ÇUSUDER tarafından, ‘Su yok gelecek yok’ başlığı altında düzenlenen eğitim semineri, Türkiye genelinde çeşitli bölgelerde faaliyet gösteren 39 sulama birliğinden 150 katılımcı ile gerçekleştirildi.
Antalya Fame Otel’de gerçekleştirilen eğitim seminerine sulama birliklerinin başkanları ve yöneticilerinin yanı sıra, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su işleri Bakanlığı ile DSİ yetkilileri katıldı.
Güney Yüreğir Sulama Birliği’nin başkan ve uzman personel düzeyinde katılım sağladığı eğitim seminerinde sulama birliklerinin yapısı, hizmetleri ile tarım ve sulamada yaşanılan sorunlar gündeme getirildi.
 
 “EN ÖNEMLİ SORUN ENERJİ”
Eğitim seminerinin açılışında konuşan ÇUSUDER Başkanı Faruk  Y. Umar, sulama birliklerinin en büyük probleminin enerji olduğunu söyledi. Türkiye’deki sulama birliklerinin yüzde 20’sinin pompacı birlikler olduğuna dikkat çeken Umar, “Bu birlikler en büyük sıkıntıyı enerji konusunda yaşıyor. Bu sorunların giderilmesi için güneş enerji panellerinin kurulması ve borçlarla ilgili yapılandırma yapılması hususu önem taşıyor. Başka türlü bu birliklerin ayakta kalma şansı yok” dedi.
 
SORUNLAR VE ÇÖZÜMLERİ TARTIŞILDI
Seminerin ilk günü gerçekleştirilen oturumda, Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı uzmanları, Sulama Birlikleri Kanunu kapsamında uygulamada karşılaşılan sorunların tespiti ile ilgili sunum gerçekleştirdi. Oturumda sulama uygulamalarında yaşanan aksaklıklar, kaçak kuyular, işletme masrafları, yaz kuyuları, sulama birlikleri meclis üyelerinin özlük hakları, arazilerde yapılan yapılandırmalar, su kullanım hizmet bedelleri, birliklerin sulama oranları, mali yönleri gibi konular ele alındı.
 
 8,5 MİLYON HEKTAR ALAN SULANABİLECEK
DSİ Genel Müdürlüğü İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı Şube Müdürü Ş. Aydın Aytaç, sulama gelişimi ve hedefler konusunda açıklamalarda bulundu. Hali hazırda Türkiye’de 6 buçuk milyon hektarlık bir alanın sulanabildiğine dikkat çeken Aytaç, önümüzdeki yıllarda bu alanların 2 milyon hektar daha genişleyerek, 8 buçuk milyon hektara ulaşacağını dile getirdi. 
2003 yılı öncesine kadar mevcut alanların yüzde 3’lik diliminde kapalı sulama sistemlerinin kullanıldığını belirten Aytaç, oranın bugün yüzde 25’lere ulaştığını, 2025 yılına gelindiğinde ise, 8 buçuk milyon hektarın yüzde 48’inde kapalı sisteme geçileceğini öngördüklerini söyledi.
 
 “ÖLÇME DEĞERLENDİRME YAPILMIYOR”
Türkiye’de sulamaya açılan alanın sulanmaması ve beklenen faydanın sağlanamaması gibi bir sorun yaşandığını da dile getiren Aytaç, başlıca nedeninin projelendirme safhasında çiftçi taleplerinin alınmaması ile ölçme ve değerlendirme yapılmaması olduğunu ifade etti.
Aytaç, “Asıl üzerinde durulması gereken konu, alanlar sulamaya açılırken çiftçinin talebi ve sulama eğiliminin ne kadar ölçüldüğü olmalı. Sorunların temelinde çiftçinin sulama yapmayacağı bölgelerde de proje uygulanması yatıyor” diye konuştu.
 
