Açıklamasında, hukuk devletinin birçok tanımı olmakla beraber en temel tanımının; kamu erkinin faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, yurttaşlarına hukuk güvenliği sağlayan, yönetimde keyfiliğin olmadığı kendisini hukukla sınırlayan devlet olduğunu ifade etti.  Baro Başkanı Av. Veli Küçük, şu ifadelere yer verdi;

Kuvvetler ayrılığı olarak nitelenen “yasama”, “yürütme”, “yargı” nın birbirinden bağımsız olması hukuk devleti kavramının olmazsa olmaz koşuludur. Bu olmazsa olmaz koşul işleseydi;  “Hukuk Üstünlüğü Endeksi’nde” ülkemiz 128 ülke arasında 107. sırada yer almazdı.

Güzel ülkemizde hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, insan hakları konusunda gerçekten samimi ve içselleştirilmiş bir reforma ihtiyaç vardır. Son açıklanan insan hakları eylem planında yer alan unsurların büyük çoğunluğu anayasamızda ve yasalarınızda olmasına rağmen ülkemizde bu unsurların yaşama geçmemesi, iktidarı korumak için liyakatin kenara bırakılarak yargıya kadrolaşma, yargıyı araç olarak kullanma, korku ve endişe iklimine alet etmektir. Olumlu hiçbir şey yapılmadan geçen son 19 yıldır her yıl paylaşılan yargı reformu ve insan hakları reformu söylemleri iç ve dış siyasette halkın yaşadığı öncelikli sorunları unutturup yeni gündemler yaratmaya dönük sahte naralara dönüşmüştür.

Türkiye bir hukuk devleti ise hiçbir hukuksuzluk olmamalıdır.

Hepimizin odağı, Cumhuriyetimiz’in Anayasa’nın ikinci maddesinde tanımlanmış: “demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti” özelliklerini hakkıyla yerine getirmek olmalıdır.  Yaşam hakkına, düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne dayalı; bağımsız ve tarafsız yargının esas alındığı; adil yargılanma hakkının ihlal edilmediği; eşit, demokratik, çağdaş bir hukuk devleti ve dünya dileğiyle kimsenin önünde eğilmeyen, her şartta adaleti savunan, yargı camiamızın Dünya Hukuk Günü kutlu olsun… Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu veciz sözünü hatırlatırız; “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı asla kabul olunmaz.