Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer, çiftçinin sulama yönetiminden el çektirilmesinin Türk tarım sektöründe onarılmaz yaralar açacağına dikkat çekti. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 9. Maddesine eklenen geçici 11. Madde üzerine CHP grubu adına konuşan Tümer, sulamanın geleceğinin tartışıldığı şu aşamada katılımcı yönetimin olmazsa olmaz noktada durduğunu vurguladı. Tümer, “Çiftçi, sulama yönetiminden el çektirilmemelidir” dedi.
ÇİFTÇİ, YENİ BİR KAOSUN EŞİĞİNE SÜRÜKLENECEK!
Geçici 11. Madde ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında bulunan arazi toplulaştırma, yazılı ve elektronik ortamdaki her türlü kayıtlar, taşınırlar, araç ve gereçler gibi yetkilerin bir kısmının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne devredildiğini kaydeden Tümer, “Bu madde, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca daha önce yürütülen iş, işlem ve hizmetlerin, DSİ tarafından hiçbir koşul belirtilmeden son verilmesini düzenleyen bir maddedir. Bu madde ile bir Bakanlık başka bir bakanlığın yürürlükte olan işlerini keyfi bir şekilde sonlandırabilmektedir. Örneğin, arazi toplulaştırmalarında yarım kalmış bir iş DSİ’ye devredildikten sonra, hiçbir koşul ve gerekçe bildirilmeden o arazi toplulaştırma ve tapulama işlemine son verilebilecektir ki, bu da vatandaş, köylü ve çiftçi aleyhine büyük sorun teşkil edecektir. Halkımız zaten derdini anlatacak kişi, kurum ve mecra bulamazken bu olumsuzluk ışığında yeni bir kaosun eşiğine sürüklenecektir. 
SU YÖNETİMİNDE KULLANICILAR DA OLMALI
Birliklerin devrinin ardından yeni yatırımlar gerçekleşeceğinin vurgulandığını ancak bu yatırımların iyi işleyen, raporlarında, kayıtlarında hiçbir sıkıntı ve yolsuzluğa rastlanmayan sulama birlikleri üzerinden yine denetleyici ve katılımcılık esasıyla çiftçi lehine yapılması gerektiğini dile getiren Tümer, şunları söyledi:
“Suyun yönetiminde kullanıcıların da mutlaka olması gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. Yönetiminde kullanıcıların olmadığı sulama modelinin başarı şansı yok denecek kadar azdır. 
PERSONELİN DURUMU NE OLACAK?
En azından Sulama Birlikleri meclislerinde görev alan meclis başkan ve üyeleri katılımcılık esasına göre su yönetiminde söz sahibi olmalıdır. Genel bütçeden pay almayan, kâr amacı olmayıp denk bütçe esasına göre gelir-gider dengesi kuran, seçilen yöneticilerin tamamı su kullanıcısı üreticilerden oluşan, edinilen tecrübe, araç parkları ve akıllı sulama yönetimi modeliyle örnek oluşturan sulama birliklerinin tamamen sistem dışına itilmesi ülkenin tarımına, ekonomisine, geleceğine vurulacak bir darbe niteliği taşıyacaktır. 
KDV VE TRT PAYI KALDIRILMALIDIR
Ayrıca birliklerde çalışan personelin durumu da netlik kazanmamıştır. Çalışan binlerce insanın günahına da girilmemelidir. Sulamada kullanılan elektrik faturalarındaki KDV ve TRT payı da büyük yük oluşturmaktadır. Çiftçi bu yüklerden kurtulmalıdır. Sorunların çözümü Türk çiftçisi ve tarım sektörü adına büyük önem taşımaktadır. 