 “ELDEKİ VERİLER DSİ’YE AİT”
Sulamayla ilgili eldeki tek verilerin sulama hizmetinin yüzde 64’ünü veren DSİ’ye ait olduğunu belirten Aytaç, bu nedenle tartışmaların da DSİ üzerinden yapıldığını kaydetti.
Sulama yönetiminin performansını, alanın kullanımı, suyun kullanımı ve paranın kullanımının belirlediğinin altını çizen Aytaç; “Bir sulama projesinin tek hedefi vardır, o da çiftçinin refah seviyesini yükseltmek. Ancak çiftçinin refah seviyesi yükselirken, sulama organizasyonunun ayakta durabilmesini sağlayacak ölçütler de önemlidir” dedi. 
 
TESİSLERİN DEVRİ KONUSU
DSİ’ye ait tesislerin ve sulama işinin devri konusunda da açıklamalarda bulunan Aytaç şunları söyledi;
“Devir olayı 6200 sayılı kanunun 2. Maddesinin ‘k’  fıkrası uyarınca yapılan bir işlem. Her iki taraf arasında imzalanacak bir sözleşme ile mülkiyeti DSİ’de kalmak koşulu ile tesislerin işletilmesi, bakım ve onarımı, yönetim sorumluluğu su kullanıcı teşkilatlara ya da mahalli yönetimlere bırakılıyor. Genel sulama planlamasının yapılması, su dağıtımının planlanması ve uygulanması, tesislerin fonksiyonlarını ve işleyişlerini sürdürmesi de su kullanıcılarının yükümlülüğünde olacak. Bütün bu süreci teşkilatlandıracak bir işletme düzeni kuracağız” şeklinde konuştu.
 
“TEK SUÇLU BİRLİKLER DEĞİL”
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Şube Müdürü Ali Çağlar Çelikcan ise sulamada randıman düşüklüğünün tek sorumlusunun sulama birlikleri olmadığını, kurumlarda yaşanan bir takım eksikliklerin ve yanlışlıkların da etkili olduğunu dile getirdi.
Çelikcan, “Örneğin randıman düşükse sebebi çiftçimizin uyguladığı yanlış sulama yöntemleridir. Sistemin ve dağıtım hatlarının açık sistem olmasıdır. Tabi ki burada sulama birliğinin yapacağı herhangi bir çalışma yoktur. O çalışmayı yapacak devlettir. Sulama sistemini kapalı hale getirmek ve doğru sulama yönteminin kullanılmasını sağlayacak altyapının yapılması devletin görevidir. Bu nedenle performans göstergelerinin düşük seyretmesi sulama birlikleri işleyişi açısından bir olumsuzluk olarak karşımıza çıkmamaktadır” dedi.
 
“BELEDİYELERE DEVRİNE KARŞIYIZ”
Tesislerin devri halinde yaşanacak aksaklıklar konusunda da açıklamalarda bulunan Ali Çağlar Çelikcan şunları söyledi;
“Belediye o sulama tesisini işletirken hangi çalışmaları yerine getirebilir? İstediği her hangi bir düzenlemeyi sağlayabilecek mi? Örneğin tesisin rehabilitasyon ihtiyacı varsa belediye o rehabilitasyonu gerçekleştirebilecek mi? Kaynak transferi imkanı var mı? Su tahsisi ile ilgili bir güncelleme söz konusu olduğunda bu tahsisi arttıracak veya düşürecek yetkiye sahip mi? Bu gibi soruların cevaplarını test etmemiz, düşünmemiz gerekiyor. Çünkü devir aldığı tesis DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılmış. DSİ, haklı olarak o tesisle ilgili hiçbir müdahaleye müsaade etmeyecektir. Bu tesise verilen su tahsisi ile ilgili yine Orman ve Su İşleri Bakanlığı yetkilidir. Tahsisle ilgili her hangi bir ayarlamaya izin vermeyecektir. Yetki ve sorumluluk karmaşası içerisinde bocalanacaktır. Dolayısıyla böyle bir işletme modelinin başarılı olma şansı kesinlikle yoktur. Tarım Bakanlığı olarak bu devirlerin yerel yönetimlere yapılması taraftarı değiliz.”
 
