Dünya İnme gününe ilişkin ve hastalık hakkında kamuoyunu aydınlatmak amacıyla çeşitli bilgiler aktaran Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Şebnem Bıçakçı ve Yard. Doç. Dr. Turgay Demir, dünyada 17 milyon kişinin inme geçirdiğini ve 6 milyon kişinin inme nedeniyle hayatını kaybettiğini, ülkemizde de benzer oranların yaşandığının altını çizdi.

Prof Dr. Şebnem Bıçakçı konuyla ilgili olarak, İnme yada organ düzeyinde değerlendirildiğinde beyin krizinin, dünyada en önemli ölümle yada ciddi sakatlıkla sonuçlanan hastalıklardan biri olduğuna vurgu yaparak, her yıl dünyada gelişmiş ülkelerde 125-175 / 100.000 arasında yeni inme vakası bildirildiğini, 17 milyon kişinin inme geçirmekte ve 6 milyon kişinin de inme nedeniyle hayatını kaybettiğine değindi. Bıçakçı, ülkemizde de benzer oranların yaşandığını, inmenin özellikle yaşlı nüfusta sık görüldüğünü, 55 yaş ve üzerinde yeni inme görülme oranı ortalama 5/1.000 olduğuna işaret etti
ZAMANINDA MÜDEHALE ÇOK ÖNEMLİ
İnme hastalığının Yaş ile artış göstermekle birlikte gençlerde azımsanmayacak oranlarda yaşandığının da altını çizen Bıçakçı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşlı nüfusun yıllar içerisinde artışı dikkate alındığında, hastaların %15’inin ölmekte, %30’unun hafif, %15 inin orta derecede ya da ağır nörolojik bulgularla %25’inin ise tam düzelme ile hayatını sürdürdüğünü ifade etti. Bıçakçı hastalığın pek çok hastada tedavi fırsatına ulaşamadan ölümle sonuçlanabildiğini, ancak sevindirici olanın risk faktörlerinin kontrol altına alınması, tedavi seçeneklerinin artması ve toplumsal bilinçlenme ile inmede ölüm oranlarının azalmış olması olduğunu belirtti.

Yard. Doç. Dr. Turgay Demir ise İnme hastalığının genel olarak iki ana gruba ayrıldığını, beyinde kanlanmanın bozulması ile ortaya çıkan ve halk arasında damar tıkanıklığı olarak tanınan “iskemik inme” ve beyin kanaması olarak tanınan “ hemorajik inme” nin bu iki grubu oluşturduğunu dile getirdi.

Demir, hastalığı oluşturan bir takım risk faktörlerinin olduğunu, bu risk faktörlerinin değiştirebildiğimiz ve değiştiremediğimiz risk faktörleri olarak iki ana başlıkta ele alabileceğine işaret ederek, yaş, cins, ırk, ailede inme varlığı ve yaşanılan coğrafi bölgenin değiştirilemeyen risk faktörleri olduğunu, Hipertansiyon, diabetes mellitus, kalp damar ve kapak hastalıkları, ritm bozuklukları, kan yağ düzeyinin yüksek olması, sigara kullanımı, beyini besleyen ana damarlarda daralma, orak hücre anemisi, obesite, alkol kullanımı, beslenme alışkanlıkları, hormon tedavisi, uykuda solunum bozuklukları varlığı (uyku apne sendromu), kanın pıhtılaşmasına neden olan durumların ise değiştirebilme şansına sahip olunan risk faktörleri olarak bilinmesi gerektiğine değindi.  Demir,hipertansiyon, kan şekeri kontrolü ya da sigaranın bırakılmasının, egzersizin hayata girmesinin inme riskini ciddi boyutta azalttığını belirtti.

İNME ACİL MÜDEHALE EDİLMESİ GEREKEN BİR HASTALIK

Turgay Demir son olarak şunları söyledi “hastalar komaya varacak düzeyde ciddi bilinç kaybı ya da çok silik bulgularla başvurabilir. Yine çok hafif başlayan bulgular birkaç saat içerisinde ilerleyebilir. Ani gelişen bilinç değişikliği, bellek kaybı, konuşma bozukluğu, çift görme, görme kaybı, yutma güçlüğü, vücudun bir yarısında ya da kısmında his kaybı ya da değişikliği, dengesizlik hastalarda başlıca yakınma ve bulgulardır. Fark edildiği an en kısa yoldan etkin sağlık desteği verebilecek bir merkeze başvurulmalıdır. İnme acil müdahale edilmesi gereken bir durumdur. En önemlisi tedaviye çabuk ulaşabilmektir. “Zaman Beyindir” sloganı bunu en iyi şekilde vurgulamaktadır. Kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin geri dönüşsüz hasarı anlamına gelmektedir. Ülkemizde de yaklaşık 10 yıldır uygulanmakta olan, yararı kanıtlanmış en önemli erken dönem tedavi yöntemi damar içinden pıhtı eritici ilaç verilmektir. İnme belirtilerinin başladığı andan itibaren uygun hastada, ilk 3 saatte bu tedavinin etkin olduğu, 3 saat ile 4,5 saat aralığında başvuran hastalarda faydalı olduğu bilinmektedir. İnmenin, olayın ilk 6 saatinde yetkin merkezlere başvuran, yine uygun hastalarda çeşitli damar içi (endovasküler) tedavi yöntemleriyle tedavi edilme şansı vardır. Kanayıcı beyin damar hastalıklarında ise erken dönemde kanamanın aktif olarak devam ettiği, kanama hacminin arttığı, tedaviye başlamak gerektiği bilinmektedir”.


