İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Başkanı Zekeriya Turanbayburt, hükümet tarafından seçim tarihinin belirlenmesiyle birlikte önceden programlandığı belli olan bir dizi girişime tanık olunduğunu vurguladı. Bu girişimlerden birisi olan, imar barışı adı altında sunulan tasarının ‘İmar barışı değil, kaçak yapılara af’ niteliği taşıdığını kaydeden Turanbayburt, “imar barışı adı altında sunulan inşaat ve iskan izni olmayan kaçak yapılara yönelik imar affı tasarısı, içerdiği sorunlar itibariyle kamuoyunda önemle tartışılması gereken kapsamdadır. Bu tasarı aynı zamanda barış kelimesinin yetkili ağızlarda nasıl yanlış kullanıldığını bir kez daha göstermektedir” dedi.

“SORUMLULUK DEVLETİNDİR”
Barışla hiçbir ilgisi olmayan bu tasarının ekonominin kötü gidişatında yeni kaynak yaratmanın, seçim öncesi imar barışı görüntüsü altında artı puan toplamaya yönelik çabaların ürünü olduğunu ifade eden Turanbayburt, “Daha da önemlisi mühendislik hizmeti almadan, imara aykırı, çevre ve doğa tahribatına neden olan, deprem riski taşıyan yapılar, tasarı ile devlet eliyle yasallaştırılmaktadır. Güvenilirliğine ilişkin ciddi endişelerin olduğu bu yapılar affedilerek kuralsızlık ödüllendirilmektedir. Şurası açıktır ki sağlıklı kentleşmenin ve güvenli yapılaşmanın sağlanması, deprem önlemlerinin hayata geçirilmesi devletin sorumluluğundadır. Ancak tasarıda bu sorumluluk “yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır” denilerek yapı sahibine bırakılmaktadır” diye konuştu.

RİSKLİ BİNALAR PARA KARŞILIĞI MEŞRULAŞTIRMAKTADIR

Aynı zamanda tasarının kapsamına giren çok katlı yapıların ve kamu arazisi üzerindeki çok sayıdaki binanın affedilmesiyle, çarpık yapılaşmanın devlet eliyle sistemleştirildiğini ve adaletsizlik yaratıldığını ifade eden Turanbayburt, şöyle konuştu:
“Bu tasarı depreme dayanıklı olmayan binalarda oturmayı para karşılığı meşrulaştırmaktadır. Ülkemizdeki 19 milyonu konut, 2 milyonu işyeri olan mevcut yapı stokunun, % 60’nın kaçak olduğu yetkili merciler de dahil olmak üzere beyan edilmektedir. 13 milyon civarında olan bu kaçak yapılardan toplanacak para miktarının büyüklüğü ortadadır. Üstelik yapı maliyetinin yüzde üçünü teşkil eden bu bedeller, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında kullanılır denilmesiyle yaman bir çelişkiye düşülmektedir. Deprem riski taşıyan kaçak binaların yasallaştırma bedellerinin, deprem riski taşımayan binaların üretimi için kullanılacak denmesi,  depreme karşı alınan önlemlerin aslında ne denli samimiyetsiz olduğunu, Odamızın pek çok kez belirttiği gibi yeni rant alanları yaratılmasına hizmet ettiğini göstermektedir.

“YANLIŞTAN DÖNÜLMESİ GEREKİYOR”
Ayrıca zaten işlevsel yetersizlikleri olan yapı denetim sistemi daha da işlevsiz hale getirilmektedir. Tasarıda “31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevreve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kuruluşlara 31/12/2018 tarihine kadar başvurulması ve bu maddedeki şartların yerine getirilmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir” denmektedir. Belgenin verilmesiyle de önceden alınmış yıkım kararları ve idari para cezaları iptal edilecektir.

Müracaat tarihine kadar yeni oluşacak kaçak yapıların önüne geçilebilecek midir? Hangi kurumlar bunu denetleyecek ve tespitini yapacaktır? Yoksa daha önceki imar aflarında olduğu gibi nasıl olsa affediliyor diye yeni kaçak yapıların yolu mu açılacaktır?

İnşaat mühendisleri Odamız tarafından, yapı üretim sürecindeki eksiklikler, ülkemizdeki kentleşme ile ilgili yanlış politikalar, afete hazırlık konusu, ilgili mevzuatlardaki yetersizlikler ve hatalar pek çok kez kamuoyuyla paylaşılmıştır. İnsan hayatı, barınma hakkı, binaların güvenilirliği hiçbir zaman hiçbir koşul altında seçim odaklı uygulamalara alet edilmemelidir. Yanlıştan dönülmesi gerektiğini ve konunun yakından takipçisi olacağımızı kamuoyuyla paylaşırız.”