Adanahabermerkezi.com

Türk Lirasının 1 Ocak 2020’den bu güne kadar Dolar karşısında yüzde 35 değer kaybettiğini ifade eden Ekonomist Mahir Fisunoğlu çok önemli bir iddiayı da gündeme taşıdı. Fisunoğlu Hükümetin doları 6.85’te tutmak için kamuoyundaki iddialara göre  120 milyar dolar harcadığını belrterek “Bu iddia doğru ise doların bu günkü değerine bakarak yaklaşık 120 milyar TL.lik bir miktarın dolar alanların elinde durduğu, satış için daha da yükselmesinin bekledikleri anlaşılır.” Dedi.

İşte görüşleri dikkatle takip edilen Adanalı ünlü ekonomist Prof Dr. Mahir Fisunoğlu’nun Adanahabermerkezi.com için verdiği röportaj…

Prof. Dr. Mahir Fisunoğlu

TL; 9 AYDA DOLAR KARŞISINDA YÜZDE 35 DEĞER KAYBETTİ

Türk lirası, yılbaşından beri dolar karşısında yüzde 35 civarında değer kaybetti. Kovid-19 salgının başladığı mart ayında yüzde 6, nisan ayında yüzde 5.6 ve normalleşmenin başladığı aylardan ağustos ayında yüzde 5,4, eylül ayında yüzde 5 değer kaybetti.

120 MİLYAR DOLAR, YÜKSELİNCE SATILMAK ÜZERE BİRİLERİNİN ELİNDE

Hükümetin doların değerini korumak için (6.85 TL’de tutmak için) 120 milyar dolar rezerv harcadığı iddia ediliyor. (Çünkü TCMB bilançolarından takip etmek yetmiyor, kamu bankalarının bilançolarına da bakmak lazım, ancak, bu bilançolara ulaşmak kolay değil). Eğer bu iddia doğru ise, doların bu günkü değerine bakarak yaklaşık 120 milyar TL.lik bir miktarın dolar alanların elinde durduğu, satış için daha da yükselmeyi bekledikleri anlaşılır.

DOLARIN YÜKSELMESİNE RAĞMEN, İTHALATIN ARTMASI ÇELİŞKİ

2020 yılı, ihracatın 185 milyar dolar ve turizm gelirinin 35 milyar dolar olduğu 2019 yılına göre, daha kötü geçiyor ve öyle de sona erecek. “Yeni Ekonomi Programı (YEP)” sunumunda  Hazine ve Maliye Bakanı, bu yıl, ihracatın ve turizm gelirlerinin her ikisinin de 25 milyar dolar ve 25 milyar dolar olmak üzere 50 milyar dolar düşük olacağını açıkladı. Döviz kuruna rağmen ithalatın artıyor olması bir çelişki. Yurt dışına turist göndermek ise düşük seyretse bile, cari açığın 35 milyar dolar olmasını hesaplıyoruz.

YATIRIMCILAR, TÜRKİYE’NİN NOTUNA BAKARAK YATIRIM YAPMIYOR

Ekim ve kasım aylarında şirketlerin döviz borcu geri ödemeleri var. Bunun 15 milyar dolar civarında olduğu biliniyor. Dolayısı ile şirketlerin döviz talebi var. Yabancı değerlendirme kuruluşlarının Türkiye notlarını düşürmesini biz ciddiye almasak bile, yabancılar ciddiye alıyor. Türkiye’deki varlıklarını satarak gitmeleri de döviz üzerinde etki yapıyor. Yılbaşından beri hisse senedi ve Hazine tahvili olarak 30 milyar dolarlık bir çıkış oldu. Yabancılar, Türkiye’nin notuna bakarak finansal yatırım yapmıyorlar. Dış piyasalardan borçlanmada kullanılan ve CDS denilen gösterge de Türkiye’nin aleyhinde. Bu durumda yüksek faizle borçlanmak zorunda kalınıyor. Yüksek faizle borçlanma bu günü kurtarsa bile, geri ödeme dönemi gelince sorun olacağı kesin.