FELÇ (İNME) NEDİR ?

İnme beyne kan akımını sağlayan damarlardan birinin aniden tıkanmasıyla birlikte, beyne giden kan akımının gidişinin yavaşlaması ya da durması sonucunda meydana geliyor.

İnme, dünyada kalp hastalığı ve kanserden sonra gelen en önemli ölüm nedenlerinden bir tanesi. ABD’de dakikada ortalama bir kişi inme geçiriyor; üç dakikada bir kişi de inme nedeniyle yaşamını yitiriyor. Erişkin nüfusta en önemli sakatlık nedeni olan inme, bir beyin damar hastalığı. 

İnme beyne kan akımını sağlayan damarlardan birinin aniden tıkanmasıyla birlikte, beyne giden kan akımının gidişinin yavaşlaması ya da durması sonucunda meydana geliyor. Ayrıca beyin damarlarından birinin ani şekilde yırtılarak, kanın beyin dokusu içine akması sonucu da oluşabiliyor ve buna halk arasında beyin kanaması deniyor.

NEDENLERİ NELER?
Hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları, sigara içimi, yüksek kolesterol ve geçici iskemik ataklar inmeye neden olan risk faktörleri arasında yer alıyor. İnme vakaları içinde daha kısıtlı bir yere sahip olan beyin kanamalarının en önemli nedeni ise kontrol edilemeyen hipertansiyon. Beynin damarlarındaki baloncuklar, damar yumakları gibi kalıtsal hastalıklar da beyin kanamalarının nedenleri arasında yer alıyor. Beynin bir yerinde uzun süre sessiz kalan bu damar yumakları günün birinde aniden kanayabiliyor. Daha yaygın bir inme türü olan tıkayıcı inmeler 5 kategoride değerlendirilebiliyor. 

En önemli kategoriyi kalp kaynaklı tıkanmalar oluşturuyor. Kalp içinde oluşabilecek pıhtılar yerinden koparak beyin damarlarını tıkayabiliyor. Örneğin enfarktüs geçirmiş kalpte, belli bir bölümde kalp kası fonksiyonunu kaybedebiliyor. Bunun sonucunda kalp etkin bir şekilde kasılamayacağından orada pıhtı birikebiliyor. Oluşabilecek bir ritim bozukluğunda bu pıhtı kalpten fırlayıp beyne gidebiliyor. İkinci önemli kategori, beyni besleyen büyük damarlarda görülen problemler. Şah damarı denilen karotis ve arka tarafta da vertebral arterler olarak adlandırılan ve beynin arka bölgeleri ile beyin sapı ve beyinciği sulayan damarlarda oluşan sorunlar da inmeye neden oluyor. 

Üçüncü kategori beynin derin bölgelerini sulayan küçük damarlarda yaşanan sorunlar. Örneğin diyabet, yüksek kolesterol ve hipertansiyon gibi damar yatağını bozan kronik hastalıklar buna yol açabiliyor. Büyük bir damar yavaş yavaş tıkanırsa, sağlam kalan damarlar tıkanan damarın alanını da beslemeye başlıyor ama küçük damarlarda bu gerçekleşmiyor. Dolayısıyla küçük damarların ani tıkanmasıyla besledikleri bölge tamamen kansız kalabiliyor. Bunun nedeni, hipertansiyonun yıllar boyunca uç damarlarda yaptığı olumsuz ve tahrip edici etkiler. 

Dördüncü kategori ise ender görülen nedenlerden oluşuyor. Bu gruptaki hastalar iyice incelendiğinde kalıtımsal hastalıklar, romatizmal hastalıkların bir parçası şeklinde oluşan damar problemleri veya kanın pıhtılaşması ile ilgili hematolojik problemler bulunabiliyor. Bunun yanında büyük damarların aniden yırtıldığı diseksiyonlar da bu gurupta değerlendirilebiliyor. Diseksiyonlar genç yaş grubunda önemli bir inme nedenini oluşturuyor. İnme, yaşlılık hastalığı olarak algılanmamalı. Bu hastalık çocukluk çağında da görülebiliyor. Diseksiyonlar, çocukluk çağı inmelerinin önemli nedenlerinden. Doğumda bile ortaya çıkabiliyor. 

Son grubu ise nedeni bilinmeyen inmeler oluşturuyor. Bu grup, tıkayıcı inmeler içinde yüzde 10-30 kadar bir yer tutuyor.