Kentin keşmekeşinden uzaklaşmak ve yeşilinde yaprağıyla bir ağaca yaslanmak, heyecanımıza temiz bir nefes ekliyordu. Bulmak hiçte kolay değil, kirlilikle dengeleri değişmiş homojen bir karışımda oksijeni aramak, samanlıkta iğne aramaya benziyordu. Lafa gelse herkes çevreci, herkes doğayı seviyordu. İş uygulamaya gelince doğa hiç düşünülmüyor, hep geri plana atılıyordu. Aslında; ekolojik olmayan hiçbir yatırımın, ekonomik olmayacağı anlaşılmıyordu. Değerlerin kirlenmiş olduğu yaşamda, zaten insanların doğayı temiz bırakması akıl almaz bir durumdu. Çevrenin ve doğanın tekelimizde olmayan, ortak değerlerimiz olduğunun anlaşılması, düşünmenin kısıtlı olduğu noktalarda maalesef zordu. Atalarımızdan miras değil çocuklarımızdan emanet alınan doğanın, gelecek nesillere tahrip edilmeden aktarılması gerekiyordu.

Kentimiz Adana; ülkemizin en büyük ve verimli ovası olan Çukurova içerisinde yer almaktadır. Narenciyesi, dört mevsim ürün alınabilen verimli toprakları, sıcakkanlı insanları ve yetiştirdiği yazarları, sanatçılarıyla güneyin en önemli, nadide illerindendir. Maalesef bu kadar güzelliğe ve değere sahip olan ilimizin son yıllarda yaşadığı çevresel sorunlar, tüm uyarılarımıza rağmen devam etmektedir. Kentte yaşayanların hayatı; yaşanan çevresel tahribatlar nedeniyle olumsuz şekilde etkilenmektedir. Kentin; çevresel tahribatlarına karşı özellikle yerel yöneticilerin birçok noktada sessiz kalması, çözüm arayışlarında kendilerini var edememeleri, ilin çevre sorunları konusunda yalnızlık yaşadığını da göstermektedir. Adana; yaz aylarında hububat hasadıyla birlikte anız yangınlarının sebep olduğu ve kış aylarında da ısınma amaçlı kullanılan yakıtlar nedeniyle hava kirliliğine maruz kalmaktadır. Bu nedenle; yerel yöneticiler, izleme denetleme yetkisine sahip kurum ve kuruluşlar, hem yaşanan çevresel sorunlar karşısında, hem de hava kirliliği konusunda gerekli hassasiyeti göstermelidir.

Yaşamın ve kaynakların sürdürülebilirliği ile daha yaşanılabilir bir kent için; çevresel sorunlara karşı ortak değerlerimiz olan çevrenin, doğanın, havanın, suyun, toprağın ve yeşil alanların korunması gerekmektedir. Özellikle yerel yöneticiler çevreye karşı daha hassas bir tutum izlemeli ve sosyal sorumluluğumuzun bilinciyle hareket etmelidir.

ÇMO Adana Şubemizin 2018 yılında hava kalitesi ölçüm istasyonundan aldığı veriler neticesinde, (PM) partikül madde toleranslı yasal limit değeri miktarı 23 Aralık itibarı ile 128 kez aşılmıştır.  Yönetmelik insan sağlığı açısından 1 yıl içerisinde 35 defa limit aşılabileceğinden bahsetmektedir. Daha yıl bitmeden meydana gelen limit değer aşımları, Adana’da özellikle kış aylarında hava kirliliği yaşandığını göstermektedir.

İlimizdeki hava kirliliğini azaltmak için; petrokok yani katı yakıtların kullanımının azaltılıp, doğalgaz kullanımının yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılmalıdır. Yakıt kazanlarının periyodik bakımlarının ve araç egzoz emisyonlarının rutin aralıklarla yapılması, toplu taşıma araçlarının hibrid yakıt teknolojisine sahip olanları yada daha az kirletici etkiye sahip yakıt türleriyle çalışanlarının tercihinin sağlanması, kentte bisiklet yollarının yapılması, ısı izolasyonları ile enerji tasarrufu sağlayarak hava kirliliğinin azaltılması, sanayide enerjinin geri kazanılmasına önem verilmesi ve emisyon kaynağı olan tesislerde gerekli çevresel yatırımların gerçekleştirilmesinin, sürdürebilir olarak sağlanması, kentin hava koridorlarının kapatılmaması gerekmektedir.

Yeşil alanların azalmasına neden olan, insan sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, ekolojik temele dayanmayan planlama ve uygulamalardan vazgeçilmelidir. İnsanların hem dinleneceği, hem dolaşacağı kent ormanları yaratılmalıdır.

Havamız nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun deyip, konuyu şakayla karışık geçiştirebilmekte var aslında. Ama kirlilik geçiştirilecek bir durum değil ve gerekli tedbirler alındığında önlenebilir. Temiz ve sağlıklı günlerimiz olsun…