Kendi sorularına kendi cevabını bulmak… Soru soramadığımız bu günde ne kadar önemli değil mi cevap bulabilmek (!)… Sorunlarımızın hala çözülmeden başka sorunların üst üste çıkması çözümü daha bir hasretle beklediğimiz anlamına geliyor. Gençler kendi sorunlarına kendi çözümlerini üretebiliyor mu? Daha doğrusu çözümden önce gençliğin sorunlarını ifade etmesine, girişimciliğinin ortaya çıkmasına fırsat veriliyor mu? Genç girişimciliğin önemle vurgulandığı günümüzde hala eski köye yeni adet getirme lafının dolaşması çelişkinin içinde boğulduğumuzu gösteriyor. Genç girişimcilik toplumumuzun kalkınmasında önemli bir yer tutuyorsa eski köye yeni şeylerin gelmesi kaçınılmaz değil midir?
Günümüzde bir de şu var. Ayağını kullanıp top koşturana ödenen parayla aklını kullanıp kalkınmak ve gelişmek için uğraşan beyinlere ödenen paranın orantısı beni hep güldürmüştür. Aklını kullananlara bu kadar mı önem veriyoruz diye hep düşünmüşümdür. İyi koşan iyi çalım yapan yabancı ya da yerli futbolcu transferi için ödenen milyon euroları benim söylememe gerek yok galiba. Bir de oynadığı maç başına attığı gol için aldıkları bin euroları da söylemeyim. Güzel ülkemde ki bilim adamlara da ne kadar önem verildiğini daha doğrusu değer verilip verilmediğini biliyor muyuz? Ayağa ödenen paranın bu kadar uçuk rakamlar olduğunu gördükten sonra aklını kullananlara verilen önemi öğrenmek istemiyorum. Sürekli genç girişimcilikten bahsediyoruz. Çok iyi biliyorum ki bu değerler orantısı çoğu girişimcilerin azmini isteğini kırıyordur. Bu devirde ya topçu ya popçu olacaksın diye düşünmeye devam edersek gelişmemiz zor ve ötesi.
Aslında bizim girişimciliğimiz çocukluğumuzda engelleniyor. Çocuk girişimciliğiyle başlanan bu engellenmenin devamı ve kötü etkisi gençliğimize yansıyor. Bir yaşlı dede gibi bizim zamanımızda diye başlayacağım cümleme. Çok fazla değil tabi benim bahsettiğim yıllar. Önceden sahil kenarlarında kumdan kale yapılırken tırnaklarla kazınır, beyin fırtınası yapıp öyle güzel kaleler yapılırdı. Şimdiki hazır oyuncaklarla kale yapamayan çocuklardan şüphelenirim. Çok hazırcılık gerçekten yeni fikirlerin gitmesine yol açtı. Yeni yürümeye başlayan küçük bir bebeğin koltuğa tırmanırken bir dokunuşla direk çıkmasını sağlarız. Bebeğin kendi çabasıyla bir şeyler yaparken hep düşeceğinden korkarız. Yetişme çağındaki çocuk sofraya bir tabak getirirken hep onu kırarsın, dökersin gibi uyarılarda bulunmuşuzdur değil mi? Benim görüşümde böyle uyarılar engellemeler gelişim ve girişim açısından olumsuz sonuçlara yol açıyor.
Kimimiz vardır öyle yenilikler gelsin ki her şey değişsin ister. Diğerlerimizde yenilikler gelsin ama inançlara, geleneklere, göreneklere saygı duyulsun ister. Ben de o görüşteyim. Ne kadar yenilik gelirse gelsin ne kadar girişimcilik olursa olsun geleneklere, göreneklere ve inançlara saygı kalmamışsa orda cinayet vardır. Yenilik taraftarıyız ama gençliği muhatap alarak tabi ki de… Gençliğin girişimciliğini her zaman gören, sayan düşünceler ve yenilikler istiyoruz. Genç girişimciliği her zaman destekleyen programlar istiyoruz. Sadece çıkar kokan sadece kendi çıkarı için genç girişimciliği kullanan programlar istemiyoruz. Bir genç olarak ta aklımı kullandığım zaman bana ayağını kullananlardan daha çok önem verilecek mi diye düşünmeyi istemiyorum…