VURAL KÖSE / GÜNAYDIN ADANA GAZETESİ

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünyada her yıl 8 milyon kişi verem hastalığına yakalanıyor. Tedavi edilebilir bir hastalık olmasına karşın farklı nedenlerle bunların 1.5 milyonu hayatını kaybediyor. Türk filmlerinden “ince hastalık” diye bildiğimiz verem solunum yoluyla bulaşması nedeniyle halk sağlığını tehdit eden önemli bir hastalık. Solunum yoluyla vücuda yerleşip uyku haline geçen basiller vücut direncinin düştüğü durumlarda harekete geçerek hastalığı ortaya çıkarıyor.

 

SÜRÜNDÜREN HASTALIK

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hanta, halk arasında ‘ince hastalık’ ya da ‘verem’ olarak bilinen tüberkülozun dünya tarihinin en eski hastalığı olduğunu söyledi. Veremin hastayı yavaş yavaş eriten bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hanta, “Deyim yerindeyse verem insanı süründürür” dedi. Hanta,  öksürük, balgam, zaman zaman kan tükürme, gece terlemesi, kilo kaybı, ateş gibi belirtiler durumunda verem şüphesiyle mutlaka uzman bir doktora başvurulması gerektiğini vurguladı.

 

 

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hanta’yla dünya tarihin en eski hastalığı olan veremi yani tüberkülozu konuştuk:

 

Verem nedir, nasıl ortaya çıkar?

Tüberküloz diye adlandırdığımız verem, “bacterium tubercilosis” adı verilen basillerinin akciğerlerde hastalığa neden olduğu bin enfeksiyon hastalığıdır.

 

Bulaşıcı mıdır?

Evet. Konuşması, hapşırma ya da öksürme yoluyla kişinin akciğerlerine yerleşmiş olan basilin, yakın temasla, aynı kapalı ortamı paylaşma yoluyla diğer insanlara bulaşabiliyor. Çoğunlukla da tanısı konmamış, yani hastalığını bilmeyen kişiler öksürerek, hapşırarak, hatta konuşurken bile akciğerlerindeki bu basilleri etraflarına saçıyorlar. Diğer insanlar da havada asılı olarak duran bu basilleri solunum yoluyla kendi akciğerlerine alıp hastalanabiliyorlar. En önemli özelliği bu. Havadan bulaşması nedeniyle halk sağlığı açısından çok önemsediğimiz, dikkate aldığımız bir hastalık.

 

Kaynağı nedir?

Tüberküloz bilinen en eski hastalıktır. Milattan önceki yıllara dayanıyor. Dünyanın oluşumuyla beraber “bacterium tubercilosis”in de varlığını biliyoruz.

 

Solunum yoluyla akciğerlere alan herkesi verem hastası olarak mı kabul etmek gerek?

Herkeste hastalık oluşmuyor.  Çünkü kimilerinin immün direnci yüksek olduğu için hastalığa neden olan basil uyur vaziyette vücutta kalıyor. Kimilerinde de basil virülansı yüksek, immün direnci de düşükse hastalık dediğimiz tablo ortaya çıkıyor ve hastalıkla mücadele etmeleri gereken şikayetleri ortaya çıkıyor.

 

Veremin belirtileri neler?

Öksürük, balgam çıkarmak, zaman zaman kan tükürme, gece terlemesi, kilo kaybı, ateş gibi semptomlarla hastalar bize başvuruyor. Biz de bu hastalarda tüberkülozdan şüphe ederek gerekli tahlilleri araştırmaları yapıyoruz.

 

En belirgin belirtisi nedir?

Uzun süreli öksürük. Üç haftayı geçmiş olan öksürüklerin altında tüberkülozu muhakkak düşünmemiz gerekiyor. Beraberinde kanla karışık bir balgam şikayeti de yine çok önemsediğimiz bir semptom.  Uzun süreli halsizlikler, kırgınlıklar, zaman zaman ateşin yükselmesi, gece terlemesi gibi şikayetler de ekleniyorsa tüberkülozdan şüpheleniyoruz.

