Asırlar öncesinden bugünlere değin hiç değişmeyen Mısır’ın zindanları 1 değil, 2 değil, 3 değil, 10, 20, 50, 100 değil… Tam olarak 529 yeni Yusuf’lar ile doldurulmanın eşiğinde.
 
Mısır’ın zindanları asırlar öncesi gibi, bugün de aç ve susuz. Soğuk ve sessiz… Puslu ve karanlık…
 
Hal böyle olsa dahi, her gününü beş vakte bölüp her anını Yaradan ile birlikte geçiren bu 529 can, Hakk’a yürümenin vermiş olduğu mutluluktan olacak ki, yüzlerinden tebessümü eksik etmiyorlar hiç.
 
Şahadete giden bu ulvi yolda, ölümün bu bedenleri teslim alacak olması onların kalplerine korku salmıyor hiç.
 
Zalime karşı direnişin ve gerçekleştirilen darbeye boyun eğmemenin bedeli, 529 cana karşılık gelecek idam kararı oldu Mısır’da.
 
Sadece ve sadece 20 dakika süren ve dakikada 26 idam kararının verilmiş olduğu bu duruşmanın neticesi, dünya ülkelerinin ilgisini çekmemiş olacaktı ki, ortalık bu denli sessiz kalmıştı meydana gelen bu olaya karşı. 
 
Oysaki belki de önemsenmeyecek en ufak bir olay dahi abartıldığı vakit, çevresine demokrasi, eşitlik, adalet ve insan hakları konusunda ders veren ve ahkâm kesen dünya ülkeleri bugün yaşanan bu vahim olay karşısında neden bu kadar sessiz, gerçekten anlamak çok zor?
 
Hadi onları anladık diyelim. Peki, bu durum karşısında sessizliğini koruyan Müslüman ülkelere ve “Mısır’ı teröre karşı desteklediğini” açıklayarak, “Mısır’ın içişlerine karışarak fitneyi ateşlemeye çalışanlar karşısında Mısır’la birlikte duruyoruz.” İfadelerini kullanan Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz ve onun bu sözlerine destek veren Ürdün, Kuveyt, Bahreyn, Batı Şeria’daki Filistin ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne ne demeli?
 
Bu denli derin bir uykuya dalan insanlar uyanıp da gerçeği görebilmek için; “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” hadis-i şerifinde belirtildiği gibi ölmeyi mi bekliyorlar?
 
Oysaki acziyeti kendi içerisinde barındıran insanoğlu bilmelidir ki, her sessizlik bir ölüm ve etrafa zulüm saçan zalime de bir ödüldür. Çünkü her suskunluk, yanlış yapanın yanlışını doğru kabul etmek, ona destek olmak,  gayrimeşru olanı meşru varsaymak ve mazlum olanı da zalime teslim etmektir.
 
İnsan hayatını bu denli ucuz hale getiren ve onu şahsi çıkarları uğruna kullanıp menfi neticelere imza atan ve sessizliğe bürünüp de hiçbir şey olmamış gibi günlük hayatlarına devam edip bu hal ve tavırlarıyla insanlığı darağacına tek seferde 529 kez mahkûm eden bu suskun güruh, ortaya çıkıp da hiç kimseye demokrasi, eşitlik, adalet ve insan hakları konularında ahkâm kesmesin boş yere. Çünkü yaşanan her şey, insanlığı temsilen bu dünyada bulunan insanoğlunun bu gibi konularda içerisinde barındırdığı samimiyet(sizliğ)i ortaya koymaktadır.
 
Ve bilinmelidir ki:“İnsanlığa vurulan darbe karşısındaki her suskunluk, her sessizlik başka bir Kerbela çığlığıdır gönüllere yansıyan. Ne dünyada ilk kanı döken Kabil görünümlü katiller, ne Musa’ya karşı olan Firavunlar, ne türemiş olan Yezid görünümlü caniler ne de bir başkası, haksızlığa karşı çıkan Hüseyin ruhlu gönülleri anlayamayacaklar....”
 
Ve bugün, sadece insan olarak bizlere düşen, Mısır’ın zindanlarına doldurulmak istenen bu 529 Yusuf’a kayıtsız kalmayıp en azından sesimizi çıkarabilmek ve işlenmek istenen bu insanlık suçuna dur diyebilmek ve peygamber efendimiz Resulullah (s.a.v.)’in: “Müslümanların dertleri ile ilgilenmeyen onlardan değildir. Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu zalimlere de teslim etmez.” hadis-i şerifinde buyurduğu gibi onları zalimlerin ellerine bırakmamaktır. 
 
 
MURAT TAŞ
10.04.2014 02.55