Güzide bir şehir demek maalesef yüreğimin temennisi olmaktan öte gidemiyor.  Lakin aşık olduğum, duygularımın sebebi yüreğimin sahibi demek yanlış olmaz. Bu kenttin mazisinde ahşap direkli bazı sokak aydınlatmalarının altında yer edinmiş, kendini koşmaktan heder etmiş nefes nefese dinlencelerim duruyor. Bu kentte, ceplerimde biriktirip ellerimde büyüttüğüm umutlarımın sevgililerinin adları aklımdan çıkmıyor. Sürekli bir beklenti yüklenen umutlarımın, yerle bir edilen tarafları var. Yerle bir edilen umutlarımın bu tarafları, düşlerini çoğaltarak öyle kolayca mahvedilemeyeceğini gösteriyor. Düşlemek güzeldir, inandığımız değerler adına iyi olan her bir şeyi… Düşleri olmayanın, güzellikleri yaşatmaya sebebi de olmaz. Temelsiz kalır... Temelsiz olan ise ayakta duramaz, hemen değilse bile zamanla yıkılır. Dimdik durmak yanlış gidene verilecek en doğru cevaptır.

Bu kent; bazen bir dehşet, bazen bir şehvetti. Bazen bir hüsran, bazen bir hayranlıktı. Çocukluğumun; çamurlu, çukurlu yollarının gençlik yıllarımda kendini devam ettirmesi normal değildi. Hüzünlerim hatırlanabilirdi gözyaşlarımla birlikte ve çocukluğumun horozlu şeker tadında mutlulukları yeniden yaşanmak istenebilirdi. Kısa bir mesafe kiraladığımız bisikletle gidip geldiğimiz yollar geride kalmış olmalıydı. Fırıldak çevirdiğimiz, tek kale maç oynadığımız kaldırımsız sokakların benzerlerinin gençliğimi işgal etmesine sessiz kalmam beklenemezdi. Sessizliğim sadece, yaşanan acılarda içime akıttığım gözyaşlarımda saklıydı. İsteyen eliyle dokunabilir, usulca bu akışı dinleyebilirdi. Lakin bir nehrin gözelerinin coşkusuyla akışa geçen su misali; dinginlik ve huzur vermesi beklenemezdi. Islak bir sessizliğin sesi benimdi. Çocukluğumdan günümüze farklı noktalarında derince hissedilen yaşlar aldıkça bedenim, anılarımla dolu kentin karmaşası azalacağına daha da beter bir duruma geldi. Beden yaşlandıkça kentte yaşlandı. İç ve dış göçün ilk uğrak noktalarından oldu. Nüfus arttı ve bunla doğru orantılı olarak barınma ihtiyacı da arttı. Evler çoğaldı, müstakiller ultra lüks bina stoklarının gölgesinde kaldı. Bir köy bir binaya sığdırıldı, selam sabah ortadan kalktı. Alt yapısı, üst yapısı, ortak kullanım alanları, parkları - bahçeleri, meydanları düşünülmeden yeni yaşam alanları yaratıldı. Tarım arazileri imara açıldı, yeşil alan tahribatlarıyla kişi başına düşen yeşil miktarı değerlerin çok altında kaldı. Çocukluğumda içinde koşturup oynadığım ormanlık alan defalarca müdahaleye uğradı.

İş makineleriyle yıkılıp genişletilen, boyanıp süslenen ortak kullanım alanlarımız; yollarımız, işgal altında kaldırımlarımız, kaldırımsız sokaklarımız, az sayıda parklarımız, azalan yeşil alanlarımız, olmayan meydanlarımız, bir - iki bilemedin üç tane kültürel açık kapalı binamız, dedikodu kaplı sanatsız kalmış kapitalden yana mekanlarımız kente dair söylenecekler arasına girmeli ve kent birazda bu yönüyle bilinir kılınmalıydı. Bu gözle bakanın kenti sevmediğini söylemek doğru bir yaklaşım değil, bilakis gerçekçi bir durumu ortaya koyması kenti daha çok sevdiğini göstermez miydi?

Yapılanlara, doğru projelere ve bunun sonucunda gerçekleştirilen çalışmalara kimsenin dediği bir laf elbette yok. Lakin yapılan çalışmaların bir lütuf değil yerel yöneticilerin asli görevi olduğunu da bilmek gerekir. Zaten orda bulunmalarının sebebi kentin daha yaşanılabilir kılınmasıdır. Yani babalarının hayrına yaptıkları bir iş değildir. Yerel yöneticilerin il ve ilçeler bazında verimlilikleri; kent bütününde ve vatandaşlara yönelik yaptıkları projeler ile vatandaşlarla kurdukları temas dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Örneğin bir belediyenin çalışma alanında yeni oluşturulmak istenen bir bulvarda çalışma durdurulmuştur. Daha önce gayet düzgün işleyen cadde yolu bulvar çalışması ile yaklaşık 3 yıldır bozulmuş, bir tarafı kaldırımsız kalmış, çukurlarla dolu, kaldırımları işgal altında ve birçok kaza yaşanmasına sebep olan bir durumda bırakılmıştır. Bu çalışmayla ilgi olarak şu sözü söylemek gayet doğru olacaktır; “ tabelada var, icraatta yok…” Bu yolu kullanan vatandaş kent idaresinde tercihini kendine sunulamayan bu çalışma üzerinden vermelidir. Çünkü kendine biçilen kıymette o kadardır. Bu sadece örneklerden biridir ve bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Bu nedenle; kentimiz ve yaşam alanlarımız adına sorumluluk alanlarda sorunlara çözüm yerine büyük bir genişlik yaratan, vurdumduymazlık oluşturan koltuk yöneticiliğinin önüne geçilmeli, kent siyasilerin telkinleriyle değil, işin ehli kişilerle ve kentliyle birlikte doğru bir şekilde yönetilmelidir. Seçenin sözü, işin özü olmalıdır...