İÇ BORÇLANMADA HIZLI BİR ARTIŞ VAR

Hükümetin, TCMB’nin döviz rezervlerini takviye etmek için yurt içinden dövizle borçlanmaya başlaması (Çünkü Türkiye, ne yazı ki, çift paralı bir ülke. Bankalarda TL mevduatından fazla dolar mevduatı var) ayrı bir tehlike konusu. Çünkü, Kovid- 19 nedeni ile iç borçlanmada hızlı bir artış var. 2020 başında öngörülen bütçe açığına, Eylül ayında ulaşılmıştı. Ertelenen vergilerin ödeme dönemi başladı. Eğer, vergi gelirleri beklendiği gibi gelirse, bütçe açığı, hedeflendiği gibi olabilir. Ancak, hükümet, daha fazla borçlanma yetkisi için Meclis’ten talepte bulundu. 13 Ekim günü Meclis’te görüşülmeye başlanacak.  

UCUZ KREDİLERİN BİR BÖLÜMÜ DÖVİZE GİTTİ

Kovid- 19 nedeni ile hükümet inşaat, turizm, otomobil gibi alanlarda ucuz kredili bir ortam yarattı. Bu ucuz krediler kamu bankaları tarafından verildi. Satılamayan konutların büyük kısmı satılabildi, otomobil talebi yüksek seyretti. Piyasa faiz oranının altında verilen bu kredilerin bir kısmının dövize gitmemesi mümkün mü? Şimdi, genişlemiş bir kredi piyasasının yaratmakta olduğu enflasyona karşı, TCMB’nin faiz arttırma ve  dolaylı politika araçları ile enflasyonu kontrol altına alma çabasını izliyoruz. Umalım ki, geç kalınmış olmasın.

1 KG İHRAÇ ÜRÜN 2019’DA 1.14; 2020’DE 1.06 DOLAR

Türkiye’nin iç sorunları kadar, politik gerginliklerin de (Doğu Akdeniz, şimdilerde Kafkasya, S-400 gibi) döviz üzerinde etkisi olduğunu kabul edelim. Dövizin yükseldiği yerlerden, yükseldiği kadar hızlı değil de yavaş yavaş bir miktar düşme gibi bir eğilim taşıdığını göz önünde tutarsak, dövizde önemli düşmeler beklememeliyiz. Bu kurlar, ihracatçılar için cazip, ithalatçılar için ise cazip değildir. Ayrıca, Türkiye’den ithalat yapanların ihracatçılarımıza fiyat düşürme konusunda baskı/telkinde bulunmaları da mümkün. Bunun en önemli göstergelerinden bir tanesi ihracatın kilogram başına dolar karşılığı. Yani bir kilogram ihraç ürünü ne kadar dolar? 2019’da 1.14 dolardan 2020’de 1.06 dolara gerileme var.

TÜRKİYE’NİN KONTROLU DIŞINDA DA ETKENLER VAR

Türkiye’nin kontrolü dışındaki gelişmelerin de Türkiye’deki döviz kurları üzerinde etkisi var Kovid- 19, bütün dünya ekonomilerini yavaşlattı. A.B.D. Başkanının kısa süreli Kovid- 19  hastalığı sırasında, A.B.D.’de açılması beklenen 2,4 trilyon dolarlık yeni teşvik paketi görüşmelerinin durması (ancak bu gün itibarı ile yeniden başlaması) ve doların küresel ölçekte değer kazanmasının Türk lirası aleyhine olduğunu da belirtelim.

İSTİKRARLI DÖVİZ KURU İÇİN; ÜRETKEN EKONOMİ YA DA GÜÇLÜ DÖVİZ STOKU GEREK AMA…

Bu kadar olumsuzluk içinde, istikrarlı bir döviz kuru için, ya üretken bir ekonomi ya da güçlü döviz stokları gerekli. Ne yazık ki her ikisi de yok gibi görünüyor. Bunun göstergesi son üç yıldaki (2018- 2020) büyüme oranlarının düşüklüğü. Böylece daha önceki yıllardaki büyüme oranlarının ekonomik avantajlarını harcamış oluyoruz.