En büyük güç bilgidir

Abone Ol


Aymazlık bu ülke insanının en büyük problemi olsa gerek.
Gözgöre göre, yapılan onca uyarılara rağmen, ‘parmağım kör gözüne’ dercesine, bile bile lades olmak, budur işte.
Bu ülkenin büyük çoğunluğu, gözyaşına duyarlıdır.
Duygusallığa meyillidir.
Kullanılmaya müsaittir.
Hepsinden öte bir anlamda balık hafızalıdır. Geçmişi çabuk unutur.
İki tumturaklı söz, iki damla gözyaşı, bir kaç hamaset içerikli konuşma sonrası, elimizde avucumuzda ne varsa vermekten geri durmayız.
İşte bu yüzdendir ki; yardım amaçlı toplanan paralar iç edilir...
Bundan dolayıdır ki; siyasetçi istediğini alana kadar bu halkın duygularıyla oynar. Suistimal eder... Sahte gözyaşları akıtır. Duygusal konuşma yapar, iki damla gözyaşı akıtarak, insanların iç dünyasına hitap eder, en can alıcı yerinden yakalar.
Bundan dolayıdır ki; açıkgözler bu halkın duygularını kendi çıkarlarına alet etme fırsatını kaçırmaz. Dün olduğu gibi, bundan sonra da olacağı gibi...
***
Zaten gerek doğa ve gerekse de iç ve dış siyasal olaylar, bu zeminleri yaratır.
Depremler, seller, doğal afetler, savaşlar, iç karışıklıklar, insanların yardıma koşma ve dayanışma duygularını harekete geçirir. Bunu fırsat bilen açıkgözler de bu olaylardan nemalanmaktan geri durmaz.
Deniz Feneri davası, yurtdışında çalışan işçilerin dolandırılması, yeşil sermayeli holdinglerin halka arzettikleri ve hiçbir nominal değeri bulunmayan ortaklık payları, referandum ve seçim çalışmaları, Bosna’ya yardım paraları vb. bunlara iyi birer örnek olarak önümüzde duruyor.
Bu ülke insanının acılarını kullanan, kendi siyasi emellerine alet eden, bu acılardan beslenen siyasiler de, her dönemde ortaya çıkar...
Katillerden hesap soracağını, 12 Eylülcüleri yargılayacağını, hırsıza-vurguncuya-soyguncuya izin vermeyeceğini anlatır.... Halka hizmet etmenin Hakk’a hizmet etmek olduğunu söyler. “Efendi değil, hizmetkarız” der. “Halkımız için gece-gündüz çalışıyoruz” diye ekler. “Hizmetlerimize yetişemezler” diyerek halkın gözünü boyamaya çalışır. Ülke kaynaklarının nasıl talan edildiğini, karayolları ve limanlarının nasıl satıldığını, fabrikalarının nasıl özelleştirme adı altında peşkeş çekildiğini, bu ülkenin geleceğinin nasıl ipotek altına alındığını gizleme çabası içindedir. 
Dünyanın en büyük ekonomileri arasında gösterdiği Türk ekonomisinin yüzde 8’lik büyümesini anlatırken, cari açık fazlasıyla büyümenin sonuçlarının ilerleyen günlerde karşımıza nasıl bir fatura çıkaracağını, günü geldiğinde borç verenlerin alacağını istediğinde nasıl bir ekonomik tablonun ortaya çıkacağını saklamaya çabalar. Rakamlarla oynayarak göz boyarken, her gün sofrasındaki ekmeği azalan vatandaş ise sadakaya alıştırılır.
Mazlum gelip zalim olur...
Semirir, güçlenir, talan eder, zenginleşir ve sonunda da kendini efendi zannetmeye başlar. İktidar olmanın dayanılmaz hafifliği de bu olsa gerek...
