Moderatörlüğünü Baro Başkanı Av. Veli Küçük'ün yaptığı Panele, konularında etkin ve yetkin isimler; Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu (Anayasa -Der Başkanı), Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı (Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı) ve Prof. Dr. Raşit Tükel (Türk Tabipleri Birliği Başkanı) konuşmacı olarak katıldılar.

Panel öncesi açılış konuşmasını yapan Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, KHK'ların, OHAL'in ilan sebeplerinin dışına çıkarılarak, olağan bir yönetim aracı haline getirilmeye çalışıldığını belirtti. Baro Başkanı Av. Küçük, "Türkiye'nin bu şekilde yönetilmesi mümkün değil. Milli mücadele yıllarında bile açık kalan ve ortak akıl üretmeyi başaran halk iradesinin tecelli noktası Türkiye Büyük Millet Meclisinin devre dışı bırakılmasını kabul edemeyiz. " ifadelerini kullandı.

OHAL KHK'larıyla hukuk devletinin temel niteliklerine ilişkin bazı mekanizmaların, hak ve özgürlüklerin askıya alındığını ifade eden Av. Küçük, “Demokrasi çok geniş kavramdır, siyasette, devlet yönetiminde, sivil toplum örgütlerinde ve yaşamın her alanında demokrasi olmalıdır. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra 20 Temmuz’da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) rejimi sivil dikta uygulamalarını getirmiş ve son on sekiz ayda: hep gece yarılarına getirilen 31 KHK yürürlüğe girmiştir ve bunlardan sadece beş tanesi Meclis’e getirilmiştir. Bu KHK’lar ile tam 369 farklı yasada değişiklik yapılmıştır. Hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ve hukuk sitemi ne yazık ki ciddi yara almıştır. Çünkü, OHAL’in “terörle mücadele” gerekçesiyle ilan edilmesine rağmen çıkartılan KHK’ların büyük bölümünün bu amaca hizmet etmediğini görüyoruz. Siyasi iktidar tarafından KHK’lar amacı dışında çıkarılmıştır. Çok basit deyimle: bugün Türkiye, tek bir kişinin iradesine bağlı olarak, KHK’larla yönetilmektedir. OHAL adı altında parti devleti uygulamalarıyla, Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında söylenen sözler emir telakki edilerek kalıcı düzenlemeler ile hak ve özgürlükler, demokrasimiz gerçekten ciddi ve önemli yara aldı. 16 Nisan Anayasa Değişikliği OHAL altında parti devleti uygulamalarının yürütüldüğü dönemde bana göre meşruiyeti olmayan aynı 12 Eylül dönemi darbe anayasasını yıllar da geçse çok ciddi bir oy oranıyla yapılan bir plesibite ile kabul edilmiş olmasına rağmen meşruluğunu kabul etmediğimiz yönetim şeklimiz cumhuriyetimizin kazanımları, parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı sistemini kuvvetler birliğine ve tek adam iktidarına dönüştürülerek bugünlere gelmiş bulunmaktayız. Bugüne kadar gördüğümüz olumsuzluklar, KHK’lar belki de ilerde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi adı altında benzeri yaklaşımla yaşama geçmeye devam ederse ülkemizin yaşayacağı sıkıntılar daha büyük olacaktır. Umuyorum ve diliyorum ki böyle bir olumsuzluklar yaşamayalım. Siyasi iktidar tarafından yargı araç olarak kullanılarak, farklı seslere, muhalif kimliklere baskı yapıldığı, gözaltı, tutuklama, soruşturma ve davalar ile bu baskının yargı eliyle yapıldığı dönemde demokrasimizin sağlıklı olarak işlediğinden bahsedemeyiz. Otariter-totaliter bir bakış açısıyla ve ‘ben yaptım ‘ oldu diyerek demokrasinin gelişmeyeceği de ortadadır. Anayasa Mahkemesinin, geçmiş yıllarda hukukilik ve yerindelik incelemesini yaptığı KHK’ları bu dönemde “inceleme yetkim yok” diyerek ele almaması siyasi iktidarın etkisini, yandaşlığı ve baskıyı yüksek yargıda da yaşadığımızı göstermektedir. Ülkemizde düşünce, ifade, basın özgürlüğünün olmadığı günümüzde farklı sesler ve muhalif isimler hedef alınarak sindirilmeye çalışılmaktadır.

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, son dönemin en önemli gündem konusu olan Cumhurbaşkanını meslek birliklerinin isminde yer alan ‘Türk’ ve ‘Türkiye’ ibaresinin kaldırılmasına yönelik sözlerine değindi.

Baro Başkanı Av. Küçük, “Avukatların barolara bağlı olmaksızın, avukatlık yapabilmesi ya da birden fazla baronun, dernek, vakıf gibi farklı yapılanmalar ile faaliyetlerini sürdürebilmelerinin tartışılması, 95 yıllık Cumhuriyet kazanımlarının ve Atatürk devrimlerinin bir kenara bırakılması demektir. Adana Barosu olarak yaptığımız ilk çağrının ardından TBB'nin kararı ile tüm barolar, baroların seçilmiş kurulları ve Türkiye'nin tüm avukatları 24 Şubat'ta Ankara'da olağanüstü toplantıda bir araya geldik. Toplantı öncesinde ülkemizin en büyük milli değeri Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahatğahı olan Anıtkabir'i ziyaret ettik. Devamında Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonun'da 8 bin meslektaşımız ve yurttaşlarımızla heyecanı ve coşkusuyla görülmeye değer bir toplantı yaptık. Türkiye’nin avukatları “Biz bir aradayız ve buradayız” mesajını fazlasıyla verdi.”

