Umut zırhı ile bedenini muhafazaya almış biri konuşurken ve yazarken, kelimeler manalarıyla birlikte adeta özgürlük çığlıkları atar, fikirler zindanlara kapatılsa bile, düşünceler çağlayan ırmakların boşluğa boşanması gibi özlenen hürriyetine kavuşur.

Umutlu insanın kullandığı kelimelerle hayal âleminin sınırları zorlanır. Umutlu insan, görünenin de ardını araştırır, hayatı yazmakla özdeşleştirir, eşyaya ruh verme telaşına düşer. Sezgi yeteneğini liyakat portföyüyle buluşturur. Umutlu insan, çaresizlik ve umutsuzluk tohumlarının milletimizin ve tüm ezilen toplumların sinelerinde hızla filizlenip yükselmesine ket vurur ve insanlığın yepyeni ufuklara yönelmesinde mihmandarlık yapar.

Umutlu insan bilir ki, umutsuzluk ve yeis bir gulyabanidir. Umutsuzluk; kutlu bir gayeye tutunmuş hiçbir insanın sinesinde barındırmaması gereken bir illettir. Müslüman bir insanın lügatinde umutsuzluğun yeri hiçbir surette olmamalıdır.

Umutlu insan inanır ki, umut; zulmün, sömürünün, kanın, gözyaşının, adaletsizliğin, çaresizliğin ve fukaralığın masum halk yığınlarının ve özellikle de Müslüman toplumların kaderleri haline geldiği çağımızda sığınacağımız son inanç kalemizdir.

Umutlu insan öyle haykırır ki, "umutsuz toplumların dirilişi ve direnişi olmaz" der. Umutlu insana göre, karşımızdaki her haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, zalimliğin ve zulmün top yekûn olarak küçülmesi isteniyorsa, umutlarımızı çoğaltmalıyız. Umutlu insan, tarih boyunca birçok zalimin, birçok hukuksuzun, birçok gaddarın ve birçok insan hak ve hürriyet tanımaz yöneticilerin uzun süreli iktidarda kalmalarına, gerçekte mutluluğu ve refahı hak edenlerin umutsuzluklarının neden olduğuna gayret mührünü basar.


Umutlu insana göre umutsuzluk; haksız düzenlerin ve adaletsiz idarelerin yegâne sermayeleridir. Umutsuz bir nesil; sesi kısılmış ve ölüm uykusuna yatmış milletlerin zekaret habercileridir. Ölüm uykusuna yatmış milletlerin ise, tarihten silinmeleri mukadder olduğunu en iyi umutlu insan bilir. 

Umutlu insana göre umutlarımızı daima ayakta tutmak ve behemehal yenilememiz ve büyütmemiz gerekir. Her inançlı insanın vazgeçilmez vazifesi umutlu olmaktır umut insanına göre. Unutulmamalı ki, umutlar büyütülürken, zalimlerin zulümleri ve kendileri küçülmeye mahkûm olacaktır. Bu sebepledir ki umutlu olmak; insanlığa hizmet ve nefisler için ibadet hükmündedir. Umutlu insana göre, umudunu kaybetmiş toplumlar; adil olanların değil, zalim olanların idarelerini kabul etmiş bahtsız milletlerdir.

Kelimeler eğer manalara giydirilen elbiseler ise, umut; kelimeler âleminin en mükemmel esbabıdır. Umut, vicdanın duygu zirvelerinin en yüksek noktalarından zalimlere verilen en üst düzeydeki notadır. Umut başkaldırı dağlarının yamaçlarına doğru bir tırmanış ve zorlu bir yürüyüştür. 

Umutlu insan, insanlığın en müstesna bağımsızlık savaşçısıdır. Umutlu insan, mecalsiz dizlerin bastonu ve ağlayan gözlerin ıslandıkça kendisini yenileyen bir kutlu mendilidir. Umutlu insan, titrek seslerin zulme karşı haykıran vakarlı tercümanıdır. Bir umut çocuğu olan Mehmet Akif’in zulme ve zalime karşı duruşunun, tarih yaprakları arasından hiç eksilmeyecek ve eskimeyecek, üstelik dünya durdukça sonsuza kadar yıldızlar gibi parlayacak bir şiiri ile yazıma nokta koyuyorum. 

Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!
Boğamazsın ki! — Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşığım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticaın şu sizin lehçede manası bu mu?