Özgür, demokratik ve bilimsel bir topluma yapılabilecek en büyük kötülük düşünme kodlarına çağ dışı amaçlar için müdahale etmektir. Yaşanan bu son darbe kalkışması bu stratejiyi somut olarak ortaya koymaktadır.

LAİK EĞİTİMİ BİTİRME ANLAYIŞI AKP-FETÖ CEMAATİ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ORTAKLAŞTIĞI ALANDIR.

TBMM Başkanlık Divanı Üyesi CHP Adana Milletvekili Av. Elif Doğan TÜRKMEN ve milletvekili arkadaşları tarafından verilen araştırma önergesinde; özgür, demokratik ve bilimsel bir topluma yapılabilecek en büyük kötülüğün düşünme kodlarına çağ dışı amaçlar için müdahale edilmesine ve yaşanan bu son darbe kalkışması bu stratejiyi somut olarak ortaya koymasına dikkat çekilerek, konunun TBMM’de araştırılması istendi.

LAİK EĞİTİM NASIL GERİCİLEŞTİ

15 Temmuz’da yaşananlar; Türkiye’de laik, demokratik, bilimsel ve çağdaş eğitimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini söyleyen TÜRKMEN, “Toplumu kendi çıkarları doğrultusunda zihinsel kodları üzerinden biçimlendirip yönetmenin öncelikle eğitimi ele geçirmekle olanaklı olduğunu bilen darbecilerin uzun yıllar örgütlendikleri ana karargahlardan biri de eğitim alanı olmuştur. Bu darbe girişimi, eğitimin ve sınav sistemlerimizin yeniden mercek altına alınmasını zorunlu kılmaktadır.” dedi.

EĞİTİM SİSTEMİ “YAZBOZ TAHTASI” HALİNE GETİRİLDİ

Özellikle son 15 yılda eğitimde yaşanan sorunların derinleştiğini ve eğitim sisteminin adeta bir “yazboz tahtası” haline getirildiğine şahit olduk. Okullarda ve kurumlarda gerici kadrolaşma, partizanlık, okulların ticarethaneye dönüştürülmesi, velilerin ve öğrencilerin müşteri olarak görülmesi, eğitimde özelleştirme ve dinselleştirme giderek ağırlık kazanmış, liyakatsiz, bilgisiz ve beceriksiz kadrolar; sırf hükümet yanlısı ya da söz konusu yapının taraftarları oldukları için her kademeye nasıl atandıkları su yüzüne çıkmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı yıllarca, kadrolu, sözleşmeli, ücretli ve vekil olmak üzere dört farklı şekilde öğretmen istihdam ederken, mevsimlik isçi atar gibi öğretmen ataması yapmıştır.

LAİK EĞİTİMDEN BUGÜNE

Ülkemizde eğitim sistemimizin kimlerin eline terk ettiğimizi ve nasıl bu hale geldiğimizi hatırlayacak olursak; KPSS sorularının çalınması, şifrelenmesi, polis akademisi, harp okulları, astsubay okulları, Anadolu lisesi, tıpta uzmanlık, yabancı uyruklu öğrenci, akademik personel, kaymakamlık, hakim savcı adaylığı, diyanet işleri ve müezzinlik sınav sorularının nasıl çalındığını duymayan kalmadı. Cemaatin bu konularda aktif olduğunu hükümet de dahil olmak üzere bilmeyen yoktu.

İNSANLARIN GELECEĞİ ÇALINDI

Bu yapı ve düşünce tarzının getirdiği söz konusu haksızlıklarla; çağdaş, cumhuriyetçi, demokrat kadrolar her türlü baskıyla sindirildi, sürüldü. Birçok öğretmen öğrenci ve personel mağdur edildi ve hakları gasp edildi. Gelecekleri çalındı.

EĞİTİMİN HER ALANI MEVCUT İKTİDARIN HER TÜRLÜ TOPLUMSAL GÜCÜ TEK ADAMDA TOPLAMA ÇALIŞMALARIYLA DARMADAĞIN EDİLDİ

Mevcut iktidarın 14 yıldır her türlü toplumsal gücü ve her erki tek adamda toplama amacına yönelik çalışmalarıyla; devletin her kadrosuna, özellikle Milli Eğitim Bakanlığının her birimine “liyakate” değil, “aidiyete” göre belirlenen kadrolar yerleştirildi. Eğitimi bilimden uzaklaştırılarak, eğitimin her alanını, iflas eden insan kaynakları politikalarıyla darmadağın edildi.

ÇOCUKLARIMIZIN YARINLARINI KURTARALIM

Atama bekleyen 450 bin öğretmen son 18 yıldır ilk defa Ağustos atamasının yapılmayacağını sınava bir ay kala öğrendi. Daha önce kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik yeniden getirilmek istendi. öğretmenlerin mülakatla alınması bile teklif edildi. Kabul edilemez bu durum, akla yeni bir cemaat ilişkisi mi devreye giriyor ? sorusunu da beraberinde getirmektedir.

ATATÜRK’ÜN HARF DEVRİMİNDEN BUGÜNE EĞİTİMDE GELİNEN NOKTA: GERİCİ EĞİTİM…

Darbe girişiminin ardından hükümet; 1043 okul, 109 yurt, 15 üniversiteyi kapatırken, 1577 dekan, 22 bin öğretmeni de açığı aldı ve bunların devamının geleceği de belli. Bu durum bile sadece eğitim camiasında nasıl bir kadrolaşma yapıldığının ve buna nasıl göz yumulduğunun en hazin örneğidir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle; eğitim camiasında ve sınav sistemlerimizde yaratılan tahribatın belirlenmesi, yapılan tüm usulsüzlük ve kadrolaşmaların ve bunların sorumlularının ortaya çıkarılması, sınav sistemlerinde yaşanan usulsüzlüklerin önlenmesi, eğitim sisteminde liyakati esas alan atama yöntem ve usullerinin tespiti için alınacak önlem ve politikaların belirlenmesi amacıyla, bir Meclis Araştırması açılmalıdır.