AKP, ekonomide kimden yana?

Abone Ol

Geçtiğimiz günlerde Gelir Vergisi Rekortmenleri açıklandı; Özellikle merak edilen, her vesileyle desteklenip palazlandırılan “AKP Zenginleri” yine vergi listelerinde yoktu.

Gerçekte bir başka önemli eleştiri konusu daha var: AKP gelir ve Kurumlar Vergisi ile esasen zengin olandan da kendi zenginleştirdiğinden de vergi almaktan yana değil; “Vur abalıya” misali, “Dolaylı Vergilerle” dar ve sabit gelirliye yüklenmeyi” tercihe devam ediyor.

Yani fakirden alıp zengine transfer ediyor ve yandaşları zengin ediyor.

AKP modeli, kamunun, halkın zararı pahasına yandaş zengin etmekte çok pervasız; 12.5.13 günü SÖZCÜ’deki yazısında Necati DOĞRU, “baştan aşağı çürük kokuyor dediği” İstanbul’a 3. Hava Meydanı projesinde “Yandaş”a aktarılan kârı şöyle hesaplayıp, açıklamış:

“(İhaleyi alanlar) Yıllık 3 milyar dolar kazanırlar. 25 yılda 75 milyar dolar eder. (Havaalanı yapımı işi imtiyazı karşılığında devlete) ödeyecekleri 47 milyar dolar, 28 milyar dolar kâr edecekler. Devlet bu havaalanını kendisi yapsa 13 milyar dolar harcayacak, 75 milyar dolar geliri de kendisi alacaktı.”

Yani 3. Havaalanını devlet yapsa kamu 58 milyar kâr edecekken, şimdi yandaş 47 milyar dolar kazanacak, iyi mi?

Görüyor musunuz “yap, işlet” modeliyle tek bir havaalanı işinde kamu zararını, yandaş kârını!

İşin devamı da var; 3. Havaalanı açılınca kapatılacak Yeşilköy Havalimanının arsasının yandaşlara satışının getiri ise bu hesapta yok; O bir başka “Yağma Hasan böreği”…

Yine AKP İktidarı, her işi olduğu gibi ekonomiyi, vergiyi de siyasete daha doğrusu kendi ideolojisine alet ediyor; Baksanıza hazırladıkları yeni “Torba Teklif” ile “İçki Yasağı” getirirken, o sektörün belini kıracak önlemleri de getirmekteler.

İnanın Cumhuriyet döneminin en partizan en koyu ideolojik saplantısı olan bir hükümet var işbaşında; Vergi politikaları bile halkın “çağdaş yaşam tarzına” müdahale için kullanılmakta…

Sözün özü, AKP, kendi yaşam tarzını empoze için her olanağı istismar etmekte; Alkollü içkiye karşı son marifet ise “İçki Ruhsatlarını verme yetkisini Belediyelerden alıp artık “Devletin” değil “İktidarın” olan Valilere vermek!!!

Açıkça söylüyorum: AKP ne demokrasiden ne de halktan yana değildir; Öyle olsa idi Belediyelerin yetkilerini alıp Valilere devretmezdi;

AKP gerçekten halktan yana olsa idi insanların sağlıklı bir “Çevre”de yaşama hakkına saygı gösterip, çoğu “Yandaşlara” ait büyük yatırımları ÇED (Çevre Etkileme Değerlendirmesi) raporundan muaf kılmazdı.

Okurlarımıza not: ÇED (Çevre etki değerlendirmesi) “belli bir projenin çevre üzerindeki etkilerinin belirlendiği süreç” olup, amacı, ekonomik ve sosyal gelişmeye engel olmadan, çevre değerlerini korumak, bütün çevresel etkilerin önceden saptanıp önlemlerin vakitlice alınmasını sağlamaktır. Yani yeni yatırımlarda, İnsanlığa borçlu olduğumuz Çevreyi, gelecek kuşaklara en az zararla devretmenin koşullarını saptamak, varsa mahzurları yatırım devreye girmeden gidermek için düzenlenir.

İktidarın vergi politikası böyle de o çok öğündüğü “İhracat” gerçeği ne? Onu da açıklayalım; Türk Ekonomisi bugün “taşeronlaşmış” bir reel sektör eliyle ihracatta da dışarıya kaynak transfer etmektedir.

“AKP İktidarı ve İhracat gerçeği” hakkında Prof.Dr. Sema Kalaycıoğlu neler yazmış, okuyalım:

Hem Sayın Çağlayan’ın, hem de Sayın Babacan’ın açıkladığı ihracat rakamları kadar değişen ihracat yapısı ve pazar çeşitliliği hepimize haklı bir gurur veriyor. Özellikle üst üste gelen kriz yıllarında kaydedilen artışlar Türkiye için çok önemli bir başarı.                                   

2012 yılı özellikle ihracat açısından Türkiye için bir rekor oldu.  152 milyar dolar az buz bir değer değil. Hele bu ithalatın % 63.8 ünü karşılama imkanı sağlıyorsa ne yapalım geri kalan %36 yı sineye çekeriz denebilir. Ancak şu var ki Türkiye, AKP döneminde ucuz iş gücü için tercih edilen, ithal ara malını “fason” üretim yapıp ihraç eden Taşeron durumundadır. Bu nedenle ihracatı övmeden önce başka nelere dikkat edilmesi gerektiğine, satırbaşlarıyla, bir bakalım:

1) İthalatı göz ardı etmeyelim. Mesela 8 milyarlık ihracat ile Çin pazarına girişi çok ama çok takdir ediyorum. Ah bir de 20 milyarlık ithalat yapmasaydık! Cari açığın GSYİH içindeki payı % 6.4 e düşmüş olsa bile, bu riskli değer “yiğidin kamçısı” olmamalı.

2) Başkalarının başarılarını göz ardı etmeyelim.  2012 neredeyse 5 yıldan beri süren küresel kriz sisinin bir nebze dağılmaya başladığı bir yıl. AB içinde krizin odağında Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İtalya var. Bu durumda, 2012 de İtalya’nın 480 milyar dolar, İspanya’nın 192 milyar dolar ihracat yapmış olmasının yoruma ihtiyacı var mı acaba? Pazarlarına ve ihracatlarının çeşitliliğine hiç değinmiyorum bile. Krizli bir dünyaya 2012 de Güney Kore’nin 553 milyar dolarlık ihracat yaptığını biliyor muydunuz?  Bu rakamları düşününce, Türkiye’nin ihracatı hala mütevazı bir düzeyde diye düşünmemek elde değil.

3) Bilgi kirliliğine dikkat edelim.Yanlış haber kirli haberdir.”

Görüldüğü gibi AKP İktidarı için dar ve sabit gelirli değil yandaş önemli; Öncelik “Yandaş”da; “Doğru Bilgi” ise AKP için öncelikli hiç değil;

“Bilgi” doğru olduğu için değil, halkı yönlendirmekte AKP’nin işine yaradığı oranda önemli;

Bu amaçla “manüpilasyon” dahi mubah, öyle anlaşılmakta;

Bu nedenle şimdilerde “yoğurdu üfleyerek yemek” belli ki yerinde bir yöntem ve dahi önlem;

Özellikle önümüzdeki dönemde oy verecekler için!...