Kaynak: Adana Medya Gazetesi
Ömrünü bilime adamış bir hekim: Prof. Dr. Ömer Alabaz - Sedat Memili röportaj



Pek ender olarak bir kişiyle tanışacağım zaman heyecanlanırım. Tanışacağım kişi hakkında önceden edindiğim izlenimler beni her zaman korkutmuştur. Önyargılar, beynimizdeki jandarma gibi karşımızdakini objektif olarak değerlendirmemizi engeller.

Sayın Taner Talaş, Prof.Dr. Ömer Alabaz’dan öylesine söz ediyor ki; ön yargısız olmak mümkün değil. Elimden geldiği kadar Sayın Alabaz hakkında söylediklerini unutmaya çalıştım… Ama ne mümkün?

Ve önyargılı olarak Sayın Alabaz’ı (bir anlamda teşekkür) Adana Medya Gazetesi olarak ziyaret ettik. Gerçekten teşekküre layıktı, Sayın Taner Talaş’ın tıbbi sorununu çözmüş ve onu mutlu bir insan olarak yeniden aramızda olmasını sağlamıştı.

Sayın Taner Talaş, Doğan Gülbasar ve ben, hocamız tarafından çok sıcak karşılandık.

Gönül borcunu karşılamaz ama Taner Bey, (teveccüh göstererek) benim Vatikan: Para ve Kan İmparatorluğu adlı kitabımı hocamıza armağan etti. Ben de Adana Ansiklopedisi çalışmamı sundum. Doğan Bey de Adalet terazisi armağan etti ve: “Adalet sadece yargıçlardan değil, özellikle, doktorlar, iş adamları, mühendisler olmak üzere toplumun her kesiminden beklenmelidir. Ve sizin de ne kadar adaletli olduğunuz toplumun her kesimince konuşuluyor” dedi.


İlginç bir konuyla başladı görüşmemiz. Hocamız genel olarak “Nasılsınız?” diye sordu. Biz de alışılmış yanıt olarak, Adana Muhabbeti “Eh işte her zamanki gibi” deyiverdik. Bu kez biz hocaya “Nasılsınız?” diye sorunca kendisi de gayet içten” Eh işte bildiğiniz ve her zamanki gibi” deyince, itirazımız oldu:

“Bir dakika hocam, nasıl bildiğimiz gibi. Sizler aklımıza gelince Micelangelo’nun Tanrının Dokunuşu adlı tablosu geliyor aklımıza. Aynısı benim başımda da var. Sayın Aynur Eken ve Sayın Fatma Akdoğan Tanrı’nın eli gibi dokunarak bana yaşamı sundular. Ne zaman sizleri duysam, bir hastaya yaşamı yeniden armağan etmekle meşgulsünüz. Bu sıradan bir şey mi?”


Öyle başladı sohbetimiz.

Gerçekten de şu an karşımda oturan mütevazı insana baktım ve daldım…

Acaba biz kaç kişiyi ölümün kollarından alıp yaşama geri döndürdük…

Kaç kişiye varlığımızla umut verdik; hem öyle böyle umut değil, yaşam ve ölümün kıyısında yaşama dair bir umut…

Kaçımız böyle bir onuru elde edebildik… Veya tam tersine bir kere evet evet sadece bir kere bir insanın yaşamını kurtaracak bir konumda olsak acaba psikolojimiz nasıl olurdu.

Kolon ve Rektum Kanseri deyip geçmemek gerekir.

Tanrım hiç kimseyi bu tür kanser hastalıklarını tanıştırarak sınamasın.

Ama insanız, toplumda yaşıyoruz ve her şey insan için…


Bir kaza haberi duyuyoruz… Şu kadar ölen, şu kadar yaralı diye… Ölenlerin hepsine Tanrı’dan rahmet dilerim… Yaralı olarak kalanlar için, nasıl yaralandılar? Hangi organları parçalandı? Hangi fonksiyonlarını kaybettiler? Yaşam standartlarında ne gibi değişimler oldu? Tıp bu insanların kaybettiklerinin ne kadarını geri verebiliyor? Gibi konuları sadece ateşin düştüğü yerdeki yürekler biliyor.

Diğerleri için yaralılar maalesef istatistiki bir bilgidir.

