Neredeyse her alanda ve neredeyse hayat şansı vermemecesine yarışma, rekabet üzerine kurgulanan yaklaşım hayatta kalmanın en önemli motivasyon aracı olarak dayatılmaktayken, bu dayatmaya karşı dayanışma kültürünü yaygınlaştırma çabası elbette ki kıymetlidir.

Sosyolojik boyutunu sosyologlara bırakarak, sıradan bir gözlemci, basit bir analitik bakışla bile insan doğasının aslında diğer bütün canlılarla ve hatta cansız varlıklarla bir arada yaşamaya yatkınlığını fark edebiliriz.

Doğanın, kaynakların gözü dönmüşçesine talan edildiği bir dönemde bunu söylemek tabii olarak birçoğumuza gerçekçi gelmeyecektir. Yine de bunun böyle olduğunu düşünmek hepimize iyi geliyordur! diyelim ve yazının başlığından kopmakta olduğumuzu fark edip konumuza dönelim.

Konumuz, yıllar öncesine ait olumsuz deneyimlerin bir sonucu olarak verilen uzun bir aradan sonra günümüzde yaygınlaşmakta olduğunu gördüğümüz kooperatifler…

Olanak ve ihtiyaçların ortaklaştırılması!

Belki de dayanışmayı en iyi bu şekilde tarif edebiliriz. Nitekim kooperatifçiliğin de bir tür ortaklık üzerinden kurgulandığını görüyoruz.

Bununla beraber bazı olumsuz saptamalarımızı da paylaşmak gerekirse, güncel kooperatif girişimleri için gözlenen şu ki; yaygın örneklerde girişimciler üsttenci bir yaklaşım sergilemekte, özellikle üretim kooperatiflerinde yöneticiler adeta sermayedar yada daha hafif bir ifadeyle yatırımcı rolüne bürünebilmektedir.

Oysa ki ihtiyaçlar, ihtiyaç sahiplerince fark edilmeli, kooperatifler fon çekme aracı olarak yada ticari işletme yaklaşımıyla örgütlenmemeli, küçük üretici ile dar gelirli tüketici gruplarının dayanışma kültürü ekseninde işbirliği odakları olarak kurgulanmalıdır.

Dayanışmaya dayalı ortaklaşma…

Ekonomik durum geniş kitleler için günlük yaşamı bunca zorlamaktayken bu yönüyle desteklenmesi gereken girişimler. Özellikle gıda güvenliği ve gıda egemenliği boyutuyla belediyelerin bu alandaki kooperatif girişimlerine desteği elbette çok önemli.

Sağlıklı beslenme, sağlıklı toplum hedefinin ekonomik tablodaki beslenme maliyeti üzerinden geniş toplum kesimlerini gittikçe zorladığı fark edilmeli, sorun belirginleşip daha da derinleşmeden yerel yönetimler Gıda Hakkı ve Gıda Dayanışması temelinde gerekli önlemleri almalıdır.