UZUN VADEDE ONARILMASI GÜÇ YARALAR AÇACAK
‘Ben yaptım oldu’ mantığı ülkemize uzun vadede onarılması güç yaralar açmaktadır. Sulama Birliklerinin kapatılması da bu onarılmaz yaralardan biri olacaktır. Zira son dönemlerde kanunlar düzenlenmeden önce ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin, meslek oda ve derneklerin, üniversitelerin ve sendikaların görüşlerine başvurulması kimsenin aklına dahi gelmemektedir. Komisyondaki milletvekilleri dahi anılan maddeleri tam olarak inceleme imkanına sahip olmamıştır. Halbuki bu düzenleme çiftçiyi ve dolayısıyla vatandaşları direkt etkilemesine karşın örneğin düzgün işleyen sulama birliklerine, tarım paydaşlarına hiçbir söz hakkı verilmemiştir. 
SU VARLIKLARI SİYASETE VE TİCARETE ALET OLACAK!
Geçici madde ile DSİ’nin personel ve idari teşkilat kapasitesini çok aşan ve gelecekte yönetsel sorunları da beraberinde getirecek olan bazı hizmetlerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesindeki DSİ Genel Müdürlüğü’ne devredilmesi gerek ülke ekonomimiz, gerek çiftçilerimiz ve gerekse ormanlarımızı da içine alan ekosistem üzerinde büyük sorun teşkil edecektir. 2500’ün üzerindeki sulama kooperatiflerinin denetim ve gözetimi, 378 sulama birliğinin tamamının devri ile yönetim, denetim ve gözetiminin DSİ’ye devredilmesi yaşanması kaçınılmaz sorunları beraberinde getirecektir. Ayrıca devlet memurları ile gerçekleştirilecek su varlıklarımız ve birlik yönetim anlayışı, yaşam kaynağımız olan sularımızın siyasete ve ticarete alet edilmesine de neden olacaktır. Bu yönüyle sularımız tam bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkabilecektir.
CHP YAŞAM ALANLARINI SAVUNMAYA DEVAM EDECEK
Cumhuriyet Halk Partisi, havanın, suyun, derelerin, denizlerin, toprağın, ormanların ve yaşam alanlarımıza ait ne varsa tümünü savunmuştur ve savunmaya devam edecektir. Geçici 11. Madde ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tarımsal destekleme ödemesi ile çiftçiler, bakım ve işletme ücretleri adı altında borçlandırılmaktadır. DSİ de bu ücretleri çiftçilerden alıp özel ve tüzel kişilere ödeyecektir. Bir bakıma devlet DSİ eliyle özel ve tüzel kişilerin tahsildarlığını yapacaktır. Ayrıca şirketler her türlü harcamadan muaf kılınırken, vatandaş veraset gibi üzerine düşen vergileri de ödemeye devam edecektir. Çiftçinin hem arazisine el konulacak hem de vergi ödemeye zorunlu kılınacaktır. Anılan madde ile ücretleri ödeme gücü olmayan çiftçi, su kullanma bedelini ödeyemediği için ayrıca ceza ile karşı karşıya kalacaktır. Suyun asıl sahipleri çiftçilerdir ve bu gerçeğe göre hareket edilmelidir
KÖYLÜ, ÇİFTÇİ ÜCRETLİ KÖLE HALİNE GETİRİLEMEZ!
Katılımcı sulama yönetimi modelinden vazgeçilmesi ve sulamanın, barajların, akarsuların özelleşmesi halinde maliyetler daha çok artacaktır. Zira dünyadaki en başarılı yöntem katılımcı sulama yönetimidir. Amerika, Fransa, İtalya, İsrail, Güney Amerika gibi ülkelerde sular tartışmasız son tüketicisi olan çiftçiler tarafından yönetilmektedir. Türkiye, su zengini bir ülke değildir. Gelecekte tüm dünyada öngörülen su savaşlarına muhatap olmamak adına son derece değerli kaynağımız olan sularımızı doğru ve akılcı kullanmak zorundayız. Hiç kimsenin çiftçiyi, üreticiyi, köylüyü birilerinin ücretli köleleri haline getirmeye hakkı yoktur.”