Onun derdi hiçbir zaman Kürt olmadı. Hedefine yürürken, gözünü daldan ve budaktan esirgemeyecek bir etkili kitleye sözde sahip çıkıyor gibi gözükerek menziline varan yol mesafesini azaltmak ve kolaylaştırmak istedi hep.

 

Onun meseleleri arasında demokrasi ve hürriyet kavgası hiç olmadı. Arzular âlemine ve tahayyül dünyasına koşarken kendisine “dur” diyebilecek yegâne devlet gücü olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni gördüğü ve onu yolunda bir engebe bildiği için, binlerce temiz ordu mensubunun başına Ergenekon çuvalını geçirdi.

 

O batı medeniyet ölçülerini hiçbir zaman takmadı. İnsan hak ve hürriyetlerinin ışığıyla o hiçbir zaman alakadar olmadı. O, diline pelesenk ettiği garip, guraba ve fukaranın dertlerini ve elemlerini yüreğine hiçbir zaman minnacık miktarda bile dert edinmedi.

 

Onun Milli Birlik Projesi demiş olması, konjonktürel tavrının icabıydı. Sonra “Demokratik Açılım” vaveylasıyla geçirilen yıllar aldatmanın mayalanma mehilleriydi. Bir zaman sonraki “Demokratik Açılım” ifade ve diretmesi ise; algıda yenilik ve aldatmaya devamlılık hamleleriydi.

 

Hedefine ulaşma yolunda kullandığı Kürtler, şimdi hiç olmadıkları kadar ayıklar. Bu dipdiri uyanış, kullananı pişman ve perişan edecek gibi. Bin günah ile yaftaladığı ordu, meğer sütten çıkan kaşıkla hijyen rekabetindeymiş. Geriye tecrübe sahası olan yaftalama potansiyeli ile yeni düşmanlar üretme işi kaldı siyasetin bin gömlekli mühendisine.

 

Ne var ki heyhat!

 

Meydanlar dolmuyor. 1+1 artık 2 etmiyor. Millet artık bayatlamış ve kerelerce kullanılmış algı fantezilerine inanmıyor. Şimdi millet, sessiz ve derinden yeni miladına yürüyor. Yeni Türkiye hayalinin bir avuç soytarı zadegânın hayallerinden başka bir şey olmadığının farkına varmış devasa millet yığınları; öncelikle Cumhuriyetine, parlamenter sistemine, yargısına, hukukuna ve gözbebeği asırlık Türkiye’sini sımsıkı yeniden kucaklamak için şimdi kurtuluş gününe, yani 7 Haziran’a yürüyor