"Avrupa Adalet Divanı Kararı Uluslararası Sözleşmelere Karşıdır"
Küçükcan yaptığı açıklamada Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin din ve vicdan hürriyetini garanti altına aldığını belirterek Avrupa Adalet Divanı kararının evrensel özgürlük, eşitlik ve adalet ilkeleri ile çeliştiğini belirtti. Bu sözleşmelere ilaveten BM Din ve İnanca Dayanan Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri'de de (1981) din, vicdan, inanç ve ibadet özgürlüğünün temel haklardan sayıldığını belirten Küçükcan, insanların dini tercihlerinden dolayı bir ayrımcılığa uğramasının eşitlik ve adalet ilkelerinin de ihlali anlamına geldiğini belirterek şunları söyledi:

 "Eşitlik, adalet ve özgürlük ilkeleri modern demokrasilerin vazgeçilmez ilke ve pratiklerinin başında gelir. Hangi din ve inanca mensup olursa olsun kişilerin din özgürlüklerinin korunması hukuk kurumları ve devletlerin temel görevleri arasında yer alır. Ancak Avrupa'da yükselen popülizm Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilkelerini de zayıflatıyor ve bunların ihlalini kolaylaştıran bir siyasi zemin hazırlıyor. Ne yazık ki Avrupa Adalet Divanı kararı Batı'da yükselen yabancı karşıtlığı, İslamofobi ve antisemitizmin gölgesinde alınmış bir karardır ve ne laiklik ve çoğulculuk ne de din özgürlüğü ve eşitlik ilkesi ile örtüşür. Bu karar Avrupa'da din karşıtlığını körükleyecek bir karardır. Özellikle müslümanlar başta olmak üzere dindar yahudileri, hristiyanları, hinduları, budistleri ve sikhleri olumsuz etkileyecektir."

"Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği Seyirci Kalmamalı"
Küçükcan, Avrupa'da 20 milyon müslümanın yaşadığını belirterek Avrupa Adalet Divanı kararından en çok etkilenecek kesimin de Avrupalı müslümanlar olacağını belirtti. Müslümanların eğitim, medya, siyaset ve iş dünyasında artan oranda temsil edildiğini belirten Küçükcan, müslümanların dini inanç ve kimliklerini korumaya özen gösterdiğini, Batı kamusal alanında da inançları gereği tercih ettikleri kıyafetleri, gelenekleri ve değerleri ile yaşadıklarını ancak Avrupa Adalet Divanı kararı ile birlikte başörtüsü yasaklarının özel kurumlarda da başlayıp din özgürlüklerinin ihlal edilebileceğini söyledi. Küçükcan: "Avrupa kamusal alanında kılık kıyafetleri, hayat biçimleri ve görünümleri ile en farklı ve dikkat çeken kesim müslümanlardır. Dini semboller arasında haç, kippa ve sihk türbanı olmakla beraber en belirgini ve görünür olan başörtüsüdür. İşverenlere dini sembollerin giyilmesini ve taşınmasını yasaklama yetkisi vermek eşitlik ilkesinin ihlali olduğu kadar çoğulculuğa vurulan bir darbedir. Din özgürlüklerinin sınırlarının daraltılmasıdır ve çoğulculuğun ortadan kaldırılmasıdır. Aynı zamanda eşitsizliğe de yol açacak bir karardır. Bu nedenle Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği, uluslararası sözleşmelerde yer alan ve ülkelerin anayasasında zikredilen din, vicdan, inanç ve ibadet hürriyetlerine yönelik tehditlere karşı sessiz kalmamalıdır. Avrupa Adalet Divanı kararı sonrası uygulamaları yakinen takip edecek mekanizmalar kurmalıdır. Biz AKPM Türk Heyeti olarak meseleyi ilk aşamada AKPM Göç ve Mülteciler Komisyonun'un Bakü'deki toplantısında dile getirdik. Bundan sonraki aşamada da Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve AKPM Başkanlığı düzeylerinde konuyu gündeme taşıyacağız ve takipçisi olacağız. Müslümanlar dahil dindarların ve dini azınlıkların haklarının ihlal edilmesine seyirci kalmayacağız" dedi.