EĞİTİMDE EŞİTLİĞİ BOZAN NEDİR?

Abone Ol
 
hgunes@adiyaman.edu.tr
LYS(lisans Yerleştirme Sınavı) sonuçları açıklandı. Tabi ki tartışmaları da beraberinde getirdi. Çünkü iller ve bölgelere arasında büyük eşitsizlikler görülmektedir.
Ancak iller ve bölgelerdebenzer müfredatlar uygulanıyor. On dokuz yıl süren öğretmenlik ve yaklaşık yirmi altı yıl süren meslek hayatım boyunca sürekli olarak eğitimde eşitsizliklerle karşılaştım. Bu durumun kuşkusuz yerel olduğu kadar genel anlamda nedenleri var.
1980’lere kadar, bir kamu hakkı olarak görülen eğitim, bu tarihten itibaren, neoliberal politikaların sonucu olarak, devletin birçok alanda olduğu gibi, eğitim sektörüne de aşamalı bir biçimde yansımıştır. Bunun sonucu olarak, eğitim giderleri yurttaşlarımızdan karşılanmaya başlanmıştır.
Ülkemizde hüküm süren eşitsizliğin kökeninde DTÖ(Dünya Ticaret Örgütü) ve GATS gibi uluslar arası kuruluşlarla yapılan antlaşmaların payı unutulmamalıdır. Çünkü bu antlaşmalarla, eğitim sektörü, serbest piyasa koşullarına endekslenmiştir.
Antlaşmalarla, eğitimin serbest piyasa koşullarında, bir meta olarak da düşünülmesi, özellikle, eğitime para ayıramayanların, eğitim hakkından yoksun kalmasıyla sonuçlanmıştır. Diğer bir eşitsizlik kaynağı dersanelerin varlığıdır. Bu durum yoksul çocukların yaşıtlarıyla eşit olanaklara sahip olamamalarıyla sonuçlanmaktadır.
Eğitim hakkından yoksunluk, sadece dersanelerle son bulmamakta, üniversitenin sağladığı olanaklardan yararlanmamasıyla devam etmektedir.
Özellikle, değişik adlarla adlandırılan harç kredileri ve katkı payları gibi ödemeler yüzünden, çocuklarını üniversitede okutamayan ve okutmakta güçlük çeken aileler vardır.
Yine, üniversitelerin kamu hizmeti sunması gereken kar getirici faaliyetlere yönelip bir tür sanayi haline gelmesi bizi oldukça şaşırtmaktadır.
Kısaca, cumhuriyetin başlarında, kamu hizmeti oluşturulan eğitim kurumu, bugün çok ciddi bir özelleştirme tehdidi altındadır.
Okullar, üniversiteler giderek şirketleşmeye başlamıştır. Bu durumu başta olan gelirli yurttaşlarımız olmak üzere herkesi etkilemektedir.
Bütün bu anlatılanlar çözümün ne olacağını gündeme getirmektedir.
Çözüm, eğitim olanaklarının, bir meta olmadığı gerçeğinden hareket etmekten geçmektedir.
Diğer bir çözüm, eğitim hakkının bir kamu hakkı olduğu gerçeğinin kabul edilmesi ve bu anlayışın geliştirilmesinde aranmalıdır.