Sayın hocam Prof. Dr. Ömer Alabaz konuştukça zihnimden öyle şeyler geçiyor ki; işini seven, kendini bilime ve insanlığa adayan bu insan, tıbbı insanlığın lehine kullanmak ve insanlığın yaşam kalitesini yükseltmek için sanki görünmez düşmanlarla savaşıyor.

Yaşayarak anlatıyor olayları… Ve başına gelmeyenin yabancısı olduğumuz olaylar.

Her zaman savunduğum bir görüşüm vardır; bir hekim sadece hekimlikten anlıyorsa, gerçekte hekimlikten de anlamıyordur.

Sayın Alabaz bir bilim insanı. Kendini bilime adayan ve bilimin insanlığın hizmetinde olması gerektiğini savunan bir insan. Yaptığı yüce işlere karşın bir toprak kadar mütevazı.

“Kolon, makat, ince ve kalın bağırsak hastalıkları öylesine yoğun ki maalesef gündeme gelmediği için insanların yaşamlarını nasıl etkilediğini de unutuyoruz.

Mesela, koltuk değneği ile yaşamak zorunda olan bir kişi engellidir. Ayaklarını kullanamayan bir kişi için engelli aracı zorunludur. Bunları her yerde görebiliyoruz. Ancak, yaralanma, patlama, kaza vesaire sonucunda makatını kaybeden veya makatı işlevsiz hale gelen insanlarımız var. Bunların sayıları azımsanmayacak kadar çoktur. Ve bunlar toplum içerisinde gezmekten dolaşmaktan çekinen kimseler. Ostomi ile yaşamak zorunda olan insanlar var. İlk kez benim öncülüğüme Adana merkezli “Türk Ostomi Cerrahi Derneği”ni kurduk. Merkezi Adana’da bulunup da adında “Türk” sıfatını kullanma onuruna erişmiş tek dernek bu dernektir. Bu vesileyle dernekler Masası İl Müdürümüz Recep Kurt’a katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.

Bazı hastalıklar insanları yalnızlaştırır. Özellikle o hastalığın sadece kendisinde var olduğunu düşünenler yalnızlaşırlar. Bu durumda sadece hastayı değil, hasta yakınlarının da terapisi önem kazanır. Bazı durumlarda hastadan çok hasta yakınlarının terapisi daha öncelikli hale geliyor.

Adana’da ostomi torbası ila yaşamak zorunda olan çok insan vardır. Hatta Türkiye genelinde 40 binden fazla insan Ostomi ile yaşamak zorundadır. Yaşamın bir parçasından mahrum olan bu kişilerin yasalar karşısında da engelli sayılması için mücadele vermekteyiz. Derneği kurma amaçlarımızdan biri de bu idi. Aynı sıkıntıda olanların birbirini tanıması, birbirini anlaması ve en önemlisi bu konuda kendilerinin yalnız olmadıkları duygusunu vermek gerekecektir. Derneğimiz bu konuda çalışmalarını sürdürecektir…”

Taner Talaş burada söze girerek: “Hocam, ben, ekibim ve gazetem sizin bu doğru çabanız için her zaman yanınızda olacaktır. Bundan hiç şüpheniz olmasın, bizi fahri üye sayabilirsiniz” dedi.

Sayın Alabaz, Sayın Talaş’ın duyarlılığına teşekkür etti.

Sayın okuyucu; Prof.Dr. ömer Alabaz Tıp İlminin erdemli bir simgesi olarak karşımızda duruyordu. Kozan doğumlu ve buram buram Adanalı. O kadar derin konulardan söz etti ki, hepsini bir kerede anlatmak eksik kalacaktı. (Zaten her türlü eksik kalacak) Ancak biz gazeteci olarak sayın hocamızın toplumla paylaşmak istediklerinin özetini sunabileceğiz. Bu açıdan, ileriki bölümlerde Kolon-Rektum Kanseri, Anal, kanal hastalıkları, belirtileri nedenleri ve önlemlerini paylaşacağız. Şimdilik Anal Fissür konusunu paylaşacağız.


“Kolon Rektum hastalıkları bölgemizde bir farklılık gösteriyor mu?”

