TBMM’de görüşülmekte olan Maden Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair  Kanun teklifi ile ilgili parti grubu adına konuşan Dr. Şevkin, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde mühendislik ve mimarlık meslekleriyle ilişkili iş ve işlem yapan tüm mühendislerin 6235 sayılı yasa gereği ilgili meslek odalarına üye olmaları ve bunu devam ettirmelerinin zorunlu olduğunu vurguladı.

Kanun teklifinin meslek odalarının, sendikaların, üniversitelerin ve sektörün görüşü alınmadan tek taraflı olarak hazırlandığını, toplum içerisinde tartışmaya açılmadığını, kapalı kapılar ardında kimi çevrelerin özel talepleri doğrultusunda hazırlandığını kaydeden Dr. Şevkin,”Kanun teklifi, ilk maddesinden son maddesine kadar teklifin amaç maddesinde belirtilen millî menfaate ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sürekli olarak dile getirilen yerli ve millî madencilik politikasına aykırı olduğu için derhâl geri çekilmesi yönünde gerek sivil toplum örgütleri gerekse sektör temsilcileri ve odaların bütün önerilerine rağmen alelacele öncelikle bir günde alt komisyonda, daha sonra da bir günde komisyonda görüşülerek Meclis Genel Kuruluna getirilmiştir” dedi.

MESLEK ODALARI YOK SAYILAMAZ!

Kanun teklifinin kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarının anayasal bir hak olarak meslektaşları üzerindeki denetim yetkisini ortadan kaldırarak en riskli sektörlerden biri olan madencilik alanında niteliksiz mühendislik hizmetlerinin önünü açan ve meslek odalarının üyeleriyle olan bağlarını yok etmeye yönelik ve yalnızlaştıracak bir düzenleme olduğuna işaret eden Dr. Şevkin, “Kanun teklifi gerek daimi nezaretçi gerekse yetkilendirilmiş tüzel kişilerde istihdam edilen maden, jeoloji, jeofizik mühendislerinin günah keçisi ilan edilerek emeğinden ve ekmeğinden edilmesinin önünü açacaktır” diye konuştu.

BÖL, PARÇALA, YÖNET ANLAYIŞI…

Yine bu kanun teklifinin Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MAPEG) görev ve sorumluluklarını daimi nezaretçilere yüklerken onlara hiçbir mesleki yetki ve güvence vermeyerek cezalandırdığını dile getiren Dr. Şevkin, kanun teklifinin kömür havzalarında özellikle havza madenciliğini ortadan kaldırarak zaten sorunlu olan redevans (lisans hakkı veya ticari marka sahibinin bunu devrettiği firmalardan aldığı maddi karşılık) sisteminde böl, parçala ve sat yöntemini getirdiğini vurguladı.

Teklifin tamamen yerli ve millî olan 50 bine yakın maden, jeoloji ve jeofizik mühendisinin diplomalarını yok sayan ve kimler tarafından kurulduğu anlaşılmayan bir derneğin vereceği uzmanlık belgesine mahkûm edildiğini savunan Dr. Şevkin, “Bu kanun teklifi Türkiye Taşkömürü ve Türkiye Kömür İşletmeleri’ne ait sahaların redevans üzerinden devredilerek özelleştirileceği için işsizliğin, güvencesizliğin ve ölümlerin kol gezdiği bir kanun olacaktır” diye konuştu.
YANDAŞ İÇİN DÜZENLEME!

Kanun teklifinin Elektrik Üretim AŞ’nin (EÜAŞ) yandaş firmaların yurt dışından getirdiği kömür alımını kolaylaştırarak rant aktarmayı amaçlayan bir düzenleme olduğunu söyleyen Dr. Şevkin, şunları söyledi:

