İşte Koncuk'un yanıtı;

"Bir takım çevrelerce, Adana Büyükşehir Belediyesine borçlanma yetkisi verilmesi doğrultusundaki açıklamam, Büyükşehir Belediyesinden işçi çıkarma konusu ile bir arada değerlendirilerek çarpıtılmaktadır. Herkes şunu iyi bilmelidir, İYİ Parti, işini yapan, ekmeğinin peşinde olan insanların içten çıkarılmasını asla doğru bulmaz. Bu konuda farklı bir bakış açımız olması mümkün değildir. Bankamatikçi olanların çıkarılması tabi ki, toplumun da isteği, vicdanın da gereğidir. Bu tespitin de objektif verilere dayanılarak yapılması en doğru yaklaşım olacaktır. Aksi takdirde yanlış işten çıkarmalar yargı tarafından himaye edilmeyecektir. Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Zeydan Karalar’ın da, seçim öncesinde, bankamatikçiler istisna, işçi çıkarmamak konusundaki verdiği sözlere sadık kalacağına inanıyoruz. İYİ Parti olarak, hak, adalet ve emek kavramlarına bakış açımız tevil götürmeyecek kadar nettir. Hal böyle iken, yaptığım açıklama çarpıtılarak, gündem değiştirmeye çalıştığım iddia edilmektedir. Bizim gündemimiz, Adanadır, Adanalının geleceği ve menfaatleridir. Borçlarından dolayı, ödeme güçlüğü içine düşen Büyükşehir Belediyesine borçlanma yetkisi vermemek, kimi cezalandırmaktır, Zeydan Karalar’ı mı, Adanalıyı mı? Böylesine basit bir şuur seviyesinin uzağına düşerek, belediyeyi çalışamaz bir duruma sürüklemek, kime ve neye hizmettir? 

İşçi çıkarmak, borçlanma yetkisi konuları her biri kendi mecrasında değerlendirilmesi gereken farklı konulardır. Bunları birlikte tartışmak, buradan hareketle, belediyeye borçlanma yetkisi vermeyeceğiz, gibi bir mantık, hiç bir siyasi anlayışa yakışan bir tavır değildir. Tekrar ediyorum, hangi siyasi görüşten olursa olsun, önceliğimiz Adana ve Adanalının menfaatleridir ve bu sebeplerle, Büyükşehir Belediyesine, tüm belediye meclis üyelerince, ittifakla, en hızlı şekilde borçlanma yetkisi verilmelidir.

Şahsımla ilgili konuları konuşmam doğru olmaz ancak, kimin kimi hançerlendiği, kimin neye ihanet ettiği milletimizin takdirindedir. Benim şahıs olarak söylemlerim incelendiğinde, 10 yıl önce söylediklerim, savunduklarımla bugün ortaya koyduğum söylem ve duruş arasında tek bir tenakuz bulunmaz. Kaldı ki, herkes istediği doğruyu savunabilir, dün dediğinin bugün tam tersini iddia edebilir, bu da siyasi bir tercihtir. Bizim tercihimiz, fikren ve zikren kırılmalara izin vermemek doğrultusunda olmuştur. Şahıs olarak, şu gerçeğe hep inandım, “Yıkılmayan tek kale, ilkelerdir, duvarlar değil.”