Dünya Su Günü nedeniyle basın açıklaması yapan TMMOB İKK Sekreteri Erol Salman, giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek ve suyun varlığı, yönetimi ve doğru kullanımına dönük duyarlılık sağlamak amacıyla 22 Mart’ın dünya çapında su günü olarak kutlandığını belirtti.  

Çevreye verilen zararların, iklim değişikliği ile birlikte dünya çapında su merkezli krizlere de neden olduğunu kaydeden Salman, “İnsanın; medeniyet, sanayileşme, modernleşme adına bitki örtüsünü, ormanı, toprağı, nehirleri, gölleri adeta talan etmesi ve bunun sonucunda hırpalanan doğanın cevabının kuraklık, sel, aşırı yağış, heyelan, açlık, havasızlık, susuzluk ve evsizlik olması kaçınılmazdır.”

GÜVENLİ İÇME SUYU OLMAYAN 2,1 MİLYAR İNSAN

Çevreye verdiğimiz zararın vebalini bizden daha çok bizden sonraki kuşakların çekeceğini ifade eden Salman, “Ekosistemleri ve bin yıllar boyunca her zaman kendini yenileyerek yaşayan doğamızı görmezden gelmeye devam ettiğimiz sürece yaşamamız için gerekli olan birçok şeyi kaybedeceğimiz ortadadır. Temiz suya erişimimiz de aynı tehdit altındadır. Her geçen gün suya erişimin daha da zorlaşacağının farkına varmamızın zamanı gelmiş ve geçmektedir.

Daha çok tüketim, benmerkezci yaşam tarzı, ülkeler arası siyaset, kar hırsının esiri piyasacı yaklaşımlar… Ve sonuç olarak evinde güvenli içme suyu olmayan 2,1 milyar, bir o kadar da kirletilmiş su tüketmek durumunda bırakılmış insan...”

SU KAYNAKLARINI KORUMALIYIZ

2019 Dünya Su Günü’nde geleceğe umutlu bakmadıklarını söyleyen Salman açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Dünya nüfusunun dörtte birinin su sorunu yaşıyor ve her yıl çok sayıda insanın temiz sudan mahrum bırakılması sonucu hastalanarak ölüyor olması, umudu değil kaygıyı arttırmaktadır.

Daha da kaygılıyız çünkü Türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke değil, aksine "su sıkıntısı çeken ülkeler" arasındadır. TUİK’e göre nüfusu 2030'da 100 milyona ulaşması öngörülen Türkiye, temiz su varlığı bakımından gittikçe fakirleşen bir ülke durumundadır.

Mevcut durum karşısında bilinçli su tüketimini yaygınlaştırarak su kaynaklarımızın, nehirlerimizin, derelerimizin, yeraltı su kaynaklarımızın talandan korunması hayati önemdedir.

Bu durum; su kaynaklarımızı koruyan, sürdürülebilirliğini temin eden acil eylem planları hazırlama ve halktan ve gelecekten yana su politikasının hayata geçirilmesini sağlama görevini önümüze koymaktadır.

Ekolojik dengeyi alt üst eden HES projelerine karşı durmalıyız. Arıtma, evsel atık ve endüstriyel atık tesislerinin yaygınlaştırılmasını sağlamak zorundayız.

Tarımda basınçlı su sisteminin kullanımını yaygınlaştırılmalıyız.

Su kullanım hakkı halktan alınmıştır. Suyun alınıp satılan bir meta olmaktan çıkartılarak, herkes için temiz su hakkı, temiz çevre hakkı ve dolayısıyla yaşam hakkı talep etmeli bu doğrultuda politikaların oluşturulması için mücadele etmeliyiz.”