Büyük ölçüde bölgemizde görülmektedir. Özellikle coğrafyamızdaki beslenme alışkanlığı, Kolon-Rektum ve Anal kanal hastalıklarını davet etmektedir. Hem acı, hem kırmızı et üstelik kömürde ve fazlasıyla pişmiş et, maalesef bu hastalıkların oluşmasını tetiklemektedir. Her insanda biyolojik olarak bir takım oluşumlar vardır; ancak bizim beslenme alışkanlıklarımız bunların ortaya çıkmasında etkin olurlar.”

“Yani örneğin mangal yakmasınlar mı?”

Kesinlikle öyle bir şey demedim. Ancak, her şeyin bir ölçüsü vardır. Ciğeri kömür gibi pişiriyorlar. Sıcak da soğuk da olsa acıyı dolduruyorlar… Kırmızı ete yükleniyorlar. Ölçüden söz ediyorum.”

Hocam o kadar değişik şeyler anlattınız ki bizim bunları bir defada anlatmamız mümkün değil. Konu karmaşası olmasın diye bunu bölümler halinde kamuoyu ile yaplaşalım.”

“iyi olur, örneğin, şimdi toplumumuzda en az konuşulan ama çok önemli olan bir rahatsızlık var “Anal Fissür.”

dsc_0643.gif

“Anal Fissür nedir hocam, kamuoyunun anlayacağı ifade ile?”

“En basit anlatımı ile makatta çatlak. Ya da tıbbi ifadesi ile “anal fissür”, makat bölgesini örten deride ağrı, kanama ve kaşıntıya yol açan küçük yırtık ve çatlaktır.”

“Toplumumuz bu hastalıkları rahatlıkla ifade edemiyor gibi… Hani başı ağırsa, başım ağrıyor diyor da bu tür bölgelerdeki hastalığını söylemesi tedavide zorluk oluyor mu?”

“Elbette bundan dolayı çok sıkıntı çekiyoruz. Dediğiniz gibi, ortopedik bir rahatsızlığı olsa rahatlıkla bunu söylüyor, ama ister erkek ister kadın olsun, üreme bölgelerdeki rahatsızlıklarını son reddeye gelmeden ifade etmekten kaçınıyor. Özellikle meme kanserlerinde utanmanın neden olduğu gecikme tedaviyi zorlaştırdığı gibi bazen de olanaksız hale getiriyor. Anal hastalıklarda da bu tür olumsuzluklarla karşılaşıyoruz.”

“Peki Anal Fissür dediniz neden oluyor bu durum?”

“Çeşitli nedenleri olabilir. Kısaca şöyle söyleyebilirim. Yoğun bir kabızlık döneminin sonunda veya; nadiren Choron Hastalığı ya da bir enfeksiyon olabilir. Fissürler çok nadiren iltihabi bir hastalığa neden olabilirler. Kabızlığın dışında bazen yoğun bir ishal döneminden sonra da oluşabilir. Sert kuru bir dışkının zorla makattan geçmesi sırasında bu bölgeyi yırtması ile de sonuçlanabilir. Bunlara ek olarak, her dışkılama sırasında dışkı, buradaki yara ile temas eder ve iyileşmeyi geciktirir. Bu da makat iç kasının kasılmasına neden olur. Makat iç kasının kasılı kalması çatlağın (fissürün) iyileşmesini engeller.”

“Belirtileri?”

“Genel olarak; kanama, Ağrı, Şişme ve kaşıntıdır.

“Böyle bir olumsuzlukla karşılaşmamak için nasıl önlem alırız/almalıyız?”

“Düzenli olarak sağlıklı besinler tüketilmeli (sebze, meyve ve özellikle baklagiller) ve bol su (günde en az 8-10 bardak) içilmelidir. Bunlara ek olarak yapılacak düzenli spor aktiviteleri (örneğin yürüyüş) önerilebilir. Kahve ve alkol tüketimi azaltılmalıdır. Bu önlemlerle dışkılama alışkanlığı düzenlenebilir.

Bir olumsuzluk anında zamanında hekime müracaat etmek en doğrusudur. Zamanında müdahale tedaviyi kolaylaştıracağı gibi doğması muhtemel başka hastalıklarında önüne geçilmiş olur.

Yarın: Anal –Rektum Kanseri ve Hastalıklarına devam edeceğiz…