 “2025’TE FELAKETLER BAŞLAYACAK”
Güney Yüreğir Sulama Birliği Başkanı İhsan Oğuz Beyarslan da konuşmasında, suyun verimli kullanımında ölçme değerlendirmenin önemli olduğuna işaret etti. “Ölçmezsen bilemezsin, bilmezsen yönetemezsin” diyen Başkan Beyarslan, “2025’ten sonra felaketler başlayacak. 2050’de dünya nüfusu 9,5 milyar olacak. Az önce hepimiz dinledik. Merhum Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, 5. Dünya Su Forumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, ‘Ayağınızı denk atın, yok çukura düşersiniz’ diye ifade ediyor. Kaynaklarımız hızla tükeniyor, sularımızı kirleniyor, tarım arazileri küçülüyor. Biz kendimizi hazırlamalıyız. Suyun verimli kullanımını sağlamalıyız. Ve en önemlisi kapalı sulama sisteminin kullanımını yaygınlaştırmalıyız” ifadelerini kullandı.
 
“KÖPRÜ GÖREVİ ÜSTLENİYORUZ”
Gerek tarımsal üretimde, gerekse sulamada yaşanan sorunların eğitimle aşılacağının altını çizen Başkan Beyarslan, “Bizim eğitimin dışında başka bir yolla sorunları aşmamız mümkün değil. Eğitim kanunla Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na verilmiş. Bir yanda Orman ve Su İşleri Bakanlığı, diğer yanda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, nihai noktada ise üretici. Bu anlamda bakanlıklar ve çiftçiler arasında köprü görevi üstlenen sulama birlikleri son derece önemli” şeklinde konuştu.
 
“BİZİM ELİMİZ TAŞIN ALTINDA”
Bilimsel verilerin yakın gelecekte tüm dünyada kuraklık ve kıtlığın yaşanacağı gösterdiğine vurgu yapan Başkan Beyarslan şunları söyledi;
“Su petrolden de gıdadan da daha kıymetli bir hale gelecek. Bugünden önlem alınması gerekiyor. Güvenli gıda üretiminin sürmesi için suyu verimli kullanmak zorundayız. Bunun için de kapalı sistem sulamayı yaygınlaştırmalıyız. Bu konuda bize düşen görev, devlet kurumlarına düşen görevden daha fazla. Çünkü bizim elimiz taşın altında. İlk ezilen, ilk zarar gören biz oluruz. 2025-2050 yılları aralığında gıda kıymetlenecek. Akdeniz havzasında uzun süreli kuraklıklar yaşanacak. Ülke olarak 2025’e kadar alınması gereken tüm önlemleri almalı, yapılması gereken tüm yatırımları yapmalıyız.”
 
 “DÜNYANIN GIDA TEDARİKÇİSİ OLABİLİRİZ”
Suyun verimli kullanımı sayesinde kuraklık döneminde Türkiye’nin dünyanın gıda tedarikçisi olabileceğine işaret eden Başkan Beyarslan, “Unutmayalım ki, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çökmesinin temelinde gıda meselesi vardır. ABD ve Avrupa’nın uyguladığı ambargo Sovyetler Birliği’ni parçalamaya sürükledi. Bu gerçeği de göz önünde bulundurarak, kıtlık döneminde dünyanın gıda tedarikçisi olabilmek için suyumuzu verimli kullanmalıyız. Parası olan Avrupa, Rusya bugün Arabistan’dan petrol almak için yaptığı atraksiyonu, kıtlık döneminde gıda almak için Türkiye’ye yapacak. Avrupa ve Rusya güvenli gıdayı zamanında ve uygun fiyattan almak için bizimle çok iyi diyalog içerisine girecek” diye konuştu.
 
