Av. Küçük, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, OHAL’in bir an önce sonlandırılmasını ve Adana Valiliğinin verdiği yasaklama kararının geri çekilmesi gerektiğini belirterek, “Toplumsal örgütlenme, reaksiyon ve muhalefet engellenemez. Kaynağını Anayasa’mızdan, uluslar arası sözleşmelerden ve evrensel hukuktan alan temel hak ve özgürlükler toplumun ve yurttaşın elinden alınamaz” dedi. 

Adana Valiliğinin aldığı 30.03.2017 tarihli karar çerçevesinde, Valilik Hizmet Binası ve çevresi ile Valilik ve yeni Emniyet Müdürlüğü binası karşısında bulunan boş alanda, Erdal Acet Caddesi üzerinde bulunan Döşeme Mahallesi Muhtarlık binası ve yanında bulunan otopark ile çevresinde, İl Emniyet Müdürlüğü hizmet binası ve çevresi ile yanında bulunan Sabahattin Zaim Parkında ve hizmet binası karşısında bulunan iki otoparkta, Adana Adliye binası, Tarihi Taş bina ve çevresi ile yanında bulunan İnönü Parkında ve park çevresinde bulunan otoparklarda, Ege Bagatur Bulvarı üzerinde bulunan Bölge Adliye binası ve çevresinde, Orgeneral Temel Cingöz Kışlası (Jandarma Bölge Komutanlığı ve İl Jandarma Komutanlığı hizmet binası) ve çevresinde, Mithat Özsan Bulvarı üzerinde bulunan Orgeneral İzzetin Çalışlar Kışlası (6. Mekanize Piyade Tümen Komutanlığı hizmet binası) ve çevresinde, İncirlik 10. Tanker Üst Komutanlığı ve İncirlik Hava üssü ile çevresinde, ABD Adana Konsolosluğu hizmet binası ve çevresinde bu uygulamanın geçerli olduğu duyuruldu. 

Av. Küçük şunları söyledi:"Genelkurmay Başkanlığının ülkemizin uçurumun kıyısından döndüğü 15 Temmuz darbe girişiminden iki gün sonra “darbe püskürtülmüştür” açıklamasına karşın OHAL’in ilan edilmesi ve sürelerinin uzatılması sonrasında bu dönem tarihe, TBMM’nin tamamen devre dışı bırakılarak, yargı denetimi dışında tutulmaya çalışılarak bugüne kadar çıkartılan 21 KHK ile basın-yayın organlarının kapatıldığı, milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve muhalif gazetecilerin tutuklandığı, kamu çalışanlarının, akademisyenlerin görevlerinden alındığı, işten atıldığı, derneklerin kapatıldığı uzun ve acımasız bir baskı dönemi olarak geçecektir. 
Halkın temel hak ve özgürlüklerin güvencede olmadığı, sosyal hukuk devleti normlarından, hukukun üstünlüğünden ve kuvvetler ayrılığından yoksun, toplumsal, politik örgütlenmelerin engellendiği ve öncü bir rol üstlenmediği, demokratik koşullarda özgürce tartışılmayan bir ortamın ülkemize, toplumuza ve insanımıza bir faydası olmayacaktır. Bu yöntemler ile anayasal ve tüm evrensel hukuk kuralları ve haklar askıya alınmakta ve çiğnenmektedir. Baskı altına alınan farklı görüş ve seslerle bir yere varılamaz, toplumsal reaksiyon ve muhalefet yasaklarla engellenemez. 
Adana Valiliğinin 1 ay süreyle açık alanda gösteri, yürüyüş ve basın açıklamalarının yasaklanması kararı oluşturulmaya çalışılan parti devleti uygulamalarını bir kez daha ortaya koyan vahim tablodur. Temel hak ve özgürlüklerimizin elimizden alınmasına, can güvenliği bahane edilerek her türlü demokratik etkinliklerin yasaklanmasına, demokrasinin hem fiili hem de anayasal olarak ayaklar altına alınmasına karşı olduğumuzu bir kez daha ifade etmekteyim. Hem can güvenliğinin sağlanması hem de yurttaşların ve toplumsal muhalefetin düşüncelerini ifade etme olanağının sağlanması devletin asli görevidir. Ülkemizin yasaklar ülkesi ortamı biran evvel sonlandırılmalıdır. "