1-7 mart Deprem haftası nedeniyle açıklama yapan Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, Türkiye’nin büyük can ve mal kayıplarına yol açan depremlerle sık sık karşılaştığı gerçeğini anımsatarak, “topraklarımızın % 66’sının 1’inci ve 2’inci derece deprem bölgesinde bulunduğu, nüfusu bir milyonun üzerindeki 11 büyük kentimiz başta olmak üzere ülke nüfusunun % 70’inin ve büyük sanayi tesislerinin % 75’inin kurulmuş bulunduğu bölgelerin büyük bir deprem riski altındadır” dedi.

 

“TÜRKİYE’DE 115 YILDA SADECE DEPREM NEDENİYLE 100 BİN İNSAN ÖLDÜ”

Sadece depremler nedeniyle, 1900’lerden günümüze kadar yaklaşık 100.000 insanın hayatını kaybettiğini belirten Tatar şöyle konuştu;

“Son 60 yıllık istatistiklere bakıldığında; doğa olaylarının ülkemizde neden olduğu doğrudan ve dolaylı ekonomik kayıpların, GSMH’nın % 3’ü kadar olduğu görülmektedir.

Doğa olaylarının meydana gelmesinde insanların bir katkısı olmadığı; ancak doğa olaylarından zarar görebilirlik olgusunun bizim yaptığımız faaliyetler ile yakından ilgili olduğu, yani, başta deprem olmak üzere doğa olaylarının birer afete dönüşmesinin temel unsurunun insan ve politikaları olduğu bilinmektedir.  Bu nedenledir ki, deprem zararlarını azaltmak, hatta mümkünse ortadan kaldırmak ve toplumumuza bu tehlikeleri algılatmak konusunda başta karar vericiler olmak üzere hepimize önemli görevler düşmektedir. 

Deprem ve afet gerçeği artık hepimizin tereddütsüz olarak önemsediği ve bu konuda ortak eylem dahilinde çalışmalar yapılması gereken en önemli konulardan birisidir”

 

“KENTLERİMİZ, BUGÜN 1999 ÖNCESİNE GÖRE DAHA GÜVENLİ DEĞİLDİR”

Gelinen noktada yapılması gereken çok şeyolduğuna dikkat çeken Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, sözlerini şöyle sürdürdü;

“Bu gün, 1999 öncesine göre kentlerimiz depremlere karşı daha güvenli değildir. Afet risklerini azaltmaya yönelik ulusal afet politikaları hala oluşturulmamıştır.  Ülkemiz afet tehlike haritaları hazırlanmamıştır.  Afet risklerini azaltmaya yönelik bütçe kalemleri, fonlar oluşturulmamıştır.  Halkın afet bilinci ve afetlerle mücadele kültürünün geliştirilmesi için gerekli ve yeterli çaba gösterilmemiştir.  Marmara depremlerinden bu yana zarar azaltma-risk yönetimine ilişkin kayda değer bir gelişme sağlanamamıştır. İşte, "Deprem Haftası" olan 1-7 Mart tarihleri arasında, kamuoyunun dikkatinin ülkemiz deprem gerçekliğine çekmek, depreme ve zararlarının azaltılmasına farkındalık yaratmak, yapılması gerekenleri ve yapmayanları sorgulamak  daha bir önem ve gereklilik taşımaktadır”

^

“JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ OLARAK BİR KEZ DAHA İFADE EDİYORUZ”

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak Deprem haftasında bir kez daha uyarılarınıyaptıklarını anlatan Tatar, depremlerin jeolojik nedenlerle meydana gelen doğa olayları olduğunu hatırlattı.

Tatar daha sonra şunları söyledi;

“Bu doğa olayı, bilimden, akıl ve teknikten uzak uygulanan politikaların sonucunda birer afete dönüşmektedir. Depremleri önlemek mümkün değildir, ancak zararlarını ortadan kaldırmak veya azaltmak mümkündür ve bizim elimizdedir. Sadece veya ağırlıklı olarak afetin ortaya çıkmasından sonra "yara sarma" uygulamalarına odaklanmış mevcut afet yönetim sistemi terk edilerek "tüm bileşenlerin birbiriyle bütünleştirildiği ileri düzeyde zarar azaltma ve dengeli afet yönetimi (Entegre Afet Yönetim Sistemi) ilkesini benimsemektir. Diri Fay Haritası ve Türkiye Deprem Tehlike Haritası" güncellenmelidir. Ülkemizin jeolojik yapısı nedeniyle afet tehlikeleri açısından oldukça riskli olması nedeniyle "zemin ve temel etütlerinin yapım, üretim ve raporlama süreçleri yapı denetim kuruluşlarının bünyesinde yer alacak jeoloji mühendisleri tarafından yerinde denetlenmelidir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun yerine, insan merkezli toplumsal politikaların hayata geçirilmesini esas alan, bilim çevreleri, ilgili meslek odaları, yerel yönetimler ve halkın katılımı ile rant odaklı olmayan, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşam hakkını sağlayan yeni yasal düzenleme yapılmalıdır. Ülke olarak depremlerden en az zarar görmenin en önemli bileşeninin eğitim ve farkındalık çalışmaları olduğu gerçeğinden hareket edilerek,. Toplumun her kesimini içine alan eğitim uygulamaları ve tatbikatlar ile ülkemizde depremlere karşı bir farkındalık ve dirençlilik kültürü oluşturulmalı,  Bu kapsamda ülkemizin deprem sorununa stratejik yaklaşım getiren ilk yol haritası niteliğindeki belgesi olan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nın ülke genelinde uygulanmalıdır”

 

“DOĞAL OLAN DEPREMDİR, DOĞAL OLMAYAN İSE AFETTİR”

Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha yetkilileri uyarma görevlerini yaptıklarını belirten Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar açıklamasını şöyle tamamladı:

“Doğal olan depremdir, doğal olmayan ise afettir. Depremleri önlemek mümkün değildir, ancak zararlarını ortadan kaldırmak veya azaltmak mümkündür ve bizim elimizdedir. Bu doğa olayı, bilimden, akıl ve teknikten uzak uygulama ve politikaların sonucunda birer afete dönüşmektedir. Çoğunluğu 1. ve 2. derece deprem bölgesinde yaşayan insanlarımızın sağlıklı ve güvenilir yaşam alanlarının belirlenmesinde ve planlanmasında jeolojik araştırmaların öneminin daha iyi anlaşılabilir olması gerekmektedir.  Aksi taktirde yitirilen canlarımızın, maddi kayıplarımızın sorumlusu, Odamızın sürekli vurguladığı, bilime, tekniğe, uluslararası örneklere uygun önerilerini dikkate almayan, jeoloji mesleğini hiçe sayan zihniyet olacaktır”