İl Temsicisi Kamail Köse ve Şube Başkanlarında katıldığı toplantıda hükümete yüklenen koncuk,Demokratikleşme Paketini sert şekilde eleştirdi.

 

KONCUK: HERKES YAŞANANLARI İYİ GÖRMELİ VE İYİ OKUMALI

 

Türk Milletinin üzerinde sinsi bir tezgah kurgulandığını söyleyen Genel Başkanımız İsmail Koncuk, toplumun her bir ferdinin yaşananları sorgulaması gerektiğine işaret etti. Koncuk, “Milletimiz tarihi günler yaşamaktadır ama bu tarihi günler olumlu anlamda değil ne yazık ki. Türkiye’de bir dönüşüm sağlanmaya çalışılıyor.  Türkiye Cumhuriyeti Devleti yapısal bir değişiklik içerisine, zorla girdirilmeye çalışılıyor. Güya bu demokratik yol ve yöntemlerle oluyor ama Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar yaşanan süreci değerlendirdiğimizde bu yapılanları nereye koymamız gerektiğini çok iyi etüt etmek lazım.

 Etnik kökeni, mezhebi ne olursa olsun bu coğrafya’da yaşayan bütün insanların Türkiye nereye gidiyor? sorgulamasını yapması lazım. Bu ülkenin kaderini milletin iradesi belirler. Milletin iradesi derken bu sandığa yansıyan irade anlamında değil. Türk milleti tarihte ne idi, bugün nedir, yarın ne olacağız? sorgulamasını milletimizin yapması lazım. Ancak toplum günü birlik yaşayan bir hale getirildi.

 sadece günü kurtarmaya, kendisi ve ailesini yaşatmaya çalışan bir topluma maalesef dönüştük. Sıkıntı buradadır. Toplumsal ve  milli düşünebilme özelliğimizi maalesef kaybettiğimizi görüyorum. Sinsice bir dönüşüm tezgahı ülkemizde uygulanıyor ve bazı şeyleri belki de anlamakta ve görmekte zorlanıyoruz.” dedi.

 

KONCUK: BU SÜREÇ ÇÖZÜM DEĞİL İHANET SÜRECİDİR

 

Türkiye’de son dönemde yaşananların çözüm değil ihanet süreci olduğunun altını bir kez daha çizen Genel Başkan İsmail Koncuk, Hükümet eliyle terör örgütüne itibar verildiğini ifade etti. Koncuk, “Demokratikleşme paketi olarak adlandırılan bu pakette, 76 milyon vatandaşımızı ilgilendiren ne var? Bu gerçek anlamda bir demokrasi paketi ise demokratik hayatımıza katkı sağlayan bir paket olması lazım ki buna demokrasi paketi diyelim.

 

Evvel emirde şunu düşünmek lazım, bu paket neden ve hangi sebeplerle bu ay açıklanmak zorunda kaldı? Bakın, PKK terör örgütü ile bir çözüm süreci adı altında bize göre ise ihanet süreci olan bir süreç başlatıldı.  PKK terör örgütünün silah bırakacağı ve sınır dışına çıkacağı haberleri ve Türkiye’ye barış geliyor, akan kan duracak gibi haberler o mütareke basını, teslim olmuş Televizyon kanallarında, sözde fikir adamları ve aydınlar tarafından öyle pompalandı ki, toplumun büyük kısmı Türkiye’ye barış geliyor bunun önünde neden duralım gibi bir düşünce içine sokuldu.

 

Ne doğru, ne yanlış ayırt edilemez durumu getirildi, kirli bir propaganda yapıldı. Gelinen noktada sayın Başbakan PKK’nın ancak yüzde 15 oranında sınır dışına çekildiğini söyledi. Yani örgüt sınır dışına çıkmadı, silah bırakmadı hatta bu kanlı örgüt tarihinde olmadığı kadar bir güce erişti. İhanet sürecinin başladığı o cani ile görüşmelerin ardından bu kanlı örgüt, hem Türkiye’nin belli bölgelerinde hem de Dünya’da Hükümet eliyle itibar kazanan bir örgüt durumuna geldi, vatandaşlarımızın bunu çok iyi görmesi lazım.

 

Kürt Türk ayırmadan evlatlarımızı çocuklarımızı katleden bir örgüt, bu milletin oy vererek iktidara getirdiği kendi Hükümetimiz eliyle itibarlı hale gelen bir örgüt oldu. Şu anda örgüte katılan insan sayısının 3 bin – 5 bin civarında arttığı ifade ediliyor.” dedi.