***
Neden aç ve işsiz kaldığını sorgulamayan, araştırmayan, bilgi sahibi olmayan, sürü güdüsüyle hareket eden ve kalabalıklar içerisinde kaybolanlar, hatalardan ders çıkaramayanlar, öğrenme çabası içine girmeyenler, kullanılmaya müsait olan kalabalıkları oluşturur.
Hiç olmazsa her dolandırılma olayının ardından biraz olsun ders çıkarılmalıdır. Ancak biz ders çıkaracak yerde yeni dolandırıcıların avı olmaya devam ederiz.
Avcılar için ise yeni bahaneler bolca bulunur. Bu coğrafyanın dört bir yanı zaten dolandırılma zemini haline gelmiş durumdadır..
Gerçekci olmak, hayata daha farklı bakabilmek, pozitif duygularla hatalardan dersler çıkararak, üstüne birşeyler ekleyerek daha ileriye gidebilmek gerek.
***
Günümüzde en büyük değer bilgidir. Bilginin son derece önemli olduğu, yeni yüzyılın seyrini değiştirdiği, ülkelerarası ilişkilerde öne çıktığı, yeni dünya düzenini belirlediği bu çağda, bilgi üretmek ve bu bilgiyi gerektiği gibi kullanabilmek büyük önem taşır.
Bulunduğunuz coğrafyada söz sahibi olabilmek için bilgi üretmek zorundasınız. Bilim ve teknolojiye önem vermek, çağı yakalayabilmek ve ülkeniz insanının refah seviyesini yükseltebilmek için, bilgi üretimine yatırım yapmak zorundasınız.
Artık eski tip sömürgecilik tarihe karıştı. Geçen yüzyılın sömürgecilik tipi olan ülkeleri borçlandırarak kendi yörüngesinde hareket ettirme çabası da miadını doldurmak üzere. Artık Emperyalistlerin en gözde sömürü aracı bilgidir, bilgi üretimidir.
Yeni dünya düzeninin patronları artık bilgi satıyor. Beyin göçüyle dünyanın dört bir yanından topladıkları bilim insanının ürettiği bilgileri satarak, dünyayı yeniden paylaşıyorlar.
İşte bu nedenle kalkınmakta olan ülkeler eğitime önem vermek, bu alanda artı değer yaratıp, bilimsel çalışmaları teşvik etmek, ayakta kalabilmek için bilgi üretmek zorundadır.
***
Eğitimli insan, bilgi sahibi olan insan, kendisine verileni sorgular. Körü körüne herşeye inanmaz. Yaşadıklarından ders çıkarır. Sorgulayarak gerçeğe varır. Tez-Anti Tez ve Sentez üçlemini yaparak sağlıklı bir değerlendirme yapma imkanı bulur.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.
Bu nedenledir ki; bilgi büyük önem taşır.
Bu nedenledir ki; bilgi üretimi toplumların dolayısıyla da ülkelerin geleceğini belirler.
İşte bu nedenle de ülkeler, bütçede en büyük payı eğitime ayırmak zorundadır. Eğitime ve sağlığa ayrılan payların genel bütçeye oranı, sosyal devlet olmanın en temel ilkesidir.
***
Bugün Türkiye eğitim sistemini silbaştan yeniden ele almalıdır. Çağın gereklerine uygun, ülkemizi ileriye taşıyacak bir eğitim planını hayata geçirmelidir. Yap-boza dayalı, ezberci anlayışın hakim olduğu, bilimsel gerçeklere aykırı içeriğe sahip müfredatın yerine akılcı, bilim ve teknolojiyi öne alan, çağdaşlaşmayı destekleyen, sanayi gelişimine katkı sunan, hurafelerden uzak bir eğitim modeli hayata geçirilmelidir.
Yeni dünya düzeninde ayakta kalabilmek ve sömürülen bir ülke olmamak için bilgi üretmek, bilgiye sahip olmak, bilgiyle donanmak zorundayız. Aksi halde, uydu ülke olmaktan, emperyalistlerin oyun alanında piyon olmaktan, sömürülmekten kurtulamayız.