“Kanun teklifi, artırılan cezalar ve ruhsat bedelleri nedeniyle sektörün sorunlarını daha da artıracak ve üretimi düşürecektir. Kanun teklifi iş cinayetleri ve maden kazalarının önünü açacaktır. Yine bu kanun teklifi ruhsat iptallerine, ihalelerde keyfiliğe, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe neden olacaktır. Kanun teklifi mülkiyet hakkını ortadan kaldıracak, çevre sorunlarını yaratan firmalara süre uzatımı vererek örtülü bir af getirecektir. Kabine, her ne kadar kabul etmese de ülkemiz bir ekonomik krizle karşı karşıyadır. 1970'li yıllarda sanayi bir miktar canlanmaya başlamıştı ama şu anda sanayi bitirilme noktasına getirilmiştir, tarım bitirilmiştir, şimdi de sıra madenciliğe gelmiştir.  AKP hükûmetleri döneminde 4'ü köklü olmak üzere bu Maden Kanunu tam 14 kez değiştirilmiştir ancak hiçbir yaraya merhem olmamıştır. Siyasi istikrar özel sektörün en önemsediği şeydir. Sayın iktidar milletvekilleri, siz de bunu sık sık vurgularsınız. Böyle her çıkan kanun, bir diğer kanunu yeniden aratır hâle geldiği için âdeta vergi ve ceza kanununa dönüştürülmüş ve madencilerin hiçbir sorununa çözüm getirmemiştir. Madenciler, ülkemizde yaşanan ekonomik krizi aşabilmek için sorunlarına çözüm beklerken yeni yükümlülükler içeren yasal düzenlemelerle karşı karşıya bırakılmıştır.

Ülkemizde rezervlerin çoğu orta ve küçük boyutta bu madenleri üreten, sizlerin sıklıkla vurgu yaptığı millî ve yerli madenciler de ağırlıklı olarak KOBİ niteliğindedir. Sektörde yaklaşık olarak 150 bin doğrudan çalışan vardır. Kanun teklifinin yasalaşması durumunda gelecek yük sektörü daha da küçültecek, bu da üretimi ve istihdamı olumsuz yönde etkileyecektir. Bu küçülmenin hâliyle olumsuz etki, sektörün ilişkili olduğu diğer birçok iş kolunu ve sanayiyi de etkileyecektir. 

YABANCI ŞİRKETLER TÜRKİYE’DE DAHA AVANTAJLI!

Ülkemizde yabancılı sermayeli şirketler ile milli ve yerli şirketlerimiz arasında mevzuat açısından bir farklılık yokmuş gibi görünmektedir ancak ciddi farklılıklar vardır. Yabancı şirketler, şirketin geldiği devlet garantisi altındadır. Türkiye'nin de imzaladığı anlaşmalar incelendiğinde diğer ülkelerde yapılan anlaşmalarda yabancı sermayeyi ülkemize çekebilmek için 80'in üzerinde ülkeyle çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları imzalandığı görülmektedir. Bu nedenledir ki yabancı sermayeli şirketler millî ve yerli madencilik şirketlerine göre daha az vergi ödemekte, bürokratlar yabancı şirketlere daha sıcak bakmakta, onların işini daha hızlı görmektedir. Daha başlangıçta yabancı şirketler sizin sık sık vurgu yaptığınız yerli ve millî şirketlere göre artılarla işe başlamaktadır. Madenlerin yerine konulamayan ve milyonlarca yılda oluşan servetler olduğu unutulmamalıdır. Üretilmesi, uç ürüne dönüştürülmesi ülkemiz sanayisinde kullanılır hâle gelmesi madenlerimizden en yüksek seviyede fayda sağlanması için zorunludur. Kalkınmak isteyen her ülkenin madencilik politikası bu yönde olmalıdır.

NEDEN DOĞAL TAŞ İTHAL EDİYORUZ?

Ülkemizde madenler üretilip ham madde olarak elimizden kayıp gitmektedir. Ülkemiz 2017 yılında 2 milyar dolar doğal taş ihraç etmiştir. Aynı taş ithalatı ise 170 milyon dolar olarak gerçekleştirilmiştir. Neden özellikle kamu ihalelerinde veya ülkemizde yapılmakta olan bina ve bina türü yapılarda yerli taş kullanma zorunluluğu getirmiyoruz? Neden imar planlarına bunu koymuyoruz?  Bu kanun yasalaşması durumunda madencilik sektörü cazibesini yitirecek, sektöre yeni yatırım yapılmayacağı gibi, çoğu madenci sektörden uzaklaşacaktır. Orta ve küçük boyutlu çoğu maden kapanacak, bunun sonucunda istihdam ve üretim düşecek, sonuçta tarımda ve hayvancılıkta olduğu gibi madencilikte de ülkemizin dışa bağımlı hâle gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Halbuki, ülkemizin üretime, istihdama daha çok ihtiyacı vardır. Kabinenin sayın milletvekillerine gerçekleri görebilmeleri açısından bu kanuna oy vermeden önce başlarını ellerinin arasına koyup bir kez daha düşünmelerini öneririm.”