 

KONCUK: HÜKÜMET BU PAKETİ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN DAYATMASIYLA HAZIRLAMIŞTIR

 

Türk Milletini, açıklanan paketin terör örgütünün dayatmasıyla oluşturulduğunu görmeye çağıran Genel Başkanımız, “ortaya düzgün bir demokratikleşme paketi konulsa buna kimsenin itirazı olmaz” dedi. Koncuk, “PKK artık o kadar şımardı ki, artık şunu demeye başladılar. “Biz artık eylem yapmıyoruz, sizde Hükümet olarak verdiğiniz sözlerini yerine getirin. Eğer yerine getirmezseniz, Ekim ayına kadar taleplerimiz doğrultusunda adımlar atılmazsa biz yapacağımızı biliriz” dediler.

 

Hükümet üzerinde silahlı bir dayatma var ve Hükümet bu dayatma üzerine bizzat Başbakan tarafından açıklanan ve adı Demokratikleşme Paketi olan, içerisinde PKK taleplerini bulunduğu bir paketi açıkladı ama nasıl açıkladı. Sayın Başbakan 45 dakika sunum yaptı, muhalefeti suçladı ama paketin içine bir türlü giremedi. Son 10-12 dakikada da paketi açıkladı.

 

Sayın Başbakan’ın sıkıntılı olduğu son derece açıktı. Tabii burada Başbakan’ın sözlerine dikkat etmek lazım. Dedi ki, “AKP programında bunlar zaten var” dedi. AKP programında bunlar yok, örneğin, “q,w,x” harflerinin alfabeye konulacağı var mı? çıksın söylesin. Daha 50 gün önce yurt dışı ziyaretinden dönerken, “ne özel okullarda ne de devlet okullarında ana dilde eğitim ve öğretim olmayacaktır, biz Türkiye’nin bölünmesine zemin hazırlamayız” dedi. 50 gün sonra, ana dilde eğitim faaliyetlerinin özel okullarda başlatılmasına karar verdi. AKP programında bu var mı?

 

Sayın Başbakan “Ey milletim bunu PKK istiyor diye yapmıyoruz, bu zaten bizim parti programımızda var.” mesajı vermeye çalışıyor ama bu yalandır. Başbakan’ın bu yola başvurması içinde bulunduğu durumun zorluğunu da göstermektedir. İşte bu noktada aziz milletimizin adına demokrasi paketi denilen bu paketin PKK’nın dayatmasıyla oluşturulduğunu görmeleri lazım. Doğru düzgün bir demokratikleşme paketi konulursa ortaya biz neden karşı çıkalım? Koyun ortaya sonuna kadar, ölümüne destek verelim.” dedi.

 

 KONCUK: PKK’NIN KİRLİ TALEPLERİNİN ÜZERİ BAŞÖRTÜSÜ İLE KAPATILMAK İSTENİYOR

 

Başörtüsü düzenlemesinin bu pakette yer almasını sert sözlerle değerlendiren İsmail Koncuk, “PKK’nın kirli talepleri ile başörtüsü meselesini aynı paketin içine koyarak bu sorunu çözdük demek ayıptır.” dedi. Koncuk, “ Biz Türkiye Kamu-Sen olarak geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptık ve “Milletimizin ortak mutabakatı olan konular PKK talepleri ile aynı pakette yer almamalıdır.” dedik. Şimdi vatandaşımız diyor ki, ben kamusal alanda başörtümü takayım. Müslüman bir milletimiz ve başörtüsü konusunda ortak bir zeminde Türkiye’de oluştu. Biz bu konunun paketten ayrı tutularak, kılık kıyafet yönetmeliğinde yapılacak bir değişiklikle çözülmesini istedik ve destekledik. Neden bugüne bırakıldı bu konu?

 

Bazı sendikalara imza kampanyaları yaptırıldı ve zemin hazırlandı. 11 yıldır iktidarınız döneminde bu yönetmeliği değiştirmeyi başaramadınız ve böyle bir günümü beklediniz? Benzetmemi mazur görünüz ama kirli talepleri başörtüsü ile örtme taktiği ve stratejisidir bu. Çok çirkin ve kirli bir stratejidir bu. PKK’nın talepleri ve İslam’ın simgelerini aynı pakete koyacağız ve milletimize baş örtüsü problemini çözdük diyeceksiniz. Elbette bu konunun çözümünü destekliyoruz ama neden öncesinde çözmediniz? Türkiye Kamu-Sen olarak defalarca uyardık bu pakete koymayın diye ama ne yazık ki yine bu paket içerisine konuldu.” dedi.

