok zorlu ve çatışmalı olabilecek evlilik kurumunun içine sürüklemek istemezler. Yani bir nevi kendilerini korumak isterler. ’’ dedi ve ekledi: ‘‘Evlenen çiftlerin ne olursa olsun boşanmamaları gerektiğinin düşünülmesi, daha iyi eş bulma beklentisi, adayları ekonomik, kültürel ve eğitim alanında sürekli başkalarıyla kıyaslamak ve düğün, nişan gibi geleneksel uygulamaların getirdiği stresin yoğun olması kişileri evlilikten uzaklaştırıyor ve korkutuyor. Hele kişinin ailesinde anne-babasının mutsuz ve sürekli tartışıyor olması ya da kişinin çevresinde yaşayan evli çiftlerin kavgalarına, tartışmalarına şahit olması bu korkuyu ağırlaştırıyor. Yani mutsuz bir aile ortamı evlilikten soğutuyor. Böylece başka biriyle birlikte yaşamayı kabul etmekte zorlanan kişi, kendisinin de mutsuz bir evliliği olacağına inanmaya başlıyor, evlenmekten vazgeçiyor veya evlilik kurumuna olan ilgisini azaltıyor. Kişinin evlilik sorumluluğundan korkması, sorumlulukları yerine getiremeyeceğine inanması, ortak yaşamın avantajları yerine dezavantajlarına odaklanması, uzayan eğitim hayatı, özgürlüğe düşkün olma, evlenmeyi ve eş bulmayı kolaylaştıran geleneksel arabuluculuk sistemlerinin giderek azalması, modern yöntemlere güvenilmemesi, yanlış eş seçme korkusu, cinsel olarak evlilikte başarısız olma endişesi, cinsel mitler ve cinsel travmalar, farklı cinsel tercih ve yaşam tarzı, daha önce evlenip boşanmış olmak, iyileşmemiş aşk acısı, platonik aşk yaşıyor olma, ebeveynlere çok bağlı olma ve evliliğin olumsuzluklarını gündemde tutan medyanın varlığı da diğer evlenme korkusu nedenleri arasında sayılabilir. Ayrıca cinsel sorunlar da çığ gibi büyüyerek başarısız olma korkusuyla kişileri evlilikten korkutuyor ve soğutuyor.’’ 
EVLİLİK ÖNCESİ EĞİTİM ŞART!
Evlenme korkusunu yenmek için kişinin hem kendine hem de başkalarına güvenmesi ve doğru bilgilere sahip olması gerektiğini ifade eden Dr. Canatar; ‘‘Evlenebilmek için kişinin birey olacak olgunluğa erişmesi ve ailesine olan bağımlılığından kurtulması gereklidir. Bunu başaramayan biri için evlilik ile anne-baba olma sorumluluğu ağır gelebilir. Bu durumdaki bir kişi, kendine karşı dürüst olmalı, sonradan pişman olacağı bir hayatı sürdürmekte ısrar etmemeli, evlenme aşamasına gelmeden önce tüm belirsizlikleri konuşmalı, sağlıklı ve doğru kaynaklardan bilgi edinmeli, düzenli hayatın ve sağlıklı cinselliğin insanın doğasına uygun olduğu veya evliliğin yakınlık ve güven ihtiyaçlarını karşıladığını bilmelidir. Çiftlerin öncelikle cinselliği öğrenmeleri, anlamlarını keşfetmeleri ve onun sorumluluğunu taşıyabilecek doğru bilgileri öğrenmeleri lazım. Bunun tek yolu Evlilik Öncesi Anne, Baba ve Eş Eğitimleri  ile Evlilik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri  almaktır. Unutulmamalıdır ki sağlıksız ve mutsuz aileler, sağlıksız ve mutsuz çocuklar yetiştirir. ’’ dedi.