Kent trafiğinin yoğun olduğu ana cadde ve bulvarlar üzerindeki trafik ışıklarında bekleyen otomobillerin önünü keserek kâğıt mendil ve su satmaya çalışan ve dilenen çocukların sayısında artış meydana geldiğinin gözlendiği bugünlerde, çocuk işçiliğinin önlenmesi konusunda toplumsal bilincin mutlaka artırılması gerektiğine dikkat çekerek, çocuk işçiliğinin, çocukların düzgün bir çocukluk yaşamalarına engel oluşturduğunu belirtti.

Çocuk işçiliğinin, yoksulluğun kuşaktan kuşağa aktarımını pekiştirdiği, ülke ekonomilerine zarar verdiği ve Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasını engellediğini ifade eden Av. Miyesser Önenli, “Çocuk işçiliği, toplumsal eşitsizliklerin yalnızca nedeni değil, aynı zamanda ayrımcılıkla pekişen sonucudur” diyerek Türkiye dâhil olmak üzere, neredeyse tüm dünya ülkelerince onaylanan BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 32. maddesinin çocukların ekonomik sömürüden korunması gerekliliğinin altını çizdiğine işaret etti.

Adana’da binlerce çocuğun, hem “zararlı”, hem de “sömürücü” sayılabilecek kimi işlerde çalışarak ailelerine yardımcı olduğunu kaydetti.

UNICEF’in Dünya Çocuklarının Durumu Raporu’na göre, gelişmekte olan ülkelerde 5-14 yaş grubundan yaklaşık 150 milyon çocuğun, başka bir deyişle, bu yaş grubundaki toplam nüfusun yüzde 16’sının çeşitli işlerde çalıştırıldığına dikkat çekti.

Türkiye’de, 6-17 yaş grubunda çalışan bir milyonun üzerinde çocuk olduğuna, bu verilere göre tarım kesiminde 392 bin, sanayide 271 bin, 294 bin çocuğun, ticaret ve diğer hizmetlerde çalışmakta olduğu, bu çocukların yarısından biraz azının, ailelerinin tarım arazilerinde, dükkânlarında veya diğer işlerinde ücretsiz olarak çalıştırıldığına değindi.

Açıklamada; Türkiye’nin, çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerini 2014 yılına kadar ortadan kaldırmak amacıyla, zamana bağlı bir Politika ve Program Çerçevesi hazırladığı hâlde, bu programın tek başına yeterli olmadığı dile getirildi.

Bir yandan, çocuk işçiliğinin kültürel olarak kabullenilmesini ortadan kaldırmak, diğer yandan ise, ailelere alternatif gelir kaynaklarına, çocuk bakım merkezlerine, kaliteli eğitime ve koruyucu hizmetlere erişim sağlayacak stratejilere ve programlara da destek verilmesi gerekliliğine vurgu yapılan açıklamada, iş yaşamındaki uygulamaların çocuklar üzerindeki etkilerini değerlendirip ele almaları için işverenler ve özel sektörle de çalışmalar yürütülmesinin önemine dikkat çekildi.

Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu olarak, çocuk işçiliği ile mücadele yöntemlerinin ivedilikle hayata geçirilmesinin gerekliliğine vurgu yapan Av. Önenli, açıklama kapsamında, en genel anlamıyla çocuk işçiliğinin, bir ülkedeki kanunlar tarafından belirlenen yaş sınırının altındaki çocukların çalıştırılması anlamına geldiğini dile getirdi.

Av. Önenli, “Çocuk Hakları Sözleşmesine göre çocukların eğitilme, giyinme, barınma, sağlık gibi çok temel hakları vardır. Çocuklar çalıştırıldıkları zaman, bu haklardan mahrum kalırlar ve bu nedenle çocuk işçiliği aslında bir temel insan hakları sorunudur. Ülkemizde meydana gelen toplumsal değişme, kentleşme, sanayileşme, iç göç hızının artması, aile kurumunun parçalanmasına paralel olarak çocukların çalıştırılması da hızla artan bir sosyal sorunudur.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ise, gelişmekte olan ülkelerde 5- 17 yaşları arasında dünya genelinde yaklaşık 218 milyon çocuğun çalıştırılmakta olduğunu dile getirmektedir. Bu rakamlar ülkemiz ve dünya açısından kaygı vericidir.

Çocuk işçiliğiyle mücadele kapsamında ülkemizde yürütülen çalışmalara, yalnızca kamu kurumları değil, ilgili sivil toplum örgütleri, gönüllü kuruluşlar, işçi sendikaları, işveren örgütleri, eğitimciler ve medya da destek olmalıdır. Çocuklarımızın yarınlara güvenle bakabilmesi onlara sağlayacağımız imkânlarla doğrudan ilişkili olduğunu dile getiren Adana Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Çocuk Hakları Komisyonu Koordinatörü Av. Miyesser Önenli, “Çocuklarımıza hak ettikleri sosyal ve ekonomik ortamları yaratmayı diliyor ve çocuk işçiliğinin son bulmasını temenni ediyoruz” dedi.