 

KONCUK: ANDIMIZ’I KALDIRMAK BU MİLLETE HAKARETTİR

 

Pakette yer alan “Andımız”ın kaldırılması konusunu detaylı bir şekilde değerlendiren Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, bunun altında planlı ve organize bir şekilde Türk kimliğini aşağılama ve yok etme anlayışının olduğunu söyledi. Koncuk, “Andımız’ın kaldırılması kararı milletimize yapılmış bir hakarettir. Andımız meselesini vatandaşlarımızın çok iyi değerlendirmesi lazım. Bunu sadece öğrencilerimize okutulan bir metnin kaldırılması olarak görmek çok eksik bir değerlendirme olacaktır.

 

Planlı ve programlı olarak Türk kimliğini aşağılama, Türk kimliğini yok etme, pasifiz etme anlayışı var yıllardır. Bazı STK’lar, Sendikalar geçen yıl Andımız’ı “Ti” ye alan afişleri Diyarbakır sokaklarında astılar. Diyorlar ki, çocuklarımıza neden yalan söylettiriyoruz, doğruyum demeyle, çalışkanım demeyle böyle mi olunuyor? gibi bir yaklaşım sergiliyorlar. Bu nasıl bir kafadır bunu anlamak mümkün değil. Doğruyum demeyle bu ülkede doğru olunmuyorsa ya da çalışkanım demeyle çalışkan olunmuyorsa bunda Andımız’ın suçu nedir? .

 

Esas rahatsızlık tabi bunlar değil, rahatsızlık “Türküm”le başlamasıdır, varlığım Türk varlığına armağan olsun ve Ne Mutlu Türküm Diyene veciz sözüyle bitmesidir. Andımız’dan rahatsız olanların, Türklük şuurundan yoksun olanların derdi budur. Sayın Başbakan tek millet diyor, tek bayrak diyor, o zaman şunu sormamız lazım, “ bu milletin adı nedir? Tek millet diyeceğiz ama Andımız’ı kaldıranlara göre, bu milletin adı yok. Eğer Türk adından bir rahatsızlık varsa bunu çıkın ifade edin. Milli hassasiyeti olan insanlar diyor ki, biz Türk’ü kan anlamında ifade etmiyoruz, kültürel bir birliktelik, anayasal bir vatandaşlık kavramı ve üst kimlik olarak bu Coğrafya’da yaşayan insanların bir adı olmalı” diyoruz. Tek millet diyorsanız o zaman bu millete bir ad koyun.” dedi.

 

KONCUK: “VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUD”

 

Andımız konusunu değerlendirirken  tarihte yaşanan bir olayı da izleyicilerle paylaşan Genel Başkan İsmail Koncuk, “Bu kıssadan hissede herkes payına düşeni almalıdır” dedi. Koncuk, “Sultan Mahmud döneminde Tıkandı Baba diye bir zat yaşıyor ve kısmeti de oldukça dar biriymiş. Bu Tıkandı Babaya padişahın emri ile her gün bir tepsi baklava gönderilirmiş, baklavaların altına da birer altın konulurmuş. Tabii Tıkandı Baba altınlardan haberi yok, diyor ki, bu baklavaları yemeyim satayım evime nevale götüreyim. Bir yahudiye bu baklavaları satıyor. Yahudi bakıyor ki, baklavaların altında altınlar var. Her gün Tıkandı Babaya geliyor bana sat baklavaları diyor ve satın alıyor. Sultan Mahmud bir gün Tıkandı Babanın ziyaretine geliyor “Ne oldu bizim gönderdiğimiz baklavalar” diye soruyor. Tıkandı Baba sattım diyor. Sultan Mahmud alıyor Tıkandı Babayı Osmanlı hazinesine götürüyor ve “küreği eline al daldır ne alırsan senin bahtına” diyor. Tabii Tıkandı Baba heyecandan küreği ters daldırıyor ve bir tane altın bile küreğe gelmiyor. Sultan Mahmud bunun üzerine “vermeyince mabud, neylesin Sultan Mahmud” diyor.

 

İşte sizin tabiatınızda çalışkanlık yoksa, sabaha kadar çalışkanım dedirtsek, doğruyum dedirtsek düzeltemeyiz. Tıpkı bu kıssadan hisse gibi sende adamlık yoksa, tabiatında çalışkanlık yoksa neylesin Andımız. Ben hep dua ediyorum, öğretmenlerimize, annemize, babamıza…Bizi milli kimliğimizle yetiştirip, İslam dinine mensup olmanın ne kadar güzel olduğunu bize anlatmış bu insanlar. Bizler 5 yıl okuduğumuz o Andımızdan bir şeyler almışız. Doğruluk, çalışkanlık ve Türküm diyebilme mutluluğunu yaşıyoruz. Bunu gururla ifade ediyoruz.” dedi.

