Erdoğan şöyle konuştu;

En büyük adaletsizlik eğitim öğretim hayatındaki adaletsizliktir. Çünkü bunun telafisi çok zordur. Göreve geldiğimiz günden beri eğitim alanında en iyi imkanları sağlamanın gayreti içinde olduk. Bir dönem evlatları kıyafetleri nedeniyle okula alınmayan Türkiye’den bugünkü bilim odaklı yapıya geldik.Eğitim ve öğretim alanı da dinamik süreçtir. Okul öncesinden üniversiteye kadar tüm aşamalarda değişim şartı.Türkiye yüksek öğretim alanında son 17 yılda büyük başarıya imza attı. Üniversite sayısı 207’ye çıktı. Eğitim öğretim meselesi önümüzdeki dönem de önceliklerimiz arasında ilk sırada yer alacak. İş isteyen her lise mezunu öğrencimizin yüksek öğrenime devam edebileceği bir yapı kurduk.

Tüm okullarımızdaki toplam sayısı 3 bini bile bulmayan spor salonu sayısını 10 bine yaklaştırdık. Bir dönem evlatları kıyafetlerinden dolayı okullara alınmayan Türkiye'den bugünkü eğitim öğretim odaklı yapıya geldik. Eğitimde katsayı adaletsizliğini bitirdik.

Yurt hayatını ben de yaşadım. Yurtlarda eğitim öğretim noktasında kalitenin daha yüksek olduğuna inanıyorum. Harç verildiği zaman kıyamet koparanlar şimdi nerede? Biz bu görevimizi de yerine getirdik. Beklentimiz ülkemizin beyin göçünün çekim merkezlerinden biri haline dönüşmesidir.Yüksek öğrenim alanını daha ileriye götürmek için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz.

Adı vakıf ama vakıf olmaktan çıkmışlar ticari olarak çalışıyorlar. Şimdi de bizim vakıf üniversitelerinin patronları kendi cebi hümayunundan değil orayı doldurmak için gayret ediyorlar buna bakmamız lazım. Tepeden tırnağa tüm kurumlarımızın misyonlarını ve işleyişlerini yeniden gözden geçirmemiz lazım. Vakıf üniversitelerinin bilimsel araştırmalara daha çok yönelmesi gerekiyor.

Dün Putin ve Ruhani ile Astana platformunun beşinci zirvesini gerçekleştirdik. Suriye’deki insani ve siyasi kriz konusunda önemli kararlar aldık. En önemli kararlardan biri Anayasa Komitesi üyelerinin onaylanmasıdır. Komitenin oluşumundaki tüm pürüzler giderildi. İdlib’deki sıkıntılı durumun giderilmesi için görüş birliğine varıldı. İfade ettiğimiz gibi iki hafta içerisinde sonuç çıkmazsa kendi hareket planlarımızı devreye sokacağız.

Avrupa ülkelerinden İdlib ve Fırat’ın doğusu konusunda güçlü bir destek bekliyoruz. Laf bizi doyurmuyor. İcraat bekliyoruz. Şu anda bizler 3 milyon 600 bin mülteciyi ülkemizde ağırlıyoruz, dünyada bunun benzeri yok. Öyleyse Batı da bunun benzerini yapması lazım. Şayet İdlib’de sükuneti hızla sağlamazsak bu bölgede yaşayan 4 milyon insanın yükünü kaldıramayacağımızı açıkça söylüyoruz.

Fırat’ın doğusunu güvenli hale getirmek suretiyle buraya güvenli bölgenin derinliğine bağlı olarak 2 ile 3 milyon arasında halen ülkemizde ve Avrupa’da yaşayan Suriyeli sığınmacıyı iskan edebiliriz.

Önümüzdeki aylarda yaşanacak gelişmeler, Suriye krizinin suhuletle mi çözüleceği, yoksa derinleşeceği mi hususunda belirleyici olacaktır. Türkiye olarak kendi güvenliğimiz ve Suriyeli kardeşlerimizin geleceği için ilkeli tutumumuzu devam ettirmekte kararlıyız.