VURAL KÖSE / GÜNAYDIN ADANA GAZETESİ

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Özoğul, Akdeniz bölgesinde yaygın olarak bulunan ve güçlü antioksidan özelliğe sahip olan; kekik, defne, adaçayı ve biberiye gibi aromatik bitkilerin altın değerinde olduğunu söyledi. Bu tür aromatik bitkilerin posalarından elde edilen doğal antioksidanların beslenmede önemli bir rol oynadığını ifade eden Prof. Dr. Özoğul, Rosmarinik asit, Luteolin, Apigenin, kaemferol, karnosik asit, quercetin ve karnosol gibi antioksidan maddelerin peroksit, hidroperoksit veya lipit peroksil gibi serbest radikalleri etkisiz hale getirerek kansere yol açan oksidatif mekanizmayıengellediğine dikkati çekti. Yakın gelecekte özellikle kekik, defne, adaçayı ve biberiye gibi aromatik bitkilerden elde edilen antioksidanların restoran ve lokantalardaki masalarda yerini alacağını dile getiren Prof. Dr. Özoğul, “Sıvı ve toz antioksidanları salataya ve meyve suyuna ekleyerek de özellikle yağlı gıdalarla beslenme  kaynaklı kanserojen maddelerin oluşumu önlenebilir” dedi.

 

“AROMATİK BİTKİLER ALTIN DEĞERİNDE”

ÇÜ Su Ürünleri Fakültesi Gıda Mikrobiyolojisi ve Teknolojisi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Özoğul, gazetemize yaptığı açıklamada Türkiye’nin bitki türü açısından oldukça zengin bir ülke olduğunu söyledi. Yapılan akademik çalışmalar sonucunda birçok bitkinin antioksidatif özelliğe sahip olduğunun saptandığını kaydeden Prof. Dr. Özoğul, “Akdeniz bölgesinde yaygın olarak bulunan ve güçlü antioksidan özelliğe sahipolan; kekik, defne, adaçayı ve biberiye gibi aromatik bitkiler günümüzde altın değerindedir. Çünkü bu bitkilerin hem yağları çıkartılır hem de yağları alındıktan sonra kalan posadan antioksidan maddeler elde edilebilir” diye konuştu.

 

“ANTİOKSİDANLAR KANSER İHTİMALİNİ EN AZA İNDİRİYOR”

Kekik, defne, adaçayı ve biberiye gibi aromatik bitkilerin posalarından elde edilen doğal antioksidanların yağların bozulmasını yavaşlatarak beslenmede önemli bir rol oynadığını anlatan Prof. Dr. Özoğul, yağlı besinlerin oksitlenmesinin, serbest radikaller gibi kanserojen maddelerin oluşmasına neden olduğuna dikkati çekti. Prof. Dr. Özoğul, “Yüksek derecede etkili olan serbest radikaller farklı kimyasal bileşiklerle kolayca reaksiyona girebilir ve böylelikle hücrelere, canlıya zarar verir.  Antioksidanlar serbest radikallerle etkileşerek hücrelerin zarar görmesini engelller. Bu özellikleriyle tümör oluşumu ve hücre yıkımlarını engelleyerek potansiyel kanser ihtimalini en aza indirirler. Bundan dolayı doğal antioksidanlar, insanların daha sağlıklı beslenmesine ve daha sağlıklı bir hayat sürmesine katkı bulunurlar” şeklinde konuştu.

 

KANSERE NEDEN OLAN MADDELERİ ETKİSİZ HALE GETİRİYOR

Antioksidanlar ayrıca gıdaların hava, ışık ve sıcaklık gibi çevresel faktörlere maruz kalması sonucunda oluşan serbest radikallerle (kanserojen maddeler) başlayan bozulmayı önlemek ve geciktirmek amacıyla gıdalara eklendiğini de vurgulayan Prof. Dr. Özoğul, antioksidanların gıdaların raf ömrünü de artırdığını bildirdi. Antioksidanların kanser hastalığını başlatan serbest radikalleri tutma özelliğine sahip olduğunun altını çizen Prof. Dr. Özoğul, “Birçok antioksidan maddenin peroksit, hidroperoksit veya lipit peroksil gibi serbest radikalleri etkisiz hale getirerek kansere yol açan oksidatif mekanizmayı engellediğini aktardı.