 

Verem’i biz çoğunlukla eski Türk filmlerinde öldüren “İnce hastalık” olarak biliyoruz.  Tedavisi gerçekten de yok mu?

Veremi eski Türk filmlerinde “İnce hastalık” diye  gördük hep. Genellikle kadınlar kanlı balgamlarını mendillerine tükürürler filmlerde. Milattan önceye dayanan bir hastalık ama son yıllarda gelişmiş olan iyi ilaçlar sayesinde yoğun bir tedaviyle, kısmen uzun sayılabilecek bir tedavi süresiyle hastalık tamamen kontrol altına alınabiliyor. Yani hastalar iyileştirilebiliyor. Tedavi edilebilirliği hastalığın bir bakıma güzel bir özelliği.  

 

Son dönemde özellikle iç savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen Suriyeliler nedeniyle verem vakalarında bir artış olduğu iddia ediliyor. İddianın gerçeklik payı var mı?

Bulaşıcı bir hastalık olması, aynı kapalı ortamlarda insanların zaman geçirmesi, enfekte bireylerden bir başkasına kolayca geçebilmesi özellikleri nedeniyle son yıllarda kısmen arttığını söyleyebiliriz. Toplu göçler, savaşlar, olayın sosyal boyutu anlamında son derece önemli bir altyapıyı oluşturuyor. Tedaviye ulaşma konusundaki sıkıntılar, tanı koymadaki sıkıntılarla beraber çok ciddi bir sosyolojik altyapı oluşmakta bu hastalıkta.  Dediğim gibi halk sağlığını ilgilendirmesi nedeniyle de son derece önemli bir hastalık. Yakın zamanlı yaşanan toplu göçler, nüfus yapısındaki değişiklikler, insanların yaşam ortamlarındaki ciddi değişiklikler,  kapalı ortamlarda çok sayıda insanın yaşıyor olması  ve onlardan birinin basille enfekte olması durumunda diğerlerine çok kolaylıkla bu hastalığı bulaştırabileceği gerçeği var önümüzde.

 

İstatistiki veri var mı bu konuda?

Yaygınlığı konusunda yakın zamanda yaptığımız bir araştırma da yok buna karşın Türkiye’de çok yaygın değil tüberküloz ama yine de dikkate alınması gereken bir yoğunluğa sahip. Yakın zamanlardaki özellikle Suriyelilerin ülkemize gelip toplu şekilde yaşamalarının oluşturduğu sorunla ilgili de henüz elimizde çok net veriler yok.

 

Diğer ülkelerdeki yaygınlığı konusunda bir bilgi var mı?

Ülkemizdeki yüzbinde 28 gibi bir oranı söyleyebiliriz. Özellikle sahra altı Afrika’sında, kısmen Uzakdoğu’da, Çin’de, Rusya’da rakamların çok daha yüksek olduğunu biliyoruz. Avrupa’da ve Amerika’daki oranlar bize göre daha az.  Son yıllarda önemli bir sorun da tüberküloz tanısı konan hasta sayısında kısmen artışla beraber dirençli tüberküloz vakaları.

 

Farkı nedir?

Biz tanısı konan hastalara Verem Savaş Dispanserleri aracılığıyla dört çeşit ilaç veriyoruz. Bu ilaçlar eczanelerden alınmıyor. Rahatlıkla yapabildiğimiz tedaviyi son yıllarda dirençli tüberkülozlar bozmaya başladı. Yani basiller kullandığımız, klasik ilaçlara karşı direnç kazanmış durumda. En korkutucu olan da bu.  Özellikle bu hastaların ancak etkili tüberküloz ilaçlarıyla tedavi edilebilir olduğunu biliyoruz ve çok daha uzun sürelerle ve belki iki yıla kadar uzayan tedavilerle çok daha ciddi gözetim altında kalarak bu tedavi almaları, hastanelerde sanatoryumlarda yatması gerekiyor. Bu hastaların dirençli basilleri başkalarına da bulaştırdığını düşündüğünüzde çok daha ciddi bir halk sağlığı sorunu ortaya çıkıyor. Bu da olayın korkutucu boyutu oluyor.

