Adana Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, Son dönemde giderek artan hekim ve sağlık çalışanlarının intihar etmesinin altında zor ve ağır iş yükü olduğunu söyledi.

Hekim intiharlarının artık bezdirdiğini ifade eden Adana Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Ökten yönetim kurulu adına yaptığı yazılı açıklamada son bir hafta içinde neredeyse aynı gün içinde Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde bir çocuk hastalıkları asistanı olan Dr. Ece  Ceyda Güdemek, Batman Bölge Hastanesi’nde görev yapan  Kalp Damar Hastalıkları  uzmanı Dr. Ergin Karakuş ve Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi  4.  sınıf tıp öğrencisi Yağmur Çavuşoğlu arka arkaya intihar ettiğini söyledi.

Doç. Dr. Ökten, 2015-2016 yılları arasında Pamukkale Üniversitesi hastanesinde 5 kişi, 2010 yılında ise Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yine 5 sağlık çalışanı, 30 Kasım 2012 tarihinde Dr. Melike Erdem ve 9 Ekim 2017 tarihinde Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi Bilge Özlü’nün  intihar etttiğini hatırlattı.

Doç. Dr. Ökten, konuşmasını şöyle sürdürdü;

“Hekimlik mesleği hem eğitimi itibarıyla hem de  sürekli olarak insanlarla ve sorunlarla uğraşan bir meslek dalı nedeniyle çok zor bir meslek alanıdır. Tüm bu sorunlara her geçen gün artmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Projesinin hekimler ve sağlık çalışanları üzerinde olan iş yükü ve çalışma koşullarının giderek zorlaşması ve ağırlaşmasını da ekleyebiliriz.  Son verilere göre Sağlıkta Dönüşüm Projesi sonunda poliklinikte bakılan hasta sayıları ve ameliyat sayıları 5 kat artmış, acil servislerde ise meslektaşlarımız dünyada, nüfusunun neredeyse 1.5 katı hasta bakılan tek ülke konumunda hasta bakmaktadır.  Oysa ki ülkemizde hekim veya sağlık çalışan sayısı bu kadar artmamıştır. Kışkırtılmış sağlık politikalarının sonucu olarak   artan bu oranlar mevcut hekimler üzerinden bakılmakta veya ameliyat edilmektedir. Polikliniklerde her gün yüzlerce hastaya bakmak zorunda kalan, arkası arkasına ameliyat yapan, acil servislerde gerçek acil olmayan ancak herkesin kendi hastasını acil saydığı bir ortamda yüzlerce hasta bakan hekimler hasta ve yakınlarıyla yüz yüze gelmekte, koşullar ölçüsünde hekimliğin etik değerlerine sahip çıkarak ve uygun davranarak mesleklerini icra etmektedirler. Sağlık Bakanlığı ise ne yazık ki her geçen gün artan hasta ve hastalık sayılarını bir  utanç istatistiği yerine başarı istatistiği gibi göstermektedir. Bu kadar özverili çalışmanın bir  ekonomik karşılığı olmadığı gibi aksine hekimlik değerleri ayaklar altına alınmakta, SABİM, BİMER ALO 184 gibi hatlarla da hekimlerin şikayet edilmesini istenmekte  ve hekimler giderek artan oranda fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmakta, ölmekte ve hatta öldürülmektedir”

“Asistan hekimler ise giderek artan hasta, sağlık bürokrasisi ve ağır çalışma koşulları altında ezilmektedir. Nöbetlerin çok yoğun geçmesi, ertesi gün yine aynı tempoda çalışılması,  performans sisteminin getirdiği niteliksel değil, niceliksel hasta sayıları, klinikteki tüm aksaklıkların sorumluluğunun asistan hekimler üzerine yüklenmesi, asistanlığın bir eğitimden ziyade angarya işlerin yapılması gereken bir sistem olarak görülmesi, asistan hekimlerde daha fazla olmak üzere tükenmişlik sendromuna yol açmakta bu da sonu intiharlara kadar giden üzücü süreçlere yol açmaktadır”

“Tıp eğitimi, tıp fakültesine girişten itibaren çok fazla çalışma, emek gerektiren bir meslek dalıdır. Diğer mesleklerde olmayan mecburi hizmet yükümlülüklerini ve ihtisas yapmak için zorunlu olan Tıpta Uzmanlık Sınavını da eklediğimiz zaman bu emek, özveri ve uğraş son derece fazladır. Ancak hastanelerin fiziki çalışma koşullarının yetersizliği, eğitimin değil hizmetin ön plana çıkarılması, idarenin hekim sorunlarına karşı duyarsızlığı veya yeterince çözememesi, hastalara yeterince zaman ayıramama, sağlık sistemi ile tüm sorunların sanki hekim kaynaklı gibi gösterilmesi, bunlara ilaveten hekimler üzerinde şikayet ve şiddetin çok artması çok yakın bir zamanda hekimleri mesleklerini yapamayacak duruma getirecektir. Tüm bunlar yaşanırken ne yazık ki hekimleri koruyan herhangi bir yasal düzenleme yoktur”

“Türk Tabipleri Birliğinin malpraktis yasası ile birlikte sağlık çalışanlarına yönelik şiddet uygulayanlara karşı cezaların artmasını istediği yasa meclisten yıllardır geçirilmiyor. İyi bir sağlık sistemi için öncelikle sağlık çalışanlarının fiziksel, psikolojik, ekonomik ve çalışma ortamlarının sağlıklı olması gerekirken, günümüzde uygulanan politikalarla kaynaklar sadece büyük sermaye gruplarına aktarılarak ve ülke geleceği ipotek ettirilip devasa  hastaneler yaparak sağlık sistemi çözülmeye çalışılıyor. Biz hekimler olarak ülkemizin bu kaynaklarının sermaye gruplarına aktarılacağına, koruyucu sağlık hizmetlerine, sağlık hizmetinin niteliğinin yükseltilmesine, bilimsel araştırmalara ayrılmasına, çalışanların emeğinin karşılığının performansa göre değil emeğinin gerçek karşılığı olarak verilmesini istiyoruz. Biz hekimler bizleri hizmet verdiğimiz insanlarla karşı karşıya getiren, yöneticilerin baskısı altında çalışmaya zorlayan, şiddet ve şikayet nedeniyle bizleri tükenme noktasına, meslektaşlarımızı ölüme götüren bu sistemi kınıyor,  yaşadığımız acı olaylar nedeniyle bizleri büyük üzüntüye boğan meslektaşlarımızın kaybı nedeniyle ailelerine, sevenlerine, çalışma arkadaşlarına ve tüm sağlık emekçilerine baş sağlığı ve sabırlar diliyoruz.”