Önümüzdeki yıl mart ayında yapılacak yerel seçimlere yaklaşık 7 ay kaldı. Yasa değişikliğinin ardından Büyükşehir Belediyesi’nin sınırları il sınırları olarak belirlendiği için Büyükşehir belediye başkan aday adayları da çalışmalarına erken başladı. Cumhuriyet Halk Partisi’ne yıllardır hizmet eden ve hemen her kademesinde farklı görevler üstlenen Akif Kemal Akay da Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na talip olan CHP’nin en güçlü aday adaylarından biri. Aday adaylığını açıkladıktan sonra farklı ve etkili bir çalışma programı izleyerek kısa sürede adından oldukça söz ettiren Akay, CHP içinde de sevilen, sayılan insanlardan biri. Aday adaylığını açıkladığı toplantıya çok sayıda ilçe belediye başkan aday adayının, eski il başkanlarının ve partilinin katılımı bu durumun göstergesi oldu. 

Adana sevdasıyla tanınan CHP’li Akay, belki de bugüne kadar hiçbir adayın ya da aday adayının yapmadığı bir işe imza attı. Kadınlardan, çocuklara, yaşlılardan gençlere, altyapıdan, ekonomiye, kültür-sanattan, engellilere,  hemen her alanda Adana’daki durum ve sorunlarla ilgili tespit yapıp saptadığı sorunlara çözüm önerilerini “Yerel Yönetim Anlayışıyla Adana” başlıklı 108 sayfalık kitabında anlatan Akay, belediye başkanı seçilmesi halinde Adana’nın makus talihini değiştirecek gibi görünüyor.


Adana’nın gizli bir el tarafından geri bırakıldığını savunan CHP’li Akay, Adana’nın bugün hak etmediği bir noktada bulunduğunu belirtiyor. Bu geri kalmışlıkta herkesin sorumluluğunun bulunduğunu kaydeden Akay, seçilmiş ya da atanmış bir yöneticinin bu durumda tek başına sorumluluğunun olmadığı görüşünde. Adana’nın jeo-stratejik konumu, sahip olduğu birikim ve potansiyelle Ortadoğu’nun merkezi olmak zorunda olduğunu vurguluyor. Adana’nın kimlik değiştirmesi gerektiğinin altını çizen Akay, Adana’da 24 bin 400 kişinin katılımıyla yaptırılan ankette Adana’daki işsizlik oranının yüzde 33 olarak saptandığı bilgisini de veriyor. Aynı anketten Adana’da yüzde 10’un üzerinde engelli bireyin yaşadığı sonucunun çıktığına dikkati çeken Akay, Adana’daki sosyal barışın da yavaş yavaş zedelendiği görüşünde.

CHP’lilerin yakından tanıdığı Akif Kemal Akay ile Adana üzerine konuştuk. Filmlere konu olan zengin Adana’nın bugünlere nasıl geldiğini, kimlerin bu gerileyişte sorumluluğunun olduğunu, Adana’nın gelecekte nerede olacağını ve bunu nasıl başarabileceğini anlattı:

 

 

Sayın Akay, gizli bir elin Adana’nın gelişimine engel olduğunu söylüyorsunuz. Sizce Adana neden geri bırakılmak isteniyor?

Adana’nın ilerlemesinin durmasının elbette ki sosyolojik, siyasal, tarihsel nedenleri vardır. Adana merkezinde Çukurova, Türkiye adına kıskanılır bir bölge. Burası tarih boyunca bütün uygarlıkların imrendiği, gelip geçtiği ve aynı zamanda elde etmeye çalıştığı bir yer. Burası Ortadoğu’nun ayağı. Yani burası doğuyla batının, kuzeyle güneyin, yani gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkelerin, zenginlerle fakirin kesiştiği yer. Burası İpekyolu’nun ana geçiş noktası. Buradan geçmeden diğer tarafa gidemezsin. Bu yüzden tarihte burası alındığı için Hindistan’a gitmek için Ümit Burnu’nu dolaşmak zorunda kaldılar. Dolayısıyla burası bir merkez. Bu merkez jeo-stratejik öneminin yanında aynı zamanda çok verimli toprakların bulunduğu bir alan. Herkesin gözü burada. Sadece Türkiye için değil uluslar arası öneme sahip bir potansiyeli bulunduğu için herhalde başka şeyler düşünüldü. Ancak gördüğüm bir şey var. TRT’nin bölge müdürlüğü Adana’dan gitti. Anadolu Ajansı götürülmek isteniyor. Havaalanı buradan gidiyor. Kolordu tümene çevriliyor. Opera Bale gitti. Yani Adana biraz geriye doğru itilmeye çalışılıyor gibi bir durum var. Niçin yapılır onu bilmiyoruz.