 

KONCUK: TÜRK KİMLİĞİNE YÖNELİK ORGANİZE VE SİNSİ BİR SALDIRI VAR

 

İslam dininin millet sevgisini emreden bir din olduğunu vurgulayan İsmail Koncuk, tüm Türk halkını “Andımız” ı çerçeveletip evlerine asmaya davet etti. Koncuk, “ Esas saldırının çocuklarımızın okuduğu o metni kaldırmak değil, Türk adını kaldırmak olduğunu ve organize bir saldırı olduğunu görüyoruz. Sinsi bir plan var, Türk demeyeceksin deniyor. Son 11 yıldır iyice arttı bu söylemler. Daha önce sesleri çıkmıyordu, yürekleri yoktu bunların. Bu milletle yüreklerinde  tarihten kalan bir hesaplaşma olanlar var. Bu millete kin duyan, diş bileyenler var maalesef.

 

Ne yazık ki bazıları da çıkıyor, “çocuklarımız Andımız’ı okurken üşüyorlar”  diyorlar. Bu nasıl bir zihniyettir. Çocuklarımızın üşümesi kabul edilebilecek bir gerekçe ise, İstiklal Marşı törenlerinde de çocuklarımız üşüyor, üşümesinler diye onları cam fanusta mı saklayacağız. Gerekirse elbette üşüyecekler, Çanakkale’de canını veren 253 bin şehidimizde üşüdü,  çocuklarımızda üşüyecekler, milli kimlik  böyle sahiplenilir.

 

Yüce dinimizde milletini sevmek yasaklanmamıştır. İslam millet sevgisini emreden bir dindir. Hz. Peygamberimiz “Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz” diyor. Hatta çevrenizde yardıma muhtaçlar varsa öncelikle onlara yardım ediniz diyor. Akrabanızda fakir varsa, öncelikle onlara yardım etmenizi emrediyor. İşte bu da millet sevgisidir. Milliyetçilik budur işte. Çevrenizi sevmek ve saymaktır. Bizde bu Coğrafya’da yaşayan insanları seviyoruz. Etnik kökenine bakmıyoruz herkesi seviyoruz.

 

İnsan yaratılmışların en mükemmelidir. Kendisini sevmeyen, babasını annesini sevmeyenin başka bir aileyi ve toplumu sevmesi zaten mümkün değildir. Milliyetçilik, vatanseverlik budur, dinimizin emri budur. Ancak son yıllarda İslam öyle bir anlatılıyor ki, bilhassa gençlere, “Aman Türküm demeyin, müslümanım deyin”,  elbette elhamdülillah müslümanız  gurur duyuyoruz bununla ama elhamdülillah müslümanız ve Allah’a şükür Türküz. Bizim soyumuz da belli, adımız da belli, dinimizde bellidir, bunu da gururla ifade edeceğiz. İslam’da yasak olan ırkçılıktır. Bizim tarihimizde asla başka milletlere zulmetmek gibi bir şey olmadı. Tarihimiz bizim yüz akımızdır. Vatanı milleti sevmek İslam’ın emirlerindendir, peygamberimizin tavsiyelerindendir.

 

Öyle bir hale geldik ki, herkes kökenini söylüyor sen Türküm deyince ırkçı oluyorsun. Böyle şey olmaz. Gençlere şunu tavsiye ediyorum. Milli kimliğinize sahip çıkın, eğer milli kimliğinizi savunamazsanız, bu Coğrafya’da tutunamazsınız. Anne ve babalardan istirham ediyorum, çocuklarımıza dini kimliklerini de , Müslüman olduklarını da ama Türk olduklarını da mutlaka söylesinler ve anlatsınlar. Çocuklarımızı bu konuda daha şuurlu bir hale getirmek bugün daha da önemli bir hal almıştır.

 

Madem okullarda Öğrenci Andı okunması yasaklanıyor, gelin Andımız’ı çerçeveletip evlerimize asalım. Biz Türkiye Kamu- Sen olarak bunu yapacağız. Evlerinizde lütfen bayrak olsun ve Kuran-ı Kerim’de olsun. Bu değerlerden kopmadan biz yolumuza devam edeceğiz. Andımız’ın kaldırılmasını adi bir olay gibi gören vatandaşlarımızın da “ne oluyoruz, nereye gidiyoruz” diye düşünmesi gerekir. Bebek katili Öcalan’ın Andımız’ın okutulmasına yönelik açıklamaları var ve bunun kalkması gerektiğini söylediği sözleri var. Bu talep Pkk’nın talebidir, bunu görmek lazım.” dedi.