“KÖTÜLERİ ÖRNEK ALIP İYİLERİ YOK SAYAMAZSINIZ”
Sulama birliklerine yönelik karalama kampanyalarına ilişkin de açıklamalarda bulunan Başkan Beyarslan, kötü örneğin karine teşkil etmediğini söyledi. Türkiye’de kurulu 378 birlik içerisinde sadece 10-15 birliğin kötü yönetildiğini ve görevini tam anlamıyla yapmadığını vurgulayan Başkan Beyarslan, bunun faturasının tüm sulama birliklerine kesilmesinin yanlış olduğunu dile getirdi.
Başkan Beyarslan, “Bir kentin valisi tayin oluyor, yanına ilk ziyarete giden sulama birliklerini kötülüyor. 378 birlikten 10-15’i kötü örnek teşkil edebilir. 50’si iyi çalışmıyor olabilir. Bunları örnek alıp, tamamını yok sayamazsınız. Birliklerde aksayan yönler elbette var. Ama bunda kabahatin yüzde 75’i DSİ’de, yüzde 25’i diğer kurumlarda. Çünkü mülkün sahibi DSİ, bize ‘al işlet’ demiş. İlk yılları hatırlayalım. Kötü örnek oluşturan birliklere müdahale edilmesini istediğimizde siyasi mülahazalarla DSİ engellendi. Hal böyle olunca sorun büyüdü, sulama birliklerinin tamamı suçlu oldu. Mülkün sahibi olan DSİ, bari bundan sonra kötü diye nitelendirilen birliklere hukuken gerekli müdahaleyi yapsın” dedi.
 
“ÖRGÜT YAPILARI BOZUK”
Tarımda örgütlenme konusuna da eğilen Başkan Beyarslan, 1980 yılından bu yana örgütlenme ile ilgili çalışmalarının olduğunu, 5-6 dosya hazırladığını kaydetti.
“Türkiye’de tarımla ilgili örgütlenme diye bir şey yok. Hepsi çağın dışında” ifadelerini kullanan Başkan Beyarslan şunları dile getirdi,
“Ziraat odalarının da, kooperatiflerin de, ürün bazında üretici birliklerinin örgüt yapısı bozuk. ÇUKOBİRLİK’te 6 buçuk yıl yöneticilik deneyimim var. Gördüğüm yanlışları sürekli dile getirdim. Bunları değiştirin, seçme ve seçilme kriterlerini değiştirin dedim, dinletemedim. Sonuçta ÇUKOBİRLİK ortadan kalktı gitti. Bu anlamda Türkiye’de teorik örgütlenme yapısına en uygun model sulama birlikleridir. 1980’den beri birikimim var. Örgüt yapısı iyi olan organik bağ nasıl kurulur? Nasıl işler? Bu sistem çalışıyor mu? Bunların ölçüleri var. Alın ziraat odalarını, alın dernekler kanununa göre kurulan örgütleri, ürün bazında üretici birliklerini. Bunların hepsi göz önünde duruyor” dedi.
  
“CEZA KESEREK ÜYE YAPAMAZSINIZ”
Çiftçilerin sulama birliklerine üye olmaları konusunda yaşanan sorunlardan da bahseden Başkan Beyarslan, Güney Yüreğir Sulama Birliği’nin yüzde 100 üye kapasitesine ulaştığına dikkat çekti.
Ceza keserek üreticinin sulama birliklerine üye yapılamayacağının altını çizen Beyarslan, “3 yıldır kürsülerde söylüyorum. Tarım sektörünün sorunlarının çözülmesi için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı ile Orman ve Su İşleri Bakanının bir masaya oturması lazım. Çıkartılacak bir genelgeyle sulama birliklerine üye olmayan çiftçilere tarım desteklerinin verilmesi engellenirse hepsi üye olur. Çözüm bu kadar basit” ifadelerini kullandı.
 