 

O zaman şöyle sorayım. Adana’nın gerilemesinde kimlerin sorumluluğu var?

Adana’nın bu noktaya gelmesinde herkesin sorumluluğu var. Bu bir yönetici meselesi değildir. Yaşam içerisinde elde edilecek her şey ihtiyaçtan doğar. Yani bir şeye ihtiyaç duyarsanız onun için bir çaba harcarsınız. Geçmişte Adana’nın okuyanı Türkiye’nin çok yerine göre az olan bir şehirdi. Mesela Niğde’nin okuyanı çok fazladır. Fertek’in okuyanı yüzde yüze yakındır. Çünkü orada yaşayan insan, yaşamını daha iyi koşullarda sürdürmek için  kendine bir araç bulmak zorundadır. Bu araç onlar için okuldur. Çıkış yolu orasıdır. Adana ise kendine fazlasıyla yeten bir il. Kendi kendine yetmesinin ötesinde başka yerleri de besleyen bir ildir. Bu özelliğinden dolayı Adana elinden gidenleri fark edemedi. Yeni yeni fark etmeye başlıyor.  Şu anda işsizlikte Türkiye’de birinci sırada olmasına rağmen Adana hala kendini besleyebiliyor. Bu nedenle insanlar gidenlerin önemini fark etmediler. Çünkü geride kalan daha çok şey vardı. Tek bir şeye sahip olsalardı o şeyi kaybettikleri anda hemen harekete geçerlerdi. Onun için belediye başkanının ya da milletvekilinin kim olduğunu önemsemediler. Kırsalda bir milletvekili ise o bölge için çok önem taşır. Çünkü o milletvekili o kente hizmet gelmesini sağlayacaktır. Adana kendine fazlasıyla yettiği için kaybettiklerini hissetmemiş ve bunu gidermek için maalesef ciddi çaba harcamamıştır. Geldiğimiz noktada ise artık herkes her şeyin farkına varma noktasında.

 

Adana’nın jeo-stratejik konumu ve sahip olduğu tüm değerlerle bugün hak ettiği yerde olmadığı bir gerçek. Peki bugünden sonra Adana ne olmalı, nerede olmalı?

Adana her şey olmalı. Günümüzdeki her olgu birbiriyle bağlantılı. Yani “tarım” dediğiniz zaman bunu ticaretten, bilgiden, üniversiteden ayrı tutamazsınız. Bu alanda çalışan insanları sağlıktan ayrı tutamazsınız. Birbirine fazlasıyla bağlı bir şey bu. Dünyaya tanıtılması konusunda turizmden, tanıtımdan, fuardan ayrı tutamazsınız. Her mesele birbirine bağlı olduğu ve en temel noktada da tarım olacağı için burası her alanda  bir merkez olur. Türkiye içindeki, dünya üzerindeki konumu ve birikimleri buna elverişli. Ortadoğu’nun tarım, ticaret, sanayi, sanat, eğitim, spor merkezi olur. Her alanda merkez olur. Böyle bir şansa sahip.

 

Adana geçmişte önce tarım kentiydi, sonra sanayi kentine dönüştü. Bugün ise bir sınıflandırma yapmak oldukça zor. Adana bundan sonraki dönemde ne kenti olmalı?

Adana her şeyin kenti olmalıdır. Adana kültürel bir kent olmak zorundadır. Çünkü kültür dediğimiz zaman bunun içinde sanayisi de tarımı da vardır. Adana artık Ortadoğu’nun merkezi olmak zorundadır. Geçmişte tarım merkeziydi. Sanayisi de ağırlıklı olarak tarıma dayalıydı.

 

Peki, Adana’da tarımın bittiğini düşünüyor musunuz?