 

KONCUK: SİZ ANDIMIZ’I VİCDANLARDA KALDIRAMAZSINIZ

 

Türkiye Kamu-Sen’in “Andımız”ın kaldırılması durumunda dava açacağını belirten Genel Başkan, vicdanlarda “Andımız”ı kaldırmanız mümkün değil” dedi. Koncuk, “Bunun adı demokratikleşme paketi ise, bir referandum yap. Demokrasinin kuralları bellidir, milletin kabulü gerekir. Sor bakalım, ne diyorsunuz deyin. MEB okullara serbest kıyafet uygulaması getirdi. Kendileri çalıp kendileri oynuyor  bunlar, bir Bakanın yaptığını öteki kaldırdı, yüzde elli bir veli isterse çocuklar üniformayla, şayet yüzde elli bir serbest kıyafet derse çocuklar serbest kıyafetle okula gidecek.

 

Her okulda bir sandık koyun bakalım, o çocukların velileri Andımız’ın okutulmasını istiyor mu, istemiyor mu? Ben çocuğumun okulunda Andımız’ı okumasını istiyorum. Eğer demokrasi benim tercihlerime saygı rejiminin adı ise, bunu milletimize sormamız lazım. PKK istedi diye diğer insanlar bunu istemek zorunda mı, milli hassasiyeti olanlar istemek zorunda mı, bu mudur millete saygı? İleri demokrasi diyorlar, bu mu ileri demokrasi? PKK isteyecek sen 76 milyonun görüşlerini hiç almayacaksın  kafanıza göre uygulama yapacaksınız. Ben Başbakan’ın ve siyasi iktidarın Andımız’ı kaldırmak gibi bir yetkileri olduğunu düşünmüyorum. Bu metin millete mal olmuştur ve bunu basit bir metin gibi göremezsiniz.

 

Andımız’ın yazarı Reşit Galip’in torunu ile röportaj yapmışlar ve o torun bu kararın iyi olduğunu söylüyor. Kim bu torun, Baskın Oran’ın eşi, daha ne diyelim. Sırf kafa karışıklığı ve bilgi kirliliği olsun diye bunu yapıyorlar. Bunu okuyan vatandaş, torunu bile “İyi oldu kalkması biz neden uğraşalım.” diye mi düşünmeleri isteniyor acaba? Alimden zalim, zalimden alim doğar, o isteyebilir ama biz bunu istemiyoruz. Bu kararı verenlerin yüreği varsa, Andımız için referandum sandığını ortaya koyarlar. Ben vatandaşlarımızın kahir ekseriyetinin Andımız’ın okutulmasından yana oy kullanacağına inanıyorum.

 

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve  Müsteşar bir hafta içinde gerekli düzenlemelerin yapılarak Andımız’ın kaldırılacağını söylediler. Onların acelesini de anlamak mümkün değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nın onlarca meselesi var, kabiliyetiniz var ise onları çözmekte bu kadar aceleci davranın.  Nabi Avcı’yı anlamakta zorlanıyorum. Kendisini vatansever, milliyetperver bir insan olarak görürdük geçmişte ama sayın Avcı ne yazık ki hiçbir şeye itiraz etmiyor. Burhan Kuzu ana dilde eğitim ülkeyi böler diyor, Nabi Avcı ise merkezi sınavları Kürtçe yapabiliriz diyor.

 

Sayın Avcı Milli Eğitim Bakanı sıfatını almışsınız bir atak yapın da vatansever bir insan olarak deyin ki, bu yanlıştır. Siz başında milli ifadesi olan bir Bakanlığın başındasın. Siz anadilde eğitimi okullara sokan bakan olarak mı anılmak istiyorsunuz Türkiye’de? Bu sayın Avcı’ya bir şeref payesi getirmez. Bu dünya geçicidir, öldükten sonra insanlar bizleri yaptıklarımızla hatırlayacaklar. Sayın Avcı, ana dilde eğitimi gerçekleştiren bir Milli Eğitim Bakanı sıfatını kazanmak üzeresin, iyi düşünün. Bu düzenleme yapıldığı anda derhal dava açacağız. Bundan önce Danıştay’ın verdiği bazı kararlar var, bakalım yargımız nasıl bir karar verecek. Daha önceki verdiği kararların arkasında mı duracak yoksa Hükümetin kararının arkasında mı duracak. Kimse keyfi olarak ben Andımız’ı kaldırdım diyemez. Siz vicdanlarda bunu kaldıramazsanız.” dedi.

