BUGÜN NE YAZAYIM?

Abone Ol

  Hukukun sözcülüğü gibi bir kutlu üniformayı üstüne giyinen avukatların adliyelerde süründürülerek derdest edildiği bir ülkedeki diyalog bezirgânlarını mı yazayım? Diyalogun takiyye sığasından ve takiyye halinden mi söz edeyim?
  “Şu anda sahillere diktiğimiz ağaçların her birinin altında bir aile piknik yapıyor” diyen Başbakana, bu ülkede et kg. fiyatlarının 20 doların üstünde olduğunu mu anlatayım?
  AKM’yi yıktırmayız, AVM’yi yaptırmayız diyen Gezi gençliğine, "yıkacağız, yapacağız, karşı koymaya devam ederseniz de anladığınız dilden konuşurum" diyen Başbakanın, Taksim’de hiç ama hiç anlaşılamayacak bir dili devreye koyduğunu mu yazayım?
  Başbakanları sertleştikçe sayılarını artıran göstericilerin enerjilerine hayranlığımı mı? Sakinleşerek göstericileri üç beş ağacın altında görünmez edebilecekken, bunu yapmayı aklının ucundan bile geçirmeyen Başbakanı mı? Sahi ben şimdi neyi yazacağım?
  Hafta sonu Taksim’deki kalabalık o kadar devasa bir hacme ulaştı ki, meydanlara inenlerin; başbakanın söylediği gibi üç beş çapulcu olduğundan dem vurusam, yazımın burasından ilerisini hiç okumayacağınızı adım gibi biliyorum. O zaman ben çapulcuları da yazamayacağıma göre, Allah’ım ben bugün ne yazacağım?
  Başta cumhurbaşkanı olmak üzere, bakanlar, Başbakan yardımcıları ve hatta vilayet valileri ve emniyet müdürleri usulca sakinleşiyorlar. Meydanlardaki çevik kuvvet polisleri göstericilerden tebessümle papatya demetlerini kabul ediyorlar. Ne var ki, Başbakan gittikçe üslubunu sertleştiriyor. Aklım 2–3 bin yıl öncelerine gitti. Acaba eski dönemlerin yöneticileri olan Nemrutlar, Firavunlar, Tekfur ve Kayserler halkına karşı nasıl davranırlardı sorusunun cevaplarını araştırsam da, cevaplarını bu köşede sunsam, okur muydunuz? Başbakanın başından papatyalar dökelim desem, Başbakana gül suyu serpelim desem, duyan olur mu bir tek kişi, çevresinden Başbakanın?
Sahi ben bugün ne yazayım?
  Binlerce polisimizin teyakkuz haline getirildiğini mi yazsaydım? Sanki ülkede ihtilal olmuşçasına her kaldırım taşında birkaç polisimizin prangalıymışçasına nöbet nizamı almış olduğunu mu yazsaydım acaba? Devlet bütçesinden sözde güvenliğimiz için milyonların akıtılmaya devam ettirildiğini mi yazsaydım? Hakikatte Sayın Başbakanın bir dakikalığına Mevlevi bir tavır sergilemesiyle tüm bu hengâmenin nihayete erecek olduğunu mu yazsaydım. Ya da en büyük düşmanın gerçekte Başbakanın iki kaşı arasına yuvalanmış ve her defasında “dediğim dedik” diyen, kibrinin dinamosu olan nefis belasından mı bahsetseydim? 
  Bütün bunları bir tarafa bırakarak Gezi direnişi ile muhtaç olduğumuz birlikteliğin ilacının, gerekli olan beraberlik hamur ve direncinin yine bizzat Sayın Başbakanda olduğunu mu yazsaydım. Kuvvetle muhtemeldir ki, 76 milyonluk ülke insanını neredeyse tek bilek, tek yürek, tek devlet ve tek millet yapan Başbakanımız, bu özelliğine kendisi de belki ilk kez şahitlik etmektedir. Ancak hadise çok taze farkında değil. Neyse bugün bir şey yazamayacağım dostlarım. Hoşça kalın.
Fahrettin Korkmaz – Adana