 

Diğer hastalıkların etkisi var mı veremin ortaya çıkmasında?

Özellikle HIV enfeksiyonlu insanlar tüberküloza daha yatkın. Damardan ilaç kullanan insanlarda da öyle. Dirençli tüberkülozun üzerinde dikkatle durulmasını son derece önemsiyoruz.

 

Korunabilmek için ne yapmalıyız?

En önemlisi tüberküloz vakalarının bir an önce tespit edilip tedaviye başlanmasıdır. Çünkü tedaviye başladığımız andan itibaren hastalığın bulaşıcılığı azalıyor. Yaklaşık 2 haftada bu hastalığın bulaşıcı olmadığını kabul ederiz. O nedenle hem halk olarak hem de doktorlar olarak bu hastalık konusunda bilinçli olmak zorundayız.

 

Verem hastasının odası, kullandığı eşyalar ayrılmalı mı ?

Öyle kapkacakla bulaşacak bir hastalık değil.  Aktif dönemde yani henüz tedavisi başlamamış dönemde, hastayla kapalı ortamda uzun saatleri bir arada geçirmek bulaşıcılık riski açısından önemli. Buna dikkat etmemiz gerekiyor.

 

Hapşırık, öksürük sırasında da bulaştırmamak için dikkat edilmesi gerekiyor sanırım…

Evet, sosyal reflekslerimizin devreye girmesi lazım. Öksürürken, hapşırırken ağzımızı kapatmalıyız. Tüberkülozdan şüphelendiğimiz ama henüz tanısını koyamadığımız insanlara bir maske kullandırmak,  onlarla kapalı ortamlarda çok sık bir arada olmamak gibi önlemler de kısmen korunma açısından yardımcı olabilecek önlemlerdir.

 

Tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu söylediniz ama geçmişte ölümler de oldu bu hastalıktan. Günümüzde veremli hasta tedavi edilmezse ölür mü?

Verem hastayı yavaş yavaş eriten bir hastalıktır. Deyim yerindeyse süründürür.  Vücutta devamlı bir savaş halindedir ve vücudu yavaş yavaş yiyip bitirir. O yüzden tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.  

 

Stresin ya da üzüntünün etkisi var mıdır?

Dediğim gibi vücuda giren basil illaki hastalık oluşturacak diye bir şey yok.  Vücudun direnci yüksekse ve o basilin de hastalık yapma gücü az ise vücutta uyur halde kalıyor. Eğer bir gün stres nedeniyle immün direnciniz düşerse  ya da şeker hastalığınız varsa (şeker hastaları da bu hastalığa çok yatkındır) ve ya immün direncini baskılayan bir ilaç kullanıyorsanız (örneğin kortizon ya da kemoterapi ilaçları) vücudun immün direnci düştüğü için basil hareketlenip hastalığı ortaya çıkarabiliyor. Özellikle HIV, bunu körükleyebiliyor. Basil hastalık yapıcı güç kazanıyor ve hastalığı ortaya çıkarıyor. Tüberküloz belirtileri gösteren kişinin vakit kaybetmeden bir göğüs hastalıkları uzmanına başvurması gerekir. Biz, tüberkülozdan şüphelendiğimiz hastayı uzun süreli otobüs yolculuğuyla bir yere göndermek istemeyiz.

 

Neden?

Çünkü otobüse bindiği zaman eğer yeterince önlem alınmadıysa o hasta öksürüklerle, hapşırıklarla, ya da konuşarak basilini yayıp başka insanlara bulaştırabilir. Bu son derece riskli bir durum.  Kişinin sağlığı tabiî ki önemli ama bulaşılıcılığı nedeniyle halk sağlığını tehdit eden bir hastalıktır.  Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünyada her yıl yaklaşık 8 milyon tüberküloz hastası ortaya çıkıyor. Tedavi edilebilir bir hastalık olmasına rağmen bunların 1.5 milyonu ölüyor. Özellikle HIV varlığı, Afrika’da ilaca ulaşamama gibi, kapalı ortamlarda ve direnç tüberküloz vakalarında ölüm beklenebilecek bir durum.