“ÇİFTÇİ DESTEKLERLE YÖNLENDİRİLMELİ”
Böylece hem planlı üretimin sağlanacağını, hem de aksaklıkların ortadan kalkacağını dile getiren Beyarslan, “Türkiye tekstilden 22 milyar dolar civarında para alıyor. Ama pamuğu ithal ediyor. Yunanistan’ın ürettiği pamuğun tamamını alıyoruz. İki bakan aynı masaya oturduğunda bunların da planlamasını yapacak. Suyun durumunu da kontrol ederek, pamuğun nerede ekileceğine karar verilecek. Destekler de üretilecek ürüne göre belirlenecek. Mesela pamuğa 110 kuruş destek verilirse,  görün o zaman nasıl pamuk ekim alanları artıyor. Bu konuda da çalışmalarımız var. Hazırladığımız raporları ilgili bakanlarımıza sunduk. Bizler de bu konularda çalışır üzerimize düşen görevi yerine getiririz” dedi.
Teşviklerle çiftçilerin yetiştireceği ürün konusunda yönlendirilebileceğini de belirten Beyarslan Türkiye’nin böylece tarım üretiminde 2025-2050 hedeflerine ulaşabileceğini sözlerine ekledi.
 
 YOL HARİTASI BELİRLENDİ
İkinci gün ise; Güney Yüreğir Sulama Birliğinin ‘’Sürdürülebilir Su Yönetimi ve  Su Bütçesi’ ile ilgili  projesini, Ziraii Üretim İşletmesi Tarımsal Yayım ve Hizmetiçi Eğitim Merkezi Müdürlüğünden (TAYEM),  projenin teknik koordinatörü Dr. Fatih Barutçu sundu. Dr. Barutçu, ‘’18 ay süren proje kapsamında Aşağı Seyhan Ovası’nda 34 bin hektar tarım alanında giren ve çıkan su öğelerinin ölçülebilmesi mümkün hale gelmiştir ‘’ ifadesini kullandı. Dr. Barutçu ayrıca, ‘’Suyun bilinçsiz , programsız ve kayıt dışı kullanımı, yer altı su kaynaklarını tüketmekte, diğer su ekosistemleri kirlenmekte ve bozulmakta, sulu tarımda birçok çevresel sorunları ortaya çıkarmaktadır’’ diye  konuştu. 
Güney Yüreğir Sulama Birliği Müdürü Yunus Bülbül de ‘Tarımsal Danışmanlık Hizmetleri ile Sürdürülebilir Sulu Tarımda Teknik Eğitim Hizmetleri’ konularında açıklamalarda bulundu. Güney Yüreğir Sulama Birliği’nde, çiftçilerin eğitim yolu ile bilinçlendirilmesine katkı sağlamak amacıyla, üç ziraat mühendisi istihdam ettiklerini belirten Bülbül, Tarımsal Yapılar ve Sulama, Bitki Koruma ve Toprak konularında  uzman olan  mühendislerin, bu eğitim çalışmalarındaki amaçlarının sulama tesislerini etkin, verimli ve düzenli kullanarak sulu tarımın gelişmesini  sağlamak olduğunu söyledi. Bülbül , ‘’Temel hedefimiz yanlış sulama yöntemlerinin önüne geçerek birim alandan elde edilen verim rekoltesini ve kalitesini yükseltmek, çiftçilerimizi ürünlerindeki hastalık ve zararlılara karşı mücadele yöntemleri konusunda bilgilendirmek, topraklarımızın yapısının korunması ve sürdürülebilir tarım için eğitilmeleri sağlamak’’ şeklindeki açıklamasıyla konuşmasını sonlandırdı. 
3 gün süren seminer E. Sayıştay Daire Başkanı Abdurrahman Acar’ın sunumu ile son buldu. Acar, birliklerin Sayıştay tarafından denetimi ve diğer kanunla kapsamında sorumlulukları hakkında bilgilendirme yaptığı sunumun ardından birlik üyelerinin sorularını yanıtladı.
Sulama birliklerinin geniş katılım sağladığı eğitim seminerinde, suyun verimli kullanımı, birliklerin tam kapasite çalışmasının sağlanması, yaşanan aksaklıkların giderilmesi, sulama birlikleri kanununda yapılacak düzenlemeler ve kapalı sistem sulama uygulamalarının yaygınlaştırılması gibi konularda izlenecek yol haritası belirlendi.