Aslında Adana’da tarım bitmedi ama pamuk üretimindeki azalmadan kaynaklanan, pamuğa bağlı sanayinin geri plana düşmesi ile Adana’daki sanayi de geriledi. Bunun için bir atılım yapamadı. Adana artık kimlik değiştirmek zorunda.

 

Bu nasıl bir kimlik olmalı?

Yeni bir kimlik bulmak zorunda ama bu kimlik dünkü kimliklerden farklı olmayacaktır. Bunların hepsini kapsayan, koordine eden, Mersin’den Hatay’a kadar uzanan kısmı bir bütün olarak kabul eden yeni bir kimlik olmalı.  Bu yeni kimliğin merkezi de Adana olacaktır. Türkiye’de iki tane çok önemli geçiş alanı var. Biri Çukurova, diğeri Kafkaslardan inen kısım. Çukurova çok daha önemli. Burası herkesi suyuyla, enerjisiyle, gıdasıyla besleyecek, bir geçiş yolu.

 

Geçmişle kıyaslandığında üretimden uzaklaşan bir Adana’nın var olduğunu söyleyebiliriz. Üretimin olmadığı bir Adana’nın ilerleyebilmesi sizce mümkün mü?

Üretimden geri kalmanın anlamı yok. İnsanlar niçin üretmek istemiz bunu anlamak mümkün değil. Elimizin altında dünyanın en verimli toprakları var ve bu topraklara en kıraç arazide ekilen buğday ekiliyor. Bunun bir anlamı yok ki.  Burada 10 kazanacağınız bir tarım yapmak yerine 1 kazanacağınız tarımı yapıyorsanız bu üretim demek değildir. Kaldı ki çok ciddi anlamda ve her alanda üretim yapabilecek olanak var. Bilgi birikimi, gelenek var.

 

O zaman neden üretimden uzaklaşıyor Adana?

Üretmemek sadece bir zihniyet ya da dayatma meselesi. O gizli el dediğimiz şey de belki de işte bu noktada ortaya çıkıyor. Toplumu tüketim toplumu haline getirmek için Türkiye’ye dayatılanlar. Tüketim toplumu haline getirilecek yapının elinde bir miktar parasının olması, tüketebilecek imkanının olması lazım. Adana bu noktada tüketebilme imkanına fazlasıyla sahip olduğu için daha fazla tüketim toplumu oldu.

 

Dünyanın en verimli üç ovasından birinde yaşıyoruz ama o hazine değerindeki topraklar üzerinde binalar da  yükseliyor…

Evet. Hem yapılaşmaya açılıyor hem de yeterince kullanılmadığı ortada. Çukurova hem dünyanın üçüncü büyük ovası hem de ürün çeşitliliği olarak ün büyük güce sahip ova. Buna rağmen tarım gelirleri sıralamasında Türkiye’de altıncı sırada. Antalya bile  Adana’dan iki kat fazla tarım geliri elde ediyor. Yalova, Antalya, Urfa, Konya tarım gelirleri konusunda bizden ilerideler.

 

Adana’da bir yönetim boşluğu olduğunu düşünüyor musunuz?

Öz önce söylediğim gibi her şey bir bütün. Bir yerde eğer çok iyi tarım yapılmış olsa inanın o yerin yönetimi de çok iyi olur. Yani üretmek ve üretime bağlı olarak yönetmek birbirinin parçası. O gizli el dediğimiz şey aslında bir bütün halinde böyle. Burada elbette ki bir yönetim açığı var ama bu, seçilen A kişisinden ya da B kişisinden kaynaklanan bir şey değil. Çünkü onlar da bir sonuç. Yani onları bir nedenmiş gibi göstermek, Adana’nın geri kalmasını, Gaziantep’in Konya’nın Mersin’in, Kayseri’nin Adana’yı geçmiş olmasını bir belediye başkanına ya da bir milletvekiline ya da bir valiye bir başına bağlamak mümkün değil. Onlar da bir sonuç.

 

Adana’da zengin de yoksul da var. Ayrıca her etnik kökenden insanı da bünyesinde barındıran bir il. Adana’da şu an için sosyal barışın var olduğunu düşünüyor musunuz?

Var aslında. Sosyal barışın en fazla olduğu illerden bir tanesi Adana’dır. Son zamanlarda bu sosyal barışın azalma noktasında olduğunu görüyoruz. Yani geçmişle kıyaslandığında bu sosyal barışın giderek sıkıntılı bir hale geldiğini görüyoruz.

 

Sizce bunun nedeni nedir?

Kent içindeki kümeleşme hareketleri ye da yoksullaşma, işsizlik gibi bir takım olgular gerekçe olarak bir kimliğe dayandırıldığı zaman ister istemez bir sıkıntı doğacaktır.

Çok basit bir örnekle A mahallesinde yoğun olarak yaşayan bir B kentine mensup birileri olduğunu varsayalım. Bu kişiler sağlarına sollarına baktıklarında birçok kişinin işsiz olduğunu görüyor ve diyor ki, “Demek ki bizim memleketli olanların hepsi işsiz”. Mesela “Bu kentteki Diyarbakırlılar işsiz” diyor ve ciddi bir sıkıntı doğmaya başlıyor. Sadece kendi çevresini gördüğü için ötekileşme duygusu ortaya çıkıyor. Toplumsal yığılmalar bunu getiriyor.

 

Peki, sosyal barış nasıl sağlanır?

Geçmişte insanlar daha fazla iş buluyorlardı. Farklı kentten gelenler aynı sokağın içinde yaşıyorlardı. Yani bir sokak filanca kentten gelenlere ait değildi. Dolayısıyla burada sosyal barış ortaya çıkıyor. Çocukluklarından itibaren birlikte büyüyorlar. O kişiler birbirleriyle futbol oynuyorlar. Sosyal barışın sağlanması için çocukların etnik, dinsel, ekonomik ve kültürel yapı olarak kendilerinden farklı olan çocuklarla beraber büyümesi lazım. O zaman niye sosyal barış olmasın? Aynı sokakta büyümüş, aynı dayağı yemiş, aynı sıkıntıları çekmiş iki çocuk yarın birbirleriyle kavga edebilir mi? Çok zor. Adana’da bugüne kadar ciddi anlamda bir etnik yada mezhepsel bir kavga bugüne kadar olmamıştır. Bu da Adana’nın ayrı bir özelliğidir ve bu sosyal barışı koruyup pekiştirecek projelere ihtiyaç var.

 

Adana’nın geleceği için mutlaka yaşama geçmesi gerek dediğiniz bir şey var mı?

Biraz önce söylediğim şey. Adana’nın merkez olması lazım. İnsanların birlikte yaşayacakları, kültürel anlamda birlikte olabilecekleri yerlerin olması lazım.

 

Adana’nın kent merkezi olduğu gibi kalmalı mı yoksa başka yerlerde kent merkezleri oluşturulmalı mı?

Tek kent merkezinden bahsetmek mümkün olamaz. Şu anda çok ciddi olarak sorun var.  Geçmişte Küçüksaat’ten Dörtyol’a, Büyüksaat’e kadarki alan ciddi anlamda herkesin gittiği bir yerdi. Sular’daki sinemaların bulunduğu yer de kent merkezi olabilecek, herkesin gidebildiği bir yerdi. Adana’da farklı farklı alanlarda kent merkezleri yaratılabilir. Mesela Kuzey Adana’da, Güney Adana’da, Yüreğir’de kent merkezleri oluşturulabilir. Bütün mesele zenginiyle, fakiri, okumuşuyla, okumamışı, kadınıyla erkeği, farklı etnik kökene sahip insanların hepsinin birada bulunacağı ortak mekanlar olması.

 

Adana’daki sorunları belirlemek için geniş kapsamlı bir anket yaptırdığınızı biliyoruz. Bu anketten çıkan ilginç bir sonuç var mı?

Anketi 24 bin 400 kişiyle yaptırdık. Yüzde 33 oranında işsiz olduğu ortaya çıktı. Bir diğer ilginç rakam da yüzde 10’u biraz aşan oranda engellinin olduğu belirlendi. Ayrıca hasta ve bakıma muhtaç durumda olan çok fazla sayıda insanın olduğu da ortaya çıktı. Bunun için bir proje üretmemiz lazım. Çünkü bunun birkaç değişik boyutta sıkıntısı var.

GÜNAYDIN ADANA GAZETESİ