TÜİK verilerine göre vatandaş, son bir yılda yine gıda ürünlerine gelen yüksek zamlarla karşı karşıya kaldı. 2019 yılının Eylül ayı ile kıyaslandığında bulgur, pirinç, makarna, yumurta gibi her mutfakta bulunan temel gıda ürünlerine gelen zamlar çift haneli rakamları buldu. Pirinç yüzde 13.89 zamlanırken bulgurun fiyatı, yüzde 19.68 arttı. Yumurtada yaşanan artış ise yüzde 30’u geçti. Mercimekte yaşanan fiyat artışı yüzde 48 olurken, kuru fasulyeye gelen zam yüzde 35’in üzerinde.

Türkiye’nin önde gelen tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım konu hakkında sozcu.com.tr’ye açıklamalarda bulundu.

Türkiye’nin mercimek, pirinç üretiminin kendi kendine yeterli olmadığını söyleyen Yıldırım, “Bu nedenle ürünler ithal ediliyor. Pandemi döneminde döviz kurlarının yükselmesiyle ithal ürünlerde fiyat artışları çok yüksek oldu. Dünyada da özellikle pandemi döneminde kuru bakliyata bir talep var. Gıdada fiyatların artmasının nedeni dışa bağımlılık.” açıklamasında bulundu.

“İTHAL EDİNCE FİYATLARI KONTROL EDEMİYORUZ”

Yumurta fiyatlarında yaşanan artışın dikkat çektiğini belirten Yıldırım, “Yumurta fiyatları yüzde 30 artmış. Ancak üreticiler özellikle Irak pazarının kapanmasından sonra zararına satış yaptıklarını söylüyorlar.  Genelde gıda ürünlerinde yaşanan fiyat artışları üretim kaynaklı. Üretmeyince ithal ediyoruz ve fiyatları kontrol edemiyoruz. Nohut da böyleydi ancak daha sonra Türkiye üretmeye başladı ve artık fiyatını kontrol edebiliyor. Türkiye’de üretici para kazanamamaktan tüketici ise fiyat pahalılığından şikayet ediyor. Bu durumun yaşanmasında market zincirlerinin etkisi büyük. ” ifadelerini kullandı.

HASAN MURAT KAPIKIRAN: TARIMSAL PLANLAMA YOK

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Hasan Murat Kapıkıran da konu hakkında sozcu.com.tr’ye açıklamalarda bulundu. Gıda ve alkolsüz içecekler aylık ortalama yüzde 14.95 arttığını belirten Kapıkıran, “Tarımsal faaliyetler 4 ana kalem üzerinden incelenebilir; planlama, girdi maliyetlerinin düşürülmesi, destekleme ve pazarlama. Türkiye’de bu 4 basamağı incelediğimizde planlama olmadığını görüyoruz. Kısa, orta ve uzun vadeli herhangi bir planlama yok. Planlama eksikliği olduğu zaman çiftçinin üretim yapmayı sürdürmesi ve ucuz ürün üretmesi ihtimali ortadan kalkıyor.” dedi.

“GİRDİ MALİYETLERİ ÇOK YÜKSEK”

Girdi maliyetlerinin çok fazla arttığını belirten Kapıkıran, “En önemli girdi maliyetleri gübre, ilaç, enerji, işçilik gibi masraflar. Bunların hepsi kurdan etkileniyor. Gübre ve ilaç ocak-nisan dönemine kadar yüzde 20-35 arasında zamlanmıştı. Üzerine bir de pandemi sonrası kur artışı da eklendi. Yalnızca nisan sonrası dönem bile maliyetleri çok fazla artırdı. Bu bağlamda çalışan işçilerin geçim masrafı da artmış durumda.” açıklamasında bulundu.

“ÇİFTÇİ KREDİLERİ 150 MİLYAR TL’Yİ BULDU”

Bütün bu olumsuzları üreticilere ve tüketicilere yansıtmamak için çok önemli olan desteklemelerin de yeterli olmadığını söyleyen Kapıkıran, “Tarımın gözden çıkarıldığı bir yol izlendiği için desteklemeler de yeterli değil. Destekleme politikalarında üreticiyi de tüketiciyi de tatmin edecek bir durum söz konusu değil. Destekleme bir yana çiftçi kredilere yönlendiriliyor. Çiftçi kredileri 150 milyar TL’yi bulmuş durumda. Pazarlama maliyetleri de doğrudan çiftçinin masraflarını artırıyor.” ifadelerini kullandı.

Kapıkıran sözlerini şöyle noktaladı:

Enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığı yönünde ciddi endişeler var. Bu endişeler bizde de var. Bütün bunların giderilmesi için kısa, orta ve uzun vadede bir üretim planlaması yapmak elzemdir. Bu yapılmadığı takdirde fiyat artışları devam edecek ve ekilmeyen topraklar da verimsizleşecektir.

Kaynak: Barış ÖZKAN - Sözcü