Prof. Dr. Haeral, Başkent Üniversitesi Adana Araştırma ve Uygulama Merkezi'nce, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası nedeniyle düzenlenen toplantıdaki konuşmasında, Türkiye’de organ naklinin dünü ve bugün geldiği düzeyi anlattı.

Hacettepe Üniversitesi’nin Türkiye’nin sağlık alanındaki gelişimine damgasını vuran önemli bir kurum olduğunu ifade eden Haberal, ilk organ naklinin de burada gerçekleştirildiğini belirtti. Haberal, 1975 yılına gelinceye kadar dünyanın birçok ülkesinde organ nakli yapılırken Türkiye’nin bu konuda daha ilk naklini bile yapmamış bir ülke olduğunun altını çizerek, ‘’3 Kasım 1975’de ilk böbrek naklini gerçekleştirdik’’ dedi.

Organ nakli başladığında bunun dinen caiz olup olmadığı tartışmalarının yaşandığını anımsatan Haberal, o dönemde Diyanet İşleri Başkanı Olan Tayyar Altıkulaç’ın, organ naklinin yapılabileceği, bunun dinimizce hiçbir sakıncasının olmadığını açıklamasıyla önemli bir tartışmanın noktalandığını ifade etti.


Haberal, şunları kaydetti:

"38 yıl olmuş. Bugün de 3 Kasım 1975'deki aynı heyecanı daha güçlü taşıyorum. Çünkü sizler varsınız. Ben ABD'den geldiğimde. Birikim için en ağır olan şey hastalığın tedavisini bildiği halde o imkanların verilememiş olması.3 kasım 1975 den nereye geldik? Burada İhsan Doğramacıyı rahmet ve şükranla anıyorum. Hacettepe özellikle ülkemizin tıbbında bir dönüm noktası. 1975'de İhsan bey bana ve arkadaşlarıma o imkanı sağlamasaydı bu noktada olamayacaktık. O dönemde sadece 1. derece yakınlardan yapıyorduk çünkü yasa yoktu.’’

3 Haziran 1979’da bugün bile geçerliliğini koruyan Organ Nakli Yasasının çıktığını, 21 Araık 1982 tarihli bir yasa daha bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Haberal, her iki yasanın da örnek alındığını, Dünya Sağlık Örgütünün bile o yıllarda bu yasanın örneğini kendilerinden istediğin kaydetti.

Bugün gelinen aşamada Türkiye’nin organ naklindeki başarısıyla dünya ülkeleriyle yarıştığını ancak, bağış konusunda yeterli bilinç düzeyine ulaşılmadığını anlatan Prof. Dr. Haberal, şöyle konuştu:

‘’Mevcut durumda ülkemizde yapılan tüm organ nakillerinde canlıdan bağış yüzde 75, kadavradan bağış ise yüzde 25’tir. Bu durumda sağlıklı organlar toprak olurken o organlara ihtiyacı olanlar da toprak oluyor. Bu nedenle bu konuda daha duyarlı olunması için herkes üzerine düşeni yapmalı. Biz hekimlere düşen görev, kadavradan nakilde hastanın yakınlarının güvenini sağlamamızdır. Yan, hasta yakını, hastası için tıbbın tüm imkânlarının kullanıldığını bilmeli. Tüm imkanlara rağmen hasta kurtarılamıyor ve beyin ölümü gerçekleşmişse o zaman kadavradan nakil gündeme geliyor. Onun için de hasta yakınlarının güvenini kazanmak büyük önem taşıyor.’’

Adana’daki Başkent Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin faaliyete geçiş öyküsünü de anlatan Prof. Dr.Haberal, bu konuda halen merkez müdürlüğü görevini sürdüren Yrd.Doç. Dr., Turgut Noyan’ın büyük emeklerinin bulunduğunu belirtti.

Başkent Üniversitesi   Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi  Nefroloji Bölümü nden Dr. Ayşegül örs Zümrütdal ise yaptığı sunumda, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın organ bağışı konusunda yaptığı önemli çalışmalara dikkati çekti.

Örs, şunları kaydetti:

‘’Tarih 3 Kasım 1975... Prof. Dr. Mehmet Haberal; işte bu tarihte tıp dünyasında önemli bir ilke imza attı... Türkiye'de ilk kez organ nakli ameliyatını gerçekleştirdi... Ve Prof. Dr. Haberal'ın kurduğu Başkent Üniversitesi hastanelerinde, hastalara organ nakliyle yeni bir yaşamın kapıları açıldı... Aradan 38 yıl geçti... Organ naklini Türkiye'ye getiren Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın ektiği tohumlar, bugün de yeşermeye devam ediyor... Ve bu tarihi gün; 3-9 Kasım arasında Organ Bağışı Haftası olarak kutlanıyor; birçok etkinlik düzenleniyor.’’

Örs, ‘’Türkiye’nin organ nakli konusunda dünyada yasal düzenleme yapan, İtalya’ dan sonra  ikinci ülke olduğuna dikkati çekerek, ‘’Günümüze dek toplam 140 böbrek nakli (111 canlı, 29 kadavra) yapıldı’’ dedi.

Prof. Dr. Haberal, toplantıya katılan bağışçılar ile bağış alanların da sorularını yanıtladı.

Toplantının sonunda kendileri herhangi bir organlarını ya da beyin ölümü gerçekleşen yakınlarının organlarını bağışlayanlar ile bağış alanlara teşekkür plaketleri verildi. Kürsüye gelerek duygularını da anlatan bağışçılar ve bağış alanların zaman zaman gözyaşlarını tutamadıkları gözlendi.