 

“SENTETİK OLANLARINA İLGİ AZALDI”

Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde antioksidanlara ilginin oldukça arttığını belirten Prof. Dr. Fatih Özoğul, yoğun talebin karşılanabilmesi amacıyla antioksidanların sentetik üretimlerinin de yapıldığını ancak insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ortaya konulması nedeniyle bunlara ilginin azaldığını ifade etti. Prof. Dr. Özoğul, “Aynı zamanda bunların kullanımı yasal olarak sınırlandırılmıştır. Bunun sonucu olarak da günümüzde doğal katkı maddelerine olan ilgi daha da artmıştır.

 

“BİTKİ POSALARI YETERİ KADAR DEĞERLENDİRİLEMİYOR”

Sağlığı iyileştirmede, kalp-damar hastalıkları ve kansere karşı korunmada bitkisel kaynaklı doğal antioksidan maddelerin, bilim insanlarının, gıda üreticilerinin ve tüketicilerin ilgisini çektiğini belirten Prof. Dr. Özoğul, şöyle konuştu:

“Doğal antioksidanlar esansiyel yağı alınmış bitkilerden elde edilmektedir. Türkiye esansiyel yağ üretimi yapan ülkelerin başında gelmekle birlikte üretilen bu yağların büyük bir kısmı yurtdışına ihraç edilmektedir. Ancak bitkilerden esansiyel yağ üretimi sonrası kalan posa, katma değeri yüksek bir ürün olmasına karşın yeterince değerlendirilmemektedir. Elde edilen bu antioksidanlar bitki posalarını da katma değeri çok yüksek ürünler haline getirmektedir. Aksi takdirde yağı alınmış bu posalar ya gübre olarak yada yakılarak ortadan kaldırılmaktadır. Bu posaların işlenmesiyle çevre kirlenmesine karşı katkıda bulunmuş oluruz.”

 

“KEBABIN YANINDA BOL BOL YEŞİLLİK TÜKETİLMELİ”

Kekik, defne, adaçayı ve biberiye gibi aromatik bitkilerden elde edilen antioksidanların yakın gelecekte özellikle lokantalarda masaların üzerinde yerini alacağını savunan Prof. Dr. Özoğul,

“Bu antioksidanlar sıvı yada toz halinde salataların veya içeceklerin içine dökülerek özellikle Adana kebabı gibi ızgara yiyeceklerin pişirimi sırasında oluşabilen kanserojen maddelerin insan vucudundaki hücrelere zarar vermesini engelleyerek insan sağlığına çok büyük fayda sağlarlar. Bu antioksidan maddeler yaygın olarak kullanılarak ve fazla pişirilmemiş ızgaralar tüketilerek kanser riski azaltılabilir. Sıvı ve toz antioksidanları salataya ve meyve suyuna ekleyerek de özellikle yağlı gıdalarla beslenme  kaynaklı kanserojen maddelerin oluşumu önlenebilir” dedi.

 

“SALATALAR ANTİOKSİDANLA ZENGİNLEŞTİRİLMELİ”

Adana kebabının yanında bol bol maydonoz, nane, tere ve roka gibi bitkilerin tüketilmesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Özoğul, “Doğal bitki posalarından elde edilen antioksidan maddeler salata ve içeceklere konarak salataların antioksidan etkilerini daha da artırarak kanserojen maddelerin açığa çıkmasını önler. Diğer bir deyişle salatanın antioksidan içeriğini daha da zenginleştirerek tükettiğimiz kebabın yağının oksitlenmesini önleyerek kanserojen maddelerin açığa çıkmasını engeller. Bu bitkilerden üretilen antioksidan maddeler hücreyi koruyarak sağlıklı kalmamıza yardımcı olur. Ayrıca bağışıklık sistemimizinde güçlenmesine katkıda bulunur” diye konuştu.