 

KONCUK: DİL BİRLİĞİ KAYBOLURSA HER ŞEYİ KAYBEDERİZ

 

“W,q,x” harfleri üzerindeki yasağın kaldırılması ve farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünün açılması konusunu da değerlendiren İsmail Koncuk, “Dil birliği eğer kaybedilirse o ülkede bir milletten bahsedilemez. Dil birliğini kaybedersek emin olun her şeyimizi kaybederiz.” dedi. Koncuk, ““w,q,x” harflerini de koyalım ortaya, bunu da PKK istiyor. Bizim bu harflere bir ihtiyacımız yok. Geçtiğimiz günlerde Türk Dil Kurumu Başkanı’nın bu konuda bir açıklaması vardı ve bu harflerin kullanımının çok doğru olmayacağını ifade ediyordu. Sanırım Hükümet bize soracak diyor ama hocam sen çok beklersin, Hükümet siz eğer olumlu bir cevap verecekseniz sorabilir.

 

 “W,q,x” harfleri Kürtçe yazabilmek amacıyla serbest hale getirildi. Milleti tamamlayan unsurların en önemlisi dil birliğidir. Dil bizim ortak paydamızdır. Dil birliği eğer kaybedilirse o ülkede bir milletten bahsedilemez. Şu anda gidiş ne yazık ki bu taraftır. Özel okullarda ana dilde eğitimin önü açıldı burada ana dilde eğitim Kürtçe’dir. Önümüzdeki günlerde ciddi bir para geliri olan terör örgütünün bu paraları belli bölgelerde özel okul açmaya yönelik kullanma ihtimali olabilir.

 

Geçtiğimiz günlerde AKP’li Burhan Kuzu’nun ana dilde eğitimin ülkeyi böleceği yönünde bir açıklaması vardı, keşke sayın Kuzu bunu daha önce söyleseydi. Şimdi söylemesi de en azından takdir edilebilir ama 11 yıldır neredeydiniz diye sormak istiyorum. Elbette ana dilde eğitim bu  ülkeyi böler, bizler iletişimi dille sağlayabiliriz. Kökeni ne olursa olsun, tüm vatandaşlarımızın bu ortak dili kullanabilmesi ve bir millet olarak bu coğrafya’da beraber devam edebilmemiz için son derece önemlidir. Bu özelliğimizi kaybedersek çok kötüye gideriz.

 

Türkiye’de iki dilli, iki bayraklı bir toplum oluşturulmak isteniyor. Türk bayrağı bazıları tarafından tartışmaya açılarak, adına Türk Bayrağı demeyelim diyebilecek cüreti gösteren alçaklar ve hainlerde bu ülkede var. Çift dilli, çift bayraklı bir toplum olmaz. Böyle bir ihanet olmaz, bu yapılanlar milletin birliği ve bütünlüğüne yapılan ihanetlerdir. ABD’de onlarca farklı millet vardır. Hepsinin ortak dili İngilizce’dir. Hatta bir kanun çıkararak, “farklılıkları bütünleştirici dil” ünvanını verdiler İngilizce’ye. Yani farklı kökenler farklı dilleri kullanabilir ama bütünleştirici dil İngilizce’dir diyorlar.

 

Biz Kürt kardeşlerimizle binlerce yıldır birlikteyiz, kız alıp kız verdik. Kimsenin gücü bizi ayırmaya yetmez ama siz dili ayırırsanız bundan sonrası ne hale gelir. Biz Türkçeyi kullanacağız. Okullarda da tek dille eğitim olmalı ki, evlatlarımız birbiriyle anlaşabilsin konuşabilsinler. Dil birliğini kaybedersek emin olun her şeyimizi kaybederiz.” dedi.

 

KONCUK: PKK TALEPLERİ İLE DEMOKRASİ GELECEKSE, YERİN DİBİNE BATSIN BÖYLE DEMOKRASİ

 

Eş başkanlık sistemini hangi partinin kullandığına dikkat edilmesi gerektiğini belirten Koncuk, “eğer PKK’nın talepleri ile demokrasi gelecekse yerin dibine batsın böyle demokrasi” ifadelerini kullandı. Koncuk, “ Eş başkanlık sisteminin hangi parti tarafından uygulandığını milletimiz gayet iyi biliyor. Eş başkanlık talebi de PKK talebidir. Bu talebi de uygun gördüklerine göre, bu paketi çıkardılar. Demek ki kendilerinin de bu eş başkanlık sistemine ihtiyaçları var.