“TEŞEKKÜRÜ HAK EDECEK BİRŞEY YAPMAMIŞLARDIR”

Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nu bazı söylemlerine katılmadığını, 24 Şubat Olağanüstü Toplantıdaki konuşması sırasında Başbakana ve Adalet Bakanına teşekkür etmesini doğru bulmadığını belirten Baro Başkanı Av. Veli Küçük, “Bilakis siyasi iktidarın tüm temsilcilerine teessüf ve teessürlerimi bildirdiğimi ifade etmiştim. İçinde bulunduğumuz karanlık ve can yakıcı sürecin, hukuk devletinin ve demokrasinin askıya alınmasının müsebbibi ve uygulayıcısı siyasi iktidar, görev ve sorumluluk makamında oturanlardır. Bunların yanında eleştiri ve önerilerimizi sunmamız gereken, söz almak isteyen tüm avukatların, baro başkanlarının konuşması gereken toplantı ne yazık ki benim de bulunduğum divanda tüm çabalarıma ve mücadeleme rağmen talepte bulunan 29 kişiden sadece 9 meslektaşımın konuşması ile devam etmiş, toplantı süresinin uzatılarak herkesin konuşması çabam sonuç vermemiştir.

Buradaki TBB Başkanımızın biz de ve hatta daha fazla milliyiz ve yerliyiz çabasını da anlayabilmek mümkün değildir. Çünkü biz çok önemli bir meslek kuruluşuyuz. Millilik ve yerlilik kavramları Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere hiç kimsenin ihtiyarında ve tekelinde olamayacaktır. OHAL ve KHK’ların karanlığının, hak, hukuk ihlallerinin, tutuklu meslektaşımızın durumunun ve görevlerinden ihraç edilen ve hapis cezaları verilmeye başlanan akademisyenler de dahil farklı seslere tahammül gösterilmesi gerekirken, zenginliğimiz olarak algılanması yerine hedef alındığı dönemde salonda çıkan birliğin, enerjinin içeriğinin de doldurulması, TBB’ye, siyasi iktidara eleştirilerde dahil olmak üzere konuşma isteyen tüm meslektaşlarıma söz verilmesi, eylemsel tavır da ortaya konulacak bir sonuç bildirgesi yayınlanmalıdır." dedi.

 “EYLEMSEL TAVIR SERGİLEMELEYİZ”

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, sözlerini şöyle tamamladı: "Baro Başkanlarını bir sonuç bildirgesi ve eylemsel tavır konulması için Olağanüstü Toplantıya davet ediyorum. Toplumun itici gücü savunmanın, yurttaşımızın adalete erişiminde ve hak arayışındaki en önemli unsur olan baroların, avukatların bu mücadeleyi eylemsel tavırlar ortaya koyarak yürüyüş, gerekirse duruşmalara girmeme, Adli Yardım, CMK hizmetlerini yapmama gibi haksızlığa karşı boyun eğmeyen duruş gösteren eylemler yapması zorunludur. Umarım ki yaşanmaz ama düzenlemede ısrar edilmesi halinde avukatlar ciddi bir direnç göstermelidirler.”

Ardından gerçekleştirilen panelde, Anayasa - Der Başkanı ve Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu, konunun Anayasal boyutunu ele alırken, “15 Temmuz gerekçe gösterilerek ilan edilen OHAL esasen fiilen adı konmadan ve Anayasa’nın 21’inci maddesi işletilmeden 4 Nisan 2015’de iç güvenlik yasası ile yürürlüğe konulmuştur." dedi. Profesör Kaboğlu, OHAL ve KHK'ların çoğunun yok hükmünde olduğunu ileri sürdü. Afrin harekatının ise siyasi malzeme yapıldığını söyledi. Türkiye'de hukuk, demokrasi ve ahlak üçlüsünün önemine vurgu yaptı.

Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, barıştan yana olduklarını belirterek, Cumhurbaşkanın, meslek kuruluşlarının önlerinden 'Türk' ve 'Türkiye' isminin kaldırılmak istemesinin temelinde bu kurumları işlevsiz hale getirmek olduğunu söyledi. Tükel, "Türkiye'nin OHAL'e değil, demokrasiye, adalete ve hukuka ihtiyacı vardır. Bizim için değişen bir durum yoktur. Kurulduğumuz günden bu yana, savaşlara karşı çıktık ve barışı savunduk. Halkın sağlık hakkını, hekimlik değerlerini savunmaya, geçmişte olduğu gibi bugün de yaşamdan ve barıştan yana olma tutumumuzu sürdürmeye devam ediyoruz. " dedi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, ülkemizde yaşanan işkenceler, insan hakları ihlalleri ve cinsiyet ayrımcılığı, cinsel istismar ve cezaevlerinde yaşanan işkencelere, tecrit ve yer sıkıntılarına işaret etti.

Paneli izleyenler arasında CHP Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen, CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, Selina Doğan, CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer ve CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, CHP İl Başkanı Ayhan Barut, CHP Çukurova İlçe Başkanı Zihneti Emre, Adana Tabip Odası Başkanı Doç.Dr. Ali Ahsan Ökten, Veteriner Hekimler Odası Adana Şube Başkanı Nihat Köse, TMMOB İKK Sekreteri Ali Kuzu, SES Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel, önceki dönem Baro Başkanları Av. M. Ziya Yergök, Av. Mengücek Gazi Çıtırık, sendikaların, meslek odalarının ve temsilcileri, avukatlar ve hukuk fakültesi öğrencileri katıldılar.

İkinci bölümü soru cevaplarla tamamlanmasının ardından panelistlere  teşekkür plaketleri takdim edildi.