Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Ali Kuzu, TMMOB’nun ‘Anayasa Değişikliği Teklifine’ hayır dediğini, demeye devam edeceğini vurguladı.
TBMM'nde görüşmelerine başlanan Anayasa değişikliğine ilişkin açıklama yapan Kuzu, “Geride bıraktığımız 2016 terör saldırılarının ve acının yılı oldu. Şiddetini gün geçtikçe artıran terör ülke geneline yayılarak doğrudan halkı da hedef aldı, yaşam alanlarımız daraldı, toplum olarak adeta nefes alamaz hale geldik. Yaşanan her katliamdan sonra sorumluların donuk yüz ifadeleriyle yaptıkları tekdüze açıklamalar, sayılara indirgenen ölümler, ertesi gün unutulan yaralılar, getirilen yayın yasakları karamsarlığı derinleştirdi ve giderek tüm toplum umutsuzluk girdabının içine çekildi” dedi.

GAZETECİLER BASKI ALTINDA!
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne işaret eden ancak gazetecilerin baskı ve basın özgürlüğüne vurulan darbeler nedeniyle zor günler yaşadığına işaret eden, kaotik ortamı kızıştıran, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen, ancak tarihe, basın-yayın organlarının kapatıldığı, muhalif gazetecilerin gözaltına alındığı, tutuklandığı, kamu çalışanlarının, akademisyenlerin görevlerinden alındığı, KHK’larla  işten atıldığı, derneklerin kapatıldığı, kısacası muhalif tüm seslerin susturulmaya çalışıldığı bir istibdat (baskı) dönemi olarak geçen Olağanüstü Hal koşullarında önümüze bir anayasa değişikliği paketi dayatıldığını kaydeden Kuzu, şunları söyledi:
“10 Aralık 2016 tarihinde AKP üyesi 316 milletvekili imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan, 21 maddelik Anayasa değişikliği paketi, Anayasa Komisyonu’ndan 18 madde olarak çıkmıştır. Komisyonun dokuz gün içinde tüm görüşmeleri tamamlayarak oy çokluğu ile kabul ettiği, Anayasa’nın 58 maddesini değiştiren, 21 maddesini de yürürlükten kaldıran bu torba değişiklik paketi, kamuoyu daha ne getirip ne götürdüğünü tam olarak anlayamadan, yeterince bilgilenemeden TBMM Genel Kurulu’na sunulmuştur.
12 Eylül faşizminin Danışma Meclisi bile TMMOB dahil çeşitli kesimlerin rapor ve görüşlerini değerlendirmeye almış ama bu kez çoğunluğu iktidar milletvekillerinden oluşan Anayasa Komisyonu’nun canlı yayına bile açılmayan görüşmeleri yeterli görülmüştür.

TEKLİF, ŞEFFAFLIK VE KATILIMCILIKTAN YOKSUN!
Oysa Anayasa, sadece devletin örgütlenme biçimini değil aynı zamanda bütün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini hukuki güvence altına alan toplumsal içerikli bir metindir. Dolayısıyla Anayasa değişikliği iktidarın oy çokluğuna dayalı basit bir usul işlemi değildir. Demokratik bir anayasa üzerinde, ancak toplumun tüm kesimlerince özgür koşullarda tartışılarak uzlaşılabilir. Bu nedenle hazırlanışı ve değiştirilmesinde açıklık, şeffaflık, katılımcılık ve sağlıklı tartışma zeminleri yaratılması esastır, ancak önümüzdeki değişiklik teklifi bu özelliklerden yoksundur.
Demokratik ülkelerde herhangi bir yasa değişikliğinde bile üniversitelerin, aydınların, demokratik kitle örgütlerinin, meslek kuruluşlarının ve sendikaların görüşleri alınır. Yani konu çoğunluk iradesine indirgenemez. Ülkemizde ise demokrasi seçimlerde oy verme ve TBMM’de temsil edilen siyasal partilerin tartışmasına indirgenmiştir. Anayasa değişikliği çalışmaları, gerçekte, parlamentoda grubu bulunan iki siyasi parti ile sınırlı kalmıştır.  Söz konusu Anayasa değişikliği gerçekleşse bile meşruiyeti tartışma konusu olacak ve yeni toplumsal gerilimlerin kapısını sonuna kadar açacaktır.
Unutulmamalıdır ki, 1982 Anayasası yüzde 92 oranında oy almasına karşın meşruiyet kazanamamıştır. Üstelik temel hak ve özgürlükler halka oylatılarak yok edilmiş, çoğunluk oyu yani “milli irade” yönünden hiçbir sorunu olmasına karşın meşruiyeti hep tartışılmıştır. Tarih göstermiştir ki, “çoğunluk oyu” demokrasilerde tek referans olamaz, olduğunda da onu adı ve içeriği artık demokrasi değildir.

SARAY İKTİDARINA İŞARET ETTİ
Bu Anayasa değişikliği saray iktidarının totaliter bir tarzda kalıcı kılınmasına hizmet edecektir.
12 Eylül Anayasası kuvvetler ayrılığı ilkesini yürütme lehine bükmüş iken, siyasal iktidara bu güçlü yürütme yetkisi dahi az gelmiş olmalı ki, tüm erkleri tek kişide toplamak istemektedir. Görünen odur ki, cumhuriyet ile hesaplaşılması, demokrasi ve laikliğin tasfiye edilmesi, yoğun dinselleştirme, kısaca toplumun yeniden biçimlendirilmesine hizmet eden düzenlemeler eşliğindeki Anayasa değişikliği ile siyasal rejim değişimi/dönüşümünü tamamlayacak yeni bir dönemece girilmiştir.
Anayasa değişikliği, kamuoyunda bilindiği üzere Cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler öngörmektedir. Ülkemizde yaklaşık 140 yıllık geçmişi bulunan parlamenter sistemin olmazsa olmazı olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerle bir edileceği, yasama, yürütme ve yargı mekanizmalarının tek kişide toplandığı otoriter-totaliter bir rejime, açık faşizme geçiş söz konusudur.
Halkın temel hak ve özgürlüklerini güvenceye almayan, sosyal hukuk devleti normlarından, hukukun üstünlüğünden ve kuvvetler ayrılığından yoksun, toplumsal, politik örgütlenmelerin hazırlanmasında öncü bir rol üstlenmediği, demokratik koşullarda özgürce tartışılmayan hiçbir anayasa değişikliği girişimi Türkiye’de demokrasinin de “istikrarın” da önünü açamaz. Bu değişikliğin gerçekleşmesi durumunda demokrasinin biçimsel unsurları da yok edilecek, toplum daha büyük yarılmalar yaşayacaktır. Bu gerçeklerden hareketle, anayasa değişikliği teklifi TBMM gündeminden çekilmelidir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, ardı ardına yaşadığımız katliamlarda genç, yaşlı, çocuk, kadın, sivil, asker, polis binlerce insanımız can verirken, binlerce insanımız yaralanırken; basın yayın organları üzerinde tekel oluşturulmuşken, muhalif kesimler baskı ve şiddetle sindirilmeye çalışılırken, toplumsal kutuplaşmayı artıracak olan Anayasa değişikliği teklifine “HAYIR” demektedir, “HAYIR” diyecektir.”