 

Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik yaptığı açıklamada bazı siyasi partilerin eş başkana ihtiyaçları var diyor. Bu nasıl bir üsluptur, bir de akademisyen olacak bu insan. Milli Eğitim Bakanlığı döneminde Andımız’ın kaldırılmasını isteyenlerden birisidir  ayrıca kendisi. Bir siyasi partinin Genel Başkan Yardımcısının kullandığı bu üslup son derece seviyesiz ve çirkindir. Dediğim gibi, demek ki kendilerinin ihtiyacı var ki bu sistemi pakete koydular. Açık bir PKK talebi olduğunu bilmeyen yoktur. PKK’nın talepleri oldu demokratikleşme talepleri. Eğer bu ülkeye terör örgütünün talepleri ile demokrasi gelecekse yerin dibine batsın öyle demokrasi. Ben böyle bir demokrasi istemem, milletimizde istemez. Başbakan paketlerin devamı geleceğine yönelik sinyaller verdi. Neden? Çünkü bu paket PKK’yı kesmez mutlu etmez. Sayın Başbakan bu paketi millete vermedi, muhatap millet değil, Türk milleti hiç değil. Aman kızmayın silaha sarılmayın devamı gelecek  diyerek mesajlarını ilgili adreslere gönderdi.” dedi.

 

KONCUK: FARUK ÇELİK’İN TAVRI MEMUR-SEN’LE ÇALIŞMA BAKANLIĞI’DIR, MİLLETLE ÇALIŞMA BAKANLIĞI DEĞİL”

 

Emeklilere promosyon konusunda yapılan toplantıya sadece Memur-Sen Genel Başkanını çağıran Bakan Faruk Çelik’i eleştiren Genel Başkan İsmail Koncuk, “Çelik’in bu tavrı Memur-Sen’le Çalışma Bakanlığı’dır, milletle Çalışma Bakanlığı değildir.” dedi. Koncuk, “Çalışma Bakanı Faruk Çelik’e ciddi bir saygımız vardı. İlişkilerimiz gayet iyiydi ama sayın Bakan bir sendikanın Çalışma Bakanı olmayı tercih etti. Siz bu Bakanlığı yapıyorsanız tüm sendikalara ve konfederasyonlara eşit mesafe de olduğunuzu hal ve hareketlerinizle göstereceksiniz.

 

Toplu Sözleşme döneminde memurlarımıza 123 TL. gibi komik bir rakam verilerek bir rezalete imza atıldı ve 1 aylık süre 2 günde bitirildi. Talimatla imzalar atıldı, memuru sattılar. Bunu imzalayanlar karizmayı çizdirdi, kendi üyeleri nazarında da  karizmayı çizdirdiler. Bu konfederasyona hiç kimsenin güveni kalmadı. İşte böyle bir durumdayken Çalışma Bakanı Faruk Çelik promosyon konusunda karizmayı çizdiren bu Sendikanın Başkanı’nı çağırdı toplantıya. Emeklilere promosyonu beraber alırsak çizilen bu karizmayı kurtarır mı diye ama emeklilere 10 Bin TL. promosyon da alsa o Sendikanın Genel Başkanı karizmayı çizdirmiştir.

 

Bu çok büyük bir saygısızlıktır, 3 büyük Konfederasyon var, üye sayıları 1 milyonu bulan emekli dernekleri var, bunlara da saygısızlık yapılmıştır. Sayın Bakan’a soruyorum, siz kimin Çalışma Bakanı’sınız? Biz sizin sözünüze bundan sonra nasıl güveneceğiz. Kendisini gördüğümde bunları aynen ifade edeceğim. Sayın Bakan’da bizim yanımızda Çalışma Bakanı olarak karizmayı çizdirmiştir. Yapılan şu hareketle birlikte Çalışma Bakanı olma sıfatı yarı yarıya gitmiştir.

 

Toplu Sözleşmede Memur-Sen’i yanına alması ve diğer Konfederasyonları dışlaması, emekli promosyonu konusunda sadece Memur-Sen’i davet etmesi Çalışma Bakanı’nın açıkça bir sendikadan yana taraf olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla sayın bakan bizim yanımızda olan saygısını kaybetmiştir demek istemiyorum ama yüzde ellisini kaybetmiştir. Yüzde ellisini de bundan sonraki çalışmalarında göreceğiz. Devlet adamlığı, bu ülkenin her bir ferdini kucaklamaktan geçer. Bu ülkede yaşayan herkesi kucaklamayan insan devlet adamı olamaz. Faruk Çelik’in bu tavrı Memur-Sen’le Çalışma Bakanlığı’dır, milletle Çalışma Bakanlığı değildir.” ifadelerini kullandı.  

 

KONCUK: MEB’DE YAŞANANLARI ISRARLA GÖRMEYEN NABİ AVCI’YI KINIYORUM

 

Programda eğitimde yaşanan sıkıntılara da yer verildi. Yönetici atamalarında yaşanan haksız uygulamayı anlatan İsmail Koncuk, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yı sorunlara duyarsız kaldığı gerekçesiyle kınadı. Koncuk, “Türkiye Kamu-Sen ve bağlı sendikalarımız hem kamu çalışanlarının hem de milletimizin vicdanını temsil ediyor. Biz milletle beraber yürüyoruz, köklerimiz bu topraklardadır. Şimdi okul müdür atamalarında yazılı sınava girip 90 alıyorsunuz sizi sözlüye alıyorlar, 50 veriyorlar. Kendi yandaşlarına ise, yazılıdan daha düşük almış örneğin 70 almış ona da sözlüden 100 veriyorlar, sizden öne geçiriyorlar ve müdür yapıyorlar. Tabii bunu biz sert bir eylemle MEB önünde dile getirdik ama hala tık yok. Biz yanlış yaptık, düzelteceğiz demiyorlar.

 

Nabi Avcı neyin bakanıdır ben merak ediyorum. Bakanlık önünde ciddi eylemler oluyor, yandaş koltukları sendikalarımız tarafından yakılıyor ama dönüp bu ülkede ne oluyor, benim yönettiğim Bakanlık’ta neler oluyor demiyor. Biz geçmişteki Milli Eğitim Bakanlarını da eleştirdik ama bu kadar sıkıntılı bir dönemi, adam kayırmanın bu kadar aleniyet kazandığı bir dönemi daha önce hiç yaşamadık.

 

Şimdi MEB görevde yükselme yönetmeliğine bağlı olarak kendi yönetmeliğini çıkarmış , Şube Müdürü olmak istiyorsunuz sınava girdiniz 100 aldınız, 70’in üzerinde puan alanları çağırıyorlar. 100 Şube Müdürü atayacaklarsa bunun 3 katını yani 300 kişi çağırıyorlar ve sözlü sınava alıyorlar. İşte garabet burada başlıyor, sözlü sınavda aldığınız puanla atanıyorsunuz , yazılı da 100 bile alsanız hiçbir anlamı yok. Artık bu yapılan haksızlığın biz neresini anlatalım. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yı kınıyorum, tarihe hiç iyi bir sıfatla geçmemiştir.”dedi.

 

KONCUK: ŞUBAT’TA 40 BİN, AĞUSTOS’TA 60 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI İSTİYORUZ

 

Ataması yapılmayan öğretmenler konusunda görüşlerini bildiren Genel Başkan İsmail Koncuk, Şubat ayında 40 bin atama istediklerini belirterek, Mart ayında yapılacak yerel seçimler öncesi ciddi bir baskı oluşturulması gerektiğinin altını çizdi. Koncuk, “Ataması yapılamayan öğretmenler kanayan yaramızdır. Başbakan Şubat’ta atama olmayacağını ifade etti. Biz 2014 yılı Şubat ayında  40 bin atamanın yapılmasını, Ağustos’ta ise 60 bin öğretmen atamasının yapılmasını istiyoruz.

 

Şu anda 350 bin civarında atama bekleyen öğretmen var. Geçtiğimiz günlerde Twitter’da paylaştım 33 evladımız intihar etti,  Mısır’lı Esma’ya ağladınız, elbette insani bir duygudur ağlanabilir ama bizim 33 tane evladımız öğretmen olarak atanamadığı için intihar etti. Bir de bunlarla ilgili açıklama yapın, ağlayın demiyoruz ama  üzüntülerinizi bari belirtin. 11 yıl önce 70 bin öğretmen atama beklerken bugün sayı 350 bine çıkıyorsa sen neyi başardın bu ülkede diye sorarız?

 

Sayın Başbakan atama yok dedi ama Mart ayında da seçim var. Siyasetçi yok der ama biz üzerine gideceğiz. Anne ve babalarında bu konuda Hükümet üzerinde ciddi bir baskı oluşturması lazım.  Eğer gençler isterse demokratik haklarımızı kullanıp Ocak ayının başlarında bir büyük eylemle Şubat’ta 40 bin atama yapmasını hatırlatacağız. Arkadaşlardan şunu istirham ediyorum, bugünlerde sürekli mail yoluyla Başbakanlığa ve Bakanlığa seslerini duyursunlar, illerinde basın açıklamaları yapsınlar hala düzelmediyse binlerce kişi, gelsin ve Ankara’da eylem yapalım demokratik tepkimizi ortaya koyup sesimizi yükseltelim, milyonlarca gencimizi umutsuz çaresiz bırakılmasına izin vermeyelim.” dedi.