Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesine bağlı yeraltı kömür ocağında 14 Ekim 2022 tarihinde akşam saatlerinde, yerin 350 metre altında meydana gelen patlama sonrası 41 maden emekçisinin hayatını kaybettiği maden faciasıyla ilgili, DİSK, KESK, TMMOB Adana İKK, Adana Tabip Odası ve Adana Barosu basın açıklaması yaptı.

maden faciası tepki

Atatürk parkında yapılan açıklamada, TMMOB Adana İKK Sekreteri Ahmet Uncu’nun yaptığı giriş konuşmasının ardından; ortak açıklama Maden Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Recai Can tarafından okundu.

Uncu, ülke tarihinin maden facialarıyla dolu olduğunu, ülkemizde neredeyse her yıl can kaybıyla sonuçlanan maden kazalarının yanı sıra, ortalama 7-8 yılda bir büyük bir maden faciasında onlarca yurttaşımızı kaybettiğimizi belirterek; alınmayan önlemlerin, küçük ihmallerin büyük felaketler doğurduğunu vurguladı.

Recai Can açıklamaya yaşamını yitiren madencilerin yakınlarına başsağlığı ve sabır dileyerek başladı. Yaşanan faciaya “kaza” “kader” ve “fıtrat” dendiğini ama gerekli önlemleri alınmadan, denetim yapılmadan, güvenli koşulları oluşturulmadan; madencilerimiz, yerin yüzlerce metre altına gönderilirse, buna göz göre göre ölümlere sebebiyet vermek olduğunu söyledi.

recai Can

Can sözlerine şöyle devam etti:

“Gerçeklerin ortaya çıkarılması için,  Maden Mühendisleri Odası tarafından oluşturulan bir inceleme ekibi olay yerine intikal etmiştir. İnceleme ekibinin soruşturmaları ve görüşmeleri sonucunda varılan ilk tespitler aşağıda belirtilmiştir:

·         Amasra TİM’de 500 yeraltı işçisi, 80 yerüstü işçisi ve 142 memur olmak üzere toplam 722 çalışan bulunmaktadır. 16.00-00.00 vardiyasında yeraltı işçisi olarak 110 kişi tertip edilmiştir.

·         Ocakta biri üretimde, diğeri de hazırlık safhasında olan iki kartiye mevcuttur. Meydana gelen patlama her iki kartiyeyi de etkilemiştir.

·         Her maden faciasında ortaya çıkarılan trafo bahanesi burada da kullanılmaya çalışılmış, inandırıcı olamayacağı anlaşıldığında grizu patlaması olduğu gerçeği kabul edilmiştir.

·         Grizu patlaması, kritik konsantrasyona ulaşmış metan gazının ve yeterli oksijenin ateş kaynağına ulaşması ile meydana gelir.

·         Ölümlerin nedeni, grizu patlaması sonucu oluşan yüksek sıcaklık ve şok dalgası nedeniyle yanma ve ortama yayılan karbonmonoksit zehirlenmeleridir.

·         TTK Tahlisiye ekipleri kurtarma çalışmalarını büyük bir özveriyle yürütürken, yerüstündeki kriz yönetimi organizasyonunda aksaklıklar yaşanmıştır.

·         İncelemede, gaz izleme sistemi verilerine ulaşılamamıştır. Metan sensörünün kritik seviyede uyarı verip vermediği, verdiyse ne çeşit önlemler alındığı, uyarı vermediyse nedenlerinin incelenmesi gerekmektedir.

Madencilik barındırdığı tehlikeler nedeniyle bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren en tehlikeli iş koludur. İncelemeler sonucunda, maden kazalarının; teknik, sosyal, ekonomik, eğitim, planlama ve denetim sorunları gibi pek çok nedeni olduğu görülmektedir. Siyasetin bürokrasiye müdahalesi sonucu oluşan kadrolaşma, liyakatsiz atamalar ve mühendislerin yetki ve sorumluluklarının yeterli ve doğru belirlenmemiş olması; yukarıda sıralanan sayısız soruna neden olmuş ve ne yazık ki bu facia meydana gelmiştir.

Madencilik bilim ve teknolojisi, bu gibi grizu patlamalarını önleyecek bilgi birikimine ve deneyimine sahiptir.  Bu nedenle bu tip kazalar önlenebilir niteliktedir.

Bu değerlendirmeler ışığında görüş ve önerilerimiz şöyledir:

·         Yaşanan kayıpları kader ve fıtrat anlayışıyla açıklamaktan vaz geçilmeli, bilim ve tekniğin gerekleri uygulanmalıdır.

·         TTK gibi kamu kurumları, her türlü siyasi baskıdan arındırılmalıdır.

·         Madencilik sektöründe acil durum planı ve risk haritaları her kurum, her işletme ve bütün işyerleri için ayrı ayrı planlanmalı ve uygulanmalıdır.

·         Metan yoğunluğu olan Zonguldak, Soma, Tunçbilek gibi havzalarda üretim planlaması aşamasında, öncelikle metan drenajının her türlü ekonomik kaygıdan uzak bir şekilde yapılması, bölgenin olabildiğince metansızlaştırılması sonrasında çalışmalara başlanılması gerekmektedir.

·         Yeraltı kömür madenciliği bir kültürdür. Bu kültür geliştirilerek yaşatılmalıdır. Bunun için TTK ve TKİ gibi kamu kuruluşlar,  üretim yaparken aynı zamanda iş güvenliği ve mesleki eğitim anlamında okul görevi görmelidirler.

·         Maden üretiminin, maden mühendisi nezaretinde yapılması kanuni zorunluluktur. Bu uygulamanın, tüm vardiyalarda yeteri kadar maden mühendisi tarafından taviz vermeden uygulanması sağlanmalıdır. Denetim ve yönlendirme mutlaka maden mühendislerinin yetkisinde olmalıdır.

·         Maden işletmelerinde yasal olarak bulundurulan Daimi Nezaretçilerin ve İş Güvenliği Uzmanlarının mesleki bağımsızlığı ve iş güvencesi yasal teminat altına alınmalıdır.

·         Tüm çalışanların, iş güvenliği mevzuatı uygulamaları ve karşılaşılacak muhtemel riskler konusunda bilinçlenmelerini sağlayacak mesleki eğitim politikaları gerçek anlamda yaşama geçirilmelidir. 

·         Maden mühendisliği eğitiminde, sermayenin kar ihtiyacını önceleyen bir yaklaşım yerine, bilimin ve tekniğin esas alındığı bir yaklaşım benimsenmelidir.

·         Siyasetin bürokrasiye müdahalesi sonucu oluşturulan kadroların liyakatsizliğinin bedeli, geçmişte olduğu gibi cephede çalışan birkaç mühendise yüklenmemelidir.

·         Kazayla ilgili tüm verilerin şeffaf olarak paylaşılması, gerçek nedenin belirlenmesi, bu tip kazaların gelecekte tekrar yaşanmaması açısından önemlidir.

·         Maden mevzuatı; odağında insan ve doğa olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalı ve bunun için ulusal madencilik politikaları oluşturulmalıdır.

Bu facianın takipçisi olmaya devam edeceğiz. Elde edilen bilgiler değerlendirilerek kamuoyuyla paylaşılacaktır.”

Recai Can’ın konuşmasının ardından CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin söz alarak, ülkemizde maden faciaları yaşanmasına neden olan ihmalleri, eksiklikleri, hataları anlatmasının yanı sıra yapılması gerekenlerden de söz etti.