Adana Barosu tarafından Avukatlar Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Türkiye’nin Avrupa Birliği Süreci” konferansı, Seyhan Oteli Toros Salonu’nda gerçekleştirildi.

TBB Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Yurdagül Gündoğan’ın moderatörlüğünde, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Nilgün Cerrahoğlu, Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahir Fisunoğlu ve Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Azime Aslı Bilgin konuşmacı olarak katıldı.

Baro Genel Sekreteri Avukat Veli Küçük, konferansın sunumunun ardından programın açılış konuşmasını Baro Başkanımız Avukat Mengücek Gazi Çıtırık yaptı. Çıtırık konuşmasında şunları söyledi; “Avrupa kendi içerisinde “Yüzyıl savaşları”, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında yaşamış, milyonlarca insan bu savaşlarda ölmüştür. Avrupa’da humanist ve barışçıl düzenin kurulması, ABD’nin Marshall yardımı ile Batı Avrupa’yı ekonomik yönden kendisine bağımlı hale getirmek istemesi, SSCB’nin oluşturduğu tehdit karşısında savaşın hammadeleri olan kömür ve çelikin üretiminde ortaklık sağlanarak üye devletlerin egemenliklerini ulusüstü bir örgütlenmeye bırakmak amacuyla 1951 de Paris’te imzalanan Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’nadan 1957 Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğuna dönüşmüştür. Ülkemizin ilk başvurusu 1959 yılında Menderes Hükümeti tarafından yapılmıştır. AB’nin gelişim sürecinden bahsederek Türkiye için AB’nin önemli olduğunu ifade etti. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin tarihsel sürecini de değerlendiren Çıtırık, 1964 yılında yürürlüğe giren Ankara Anlaşması’nın ilişkilerin çerçevesini çizen temel belge olma niteliğini koruduğunu söyleyerek, 1995 yılında gecikmeli de olsa gerçekleştirilen Gümrük Birliği’nin, Ankara Anlaşması’nda öngörülen sürecin doğal bir parçası olduğunu kaydetti. Çıtırık, Türkiye’nin geniş ekonomik potansiyeli ve genç nüfusa sahip bir ülke olarak AB’ye katılmasının olumlu sonuçlar getireceğini belirtti. Ancak, Türkiye’nin hızla artan nüfusu, bütçe açığı, dış borcu, işsizlik oranları, demokrasi standartlarının yakalanamamış olması, temel hak ve hürriyetlerin siyasi iktidar eliyle daraltılması, ülkemizin üyeliğine sekte vurmaya devam etmektedir.

AB süreci ülkemizin 1839 Tanzimat Fermanından bu yana devam eden çağdaşlaşma, uygarlık yolundaki vazgeçemeyeceği bir projedir. Ülkemizde AB tartışmaları daha çok tarafgirlik ya da karşıtlık üzerinden devam etmektedir. kimilerine göre AB üyeliği “onlar ortak biz Pazar”, 1995 Gümrük Birliği Antlaşması “Vesayet Antlaşması” olarak nitelenmektedir.

Ülkemizden uzun bir sure sonar başvuruda bulunan ülkeler tam üyeliğe Kabul edilmiş hatta Afrika’da küçük bir ada devleti olan Mayotte bile üyelik kazanmıştır. Ülkemizin ekonomik istikrara ulaşamaması ve demokrasiden uzaklaşıp tek adamlığa yönelmesi gibi nedenlerle standartlardaki gerileme üyeliğe engel oluşturmaya devam edecektir. Tebliğ sunan değerli konuşmacılara ve tüm konuklarımıza teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. Ülkemizin ulusal ve ulusararası meselelerinde konferanslarımız devam edecektir.”

 

Programın sonunda konuşmacılara teşekkür